Logo

5. Hukuk Dairesi2023/1126 E. 2023/9336 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptaline neden olan hususun, tapu memurunun değil kadastro mahkemesinin kararından kaynaklanması ve tapu memurunun mahkeme kararını uygulamış olması nedeniyle 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesi anlamında devletin sorumluluğunun olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1280 Esas, 2022/1284 Karar

KARAR : Esastan ret/Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2013/365 Esas, 2021/111 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacılar yönünden reddine, davalı ... yönünden ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacılar vekili 20.06.2013 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacıların tapuda Antalya ili, Döşemealtı ilçesi, ... / ... Mahallesi 399 parsel sayılı 23810 m² yüzölçümlü tarla vasfındaki taşınmazın malikleri olduğunu, bu yerin davacılara babalarından intikal ettiğini, davacılara intikal eden 399 parsele ve diğer bazı parsellere yönelik Antalya Tapulama Hakimliğinin 1971/439 Esas, 1977/115 Karar sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda 399 parselin 23810 m²lik kısmının davacılar adına tescil edildiğini, kararın 14.01.1991 tarihinde kesinleştiğini ve tapuya tescil edildiğini, bu karardan sonra davacılara ait 23810 m²lik parselin 14136 m²lik kısmının Döşemealtı Belediyesince mezarlık yeri olarak kullanıldığını, davacıların bu nedenle Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/115 Esas sayılı dosyasıyla kamulaştırmasız el atma nedeniyle belediyeye karşı dava açtıklarını, dosyada alınan bilirkişi raporunda davacılara ait parselin 14136 m²lik kısmının aynı zamanda mezarlık olarak kullanılan 434 parselle, 8260 m²lik kısmının 435 parselle, 1414 m² lik kısmının ise 433 parsel ile mükerrer olarak tapulandığının belirtildiğini, bu rapor üzerine yapılan araştırmalarda davacılara ait 8260 m²lik kısmına yönelik mükerrer oluşturulan 435 parsel maliklerince Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/462 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve davacıların tapusunun iptaline karar verildiğini, mükerrer tapulamanın kadastro tespitine itirazlar sonucu anlaşılamadığını, Kadastro Mahkemesinde 399 parsel yönünden onama kararı verildiğini, 433 ve 435 parseller yönünde bozma kararı verildiğini, 435 parsel ile mükerrer oluşan kısım yönünden kesinleşmiş bir dava olduğunu; ancak 433 parsele yönelik henüz bir dava olmamakla birlikte bu kısmında tapusunun iptal edileceğinin büyük ihtimal olduğunu, bu nedenle 8260 m²lik kısımla birlikte 433 parselle birlikte 1414 m²lik kısımda dahil toplam 9674 m² kısım için tazminat isteminde bulunduklarını, 434 parselle mükerrer 14136 m²lik kısma ilişkin Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/112 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, bu davada tapunun iptali halinde tazminat isteme hakkını saklı tuttuklarını, müvekkillerinin hatalı kadastro ve mahkeme kararları nedeniyle davacıların tapulu mülklerinden olduğunu, büyük maddi kayba uğradıklarını, bu kayıtlarda yapılan hatalardan dolayı devletin kusursuz sorumlu bulunduğunu, taşınmazların değerli olduğunu, halkın villa niteliğindeki ikinci konutunu yapmak üzere tercih ettiği yerlerden olduğunu, yörede bu nitelikteki taşınmazların dönümünün yaklaşık 10.000,00 TL'den satıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 800.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Birleştirilen 2015/310 Esas sayılı davacılar vekili 17.09.2015 tarihli dava dilekçesi ile davacıların Antalya ili Döşemealtı ilçesi ... ... Mahallesi 399 parsel 23810 m² tarla vasfındaki gayrimenkullerin malikleri olduğunu, taşınmazın babaları ...'dan kaldığını, bu yere ilişkin kesinleşen Kadastro Mahkemesi kararından sonra 14136 m²lik kısmın Döşemealtı Belediyesince mezarlık olarak kullanıldığını, Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/115 Esas sayılı dosyası ile kamulaştırmasız el atma davası açıldığını, bilirkişi raporuna göre tapulamanın hatalı yapıldığının öğrenildiğini, hatalı mükerrer kadastro ve mahkeme kararı nedeniyle davacıların tapulu mülklerinden olduğunu, Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/365 Esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, ancak Döşemealtı Belediyesince mezarlıkların devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerden olduğu gerekçesiyle Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/112 Esas sayılı dosyası ile aleyhlerine açılan davada haklarının saklı bırakılmış olduğunu, saklı tutulan 14.146 m²ye yönelik tazminat istemli bu davayı açmış olduklarını ileri sürerek bu davanın Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/365 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 150.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; eldeki davanın zaman aşımına uğradığını, olayın oluşumu ve niteliği dikkate alındığında idarenin hizmet kusurunun bulunmadığını, Tapu Kadastro Müdürlüğünce kanun ve görev gereklerine uygun olarak tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, hizmet ya da görev vs. kusurunun söz konusu olmadığını, mükerrerliğin ilk tesis kadastrosunda yapılan sınırlamadan değil mahkeme kararı ve eki kroki ve raporun uygulanmasından kaynaklandığını, bu nedenle müvekkili idareye sorumluluk ve husumet yüklenemeyeceğini, mevcut zeminde sınırların kayması ve oluşan mükerrerliğin ilk tesis kadastrosunda yapılan sınırlamaya dayanmadığından, mahkeme kararı ve eki krokisini uygulamak ve işlem yapma mecburiyetinde olan ne Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne ne de Hazineye hiçbir sorumluluk yüklenemeyeceğini, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağı bulunmadığını, aksi kabul edilse dahi idarenin sorumluluğunun tapudaki değer ile sınırlı olacağını, rayiç değerin istenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile 430.540,42 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2015/310 esas sayılı dosyasında kayıtlı davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; taleplerinin asıl dava yönünden olduğunu, Mahkemece verilen m² birim bedelleri, davacıların parselinin devamındaki 400 parsel için Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/558 Esas, sayılı dosyasından verilen birim/m² bedeline göre çok düşük olduğunu, üstelik Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.2005 tarihi itibarıyla Mahkemenin 24.02.2006 tarihi itibarıyla hesaplama yaptığını, diğer mahkeme tarihi daha eski olmasına rağmen daha fazla bedel belirlendiğini, ayrıca, davacılara ait parselin, yola cepheli olmakla, diğer parselden daha değerli bir parsel olduğunu, Mahkemece hüküm kurmaya elverişli bir rapor elde edilemediğini, eksik araştırma ile hüküm kurulduğunu, davacıların esas yerlerinin, kadastrodan önce yolun kuzeyinde ve arsa vasfındaki bir yer olduğunu, hatalı kadastro ile davacıların yeri kaydırılarak mezarlık alana taşındığını, davacıların mezarlık alanı hiç kullanmadıklarını, davalarında bu hatalı kadastro sonucu oluşan kaybın tazmini davası olduğunu, o halde davacıların zararının tespitinde mezarlık alanına göre değil eski arsa vasfındaki parsellere göre belirleme yapılması gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; zararın tesis kadastrosu ile oluşmadığını, mahkeme kararı ve eki kroki ile raporun uygulanmasından kaynaklandığını, tapu dairesi mahkeme kararını infaz ile yükümlü olduğunu, kararı alan tapu müdürlüğünün mezkur karar içeriğine uygun olarak işlem tesis etmek durumunda olduğunu, burada tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararın söz konusu olmadığını, mahkemece zemindeki sınırlar dikkate alınmadan iskan haritasına göre karar tesis edildiğini, davacıların tapusunun geldisi Hazineye ait iken, davacıların murisine iskanen tahsis edildiğini, davacıların murisi tarafından satın alma suretiyle kazanılmış bir yer olmadığını, zaten Hazineye ait olan yer bila bedel verilmiş olduğundan, tapunun iptal edilmesinden dolayı da somut zarar oluşmadığını, Antalya Kadastro Mahkemesinin 1971/439 Esas, 1977/115 Karar sayılı ilamı ve dosyası kapsamı ile bahsedilen hususun sabit olduğunu, iskanen verilen dönüm miktarının noksan olması halinde, Hazine aleyhine 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı davanın açılması hukuka ve hayatın doğal akışına aykırı olduğunu, davacılar iskanen verilen yeri beğenmediklerini ve hiçbir zaman zilyet olmadıklarını, bu nedenle açılan tapu iptali davasını da kaybettiklerini, hiç kimsenin kendi kusurundan doğan zararı rücu etme hakkına sahip olmadığını, anlatılan hususun Kadastro Mahkemesi ve Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasının da mevcut olduğunu, dava konusu taşınmazın tapu iptal tarihindeki değerinin saptanması için yapılan keşifler sonrası düzenlenen raporlar da miktarlar arasında çelişki olduğunu, karara esas alınan rapordaki m² birim bedelinin en yüksek olan olduğunu, tarla vasfında ve fiilen ve imara göre mezarlık olan yer için yüksek bedel tespit edildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı yan tapuda kendi adına kayıtlı 399 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün tapu iptali yoluyla elinden çıktığını belirterek 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının tapu kaydının iptaline sebep olan Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/462 Esas, 2004/221 Karar sayılı dosyasının ve bu dosyada hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunun incelenmesi neticesinde; adı geçen dosyada davacı ... ve arkadaşları tarafından eldeki dosyanın davacıları ... ve arkadaşları aleyhine kendilerine ait 435 parselin bir bölümünün davalılara ait 399 parselle mükerrer olarak tapuya kayıtlı olduğu iddiasıyla dava açıldığı, mahkeme karar gerekçesi ve hükme esas 12/03/2012 tarihli bilirkişi rapor içeriğine göre; 1956 yılında yapılan tapulama çalışmalarında ...-Çığlık (Murtuna yolu) kuzeyinde kalan parsellerde iskan tapu kayıtlarına dayanılarak tespit yapıldığının, davaya konu 399 parselin bu çalışmalarda konumunun Murtuna yolunun kuzeyinde gösterildiğinin, paftanın da bu şekilde oluşturulduğunun, ancak bütün parsellere kadastro mahkemesinde dava açıldığının ve parsellerin sınırları ve planlarının Alanya Kadastro Mahkemesinin 26.07.1977 tarihli ve 1997/439 Esas,1997/115 Karar sayılı ilamıyla yeniden oluşturulduğunun ve bu karara göre 399 parselin bu kez Murtuna Yolu'nun güneyinde konumlandırılarak 433,434 ve 435 parseller üzerinde mükerrer tapu kaydı oluşturulduğunun bildirildiği, Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin de bu gerekçeyle eldeki dosya davacılarına ait 399 parselin 435 parsel ile mükerrer olan ve N15 ile gösterilen 7900 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptaline karar verdiği, bu kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin onama ve karar düzeltme taleplerinin reddi kararıyla 24.02.2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 20.06.2013 tarihinde açıldığı, davacının uğradığı zararın tapu memurunun hatalı işleminden değil, Alanya Kadastro Mahkemesinin 1997/439 Esas, 1997/115 Karar sayılı dosyasında 399 parselin paftadaki yeri yönünden hatalı oluşturulan bilirkişi raporu ve bu rapor esas alınarak kurulan hüküm neticesinde mükerrer meydana gelen tapu kaydının Antalya 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/462 Esas, 2004/221 Karar sayılı dosyasında iptali sebebiyle bir kısım yerin elinden çıkmasından kaynaklandığı, tapu memuru tarafından yapılan hatalı bir işlemin bulunmadığı, tapu memurunun mahkeme kararı gereğini yerine getirdiği, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2021/5351 Esas, 2022/7593 Karar sayılı ilamında ve aynı bölgeye ilişkin benzer nitelikli bir çok ilamında da mahkeme kararı neticesi oluşan bu tip durumlarda tapu memurunun kusurunun bulunmadığının ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin koşullarının oluşmadığının kabulü gerektiğinin belirtildiği, kabule göre de davacı yanın istinaf konusu ettiği ana dosyada adlarına kayıtlı 399 parsel ile mükerrer kayıt oluşturulduğu gerekçesiyle 433 ve 435 parsel sayılı taşınmazlarla mükerrer olan bölümler için talepte bulunduğu, mahkemece iki bölüm yönünden de işin esasına girilerek tazminat belirlenmişse de 435 ile mükerrerlik nedeniyle 399 parselin bir bölümünün tapu kaydının iptal edildiği ancak 433 parsel için bir iptal kararının da bulunmadığı, bu nedenle bu parselle mükerrer olan kısım için tazminata hükmedilmesinde de isabet bulunmadığı anlaşılmakla olup, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği husuları tekrar etmiş ayrıca Bölge Adliye Mahkemesinin davayı tapu memurunun kusuru olup olmamasına göre incelediğini, oysaki davada hatalı kadastro işlemi bulunduğunu, bu nedenle devletin kusursuz sorumlu olduğunu, davacının mülkiyet hakkının zarar gördüğünü ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’nun 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dosyadaki bilgi ve belgelere kararın dayandığı gerekçelere göre 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.