Logo

5. Hukuk Dairesi2023/11008 E. 2024/4648 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Usulsüz kamulaştırma nedeniyle açılan tazminat davasında, taşınmazın bedelinin hangi tarihteki koşullara göre belirleneceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 7201 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 15. maddenin ikinci fıkrasındaki "ek 3. madde hükmü uygulanarak" ibaresinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle, dava tarihinin esas alınması gerektiği ve Yargıtay içtihatları uyarınca her davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin dava tarihi itibariyle emsal karşılaştırması yaparak arsa bedelini belirlemesi doğru bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/644 Esas, 2023/2178 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisinin maliki olduğu... köyü, 1532 parsel nolu taşınmaza davalı idare tarafından usulüne uygun kamulaştırma işlemi yapılmadan fiilen el atıldığını ve davacıya usulünce tebligat yapılmaksızın... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/444 Esas, 1970/65 karar sayılı ilamı ile tapuda davalı idare adına tescil edildiğini ileri sürerek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kamulaştırılmasına dair kararın usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, kamulaştırma bedelinin Ziraat Bankası...ne yatırıldığını, dava konusu taşınmazın Hazine adına tescili için açılan davada yapılan yargılama sonucu taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, iddia edildiği gibi fiili el atmanın bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07.05.2019 tarihli ve 2017/266 Esas, 2019/229 Karar sayılı kararı ile dava konusu kamulaştırma işlemi usulüne uygun olarak tamamlanmadan fiilen atıldığından tespit edilen kamulaştırmasız el atma bedelinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2019/2400 Esas, 2020/1287 Karar sayılı kararı ile davacıların murisinin dava konusu taşınmazı 1958 yılında satış ile edindiği, akabinde taşınmazın 1962 yılında Toprak Su Muhafaza Araştırma istasyonu yapılmak üzere istimlak edildiği, kıymet takdiri yapılarak bedelin T.C Ziraat Bankası...nün “365 muhtelif alacaklar-resmi daireler istimlak bedelleri” hesabına 05.03.1963 tarihinde yatırıldığı,... 11. Noterliğinin 15.05.1963 tarihli ve 1949 yevmiye ile muris ... adına çıkan noter tebligatının bila tebliğ iade edildiği, kamulaştırmanın yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun (6830 sayılı Kanun) 7 nci ve 8 inci maddeleri uyarınca tapu, vergi dairesi ve haricen zabıta marifetiyle yapılan adres araştırması sonucunda tapu maliki murisin adresi tespit edilemeyince gazete ile ilanen tebligat yapıldığı, akabinde 16.04.1970 tarihli ve 2228 yevmiye numarası ile taşınmazın cebri istimlak suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve tescilin sağlandığı, davacı idare tarafından kamulaştırma işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6830 sayılı Kanun'un öngördüğü şekilde adres araştırması yapıldıktan sonra ilanen tebligat yapıldığı dikkate alındığında kesinleşmiş kamulaştırma işleminin varlığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmeyerek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki bilgi ve belgelerden; ilânen tebligat tarihinde adres araştırması müzekkerelerinin yazılmadığı anlaşıldığı gibi kamulaştırma evrakının tebliği için Tapu, Emniyet Müdürlüğü ve İl Özel İdaresinden yeterince adres araştırılmadığı ve ilanen tebligatın da malikin baba adı yazılmadan yapıldığı, yapılan ilanen tebligatın geçersiz olduğu anlaşılmakla davacının tazminat talebinde bulunma imkanın olduğu kabul edilerek ve 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 5 inci, 6 ncı ve 7 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3, Geçici 15 inci ve 17 nci maddeleri ile açıklanan yöntemle kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedelin tespiti için rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamında belirtilen yönteme göre ek rapor alındığı, ancak 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7201 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 15 nci maddenin ikinci fıkrası ile "Mülga 6830 sayılı Kanun'un 16 ncı ve 17 nci maddeleri ile bu Kanunun mülga 16 ncı ve 17 nci maddeleri uyarınca kesinleşmiş mahkeme kararlarına istinaden idareler adına tescil edilen taşınmazların eski malikleri adına kamu bankalarına yatırılan ancak hak sahiplerine ödenmediği tespit edilen kamulaştırma bedelleri nedeniyle idareler aleyhine açılmış ve devam eden davalar, ek 3. madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır.” hükmünde yer alan “…..ek 3. madde hükmü uygulanarak…..” ibaresinin 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edildiği belirtilerek eldeki davanın dava açılış tarihinin 7201 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 24.12.2019 tarihinden önce olduğu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alındığında 7201 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 15 nci maddenin ikinci fıkrasının uygulanma imkanının kalmadığı anlaşıldığından arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak dava değerlendirme tarihindeki imar parseli olarak değerinin tespit edilmesinde, aynı idareye karşı açılan ve dava konusu taşınmaz ile aynı konumda bulunan taşınmazlar yönünden açılan davalarda tespit edilen metrekare birim bedelleri gözetildiğinde raporda bir isabetsizlik görülmediğinden tespit edilen bedelin davacı tarafa ödenmesine ve dava konusu taşınmaza 1983 yılı öncesinde el atıldığı sabit olduğundan maktu vekâlet ücretine hükmedilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin bloke edildiğini, mahkemece yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini, mirasçıların iyiniyetli olmadığını, idarenin keşif harcından sorumlu tutulmaması gerektiğini, tespit edilen bedelin fahiş olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin sorumlu idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un Geçici 6 ncı ve 11 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, zira geçici 15 inci maddenin iptal edildiği, Ek madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ortadan kalktığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak, dava tarihinin esas alınmak suretiyle arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesine ilişkin kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uyğun olan kararın ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

(Karşı Oy)

KARŞI OY

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16/01/2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibarıyla…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, onama cihetine gidilmesi hukuka uygun görülmediğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 18.04.2024