Logo

5. Hukuk Dairesi2023/11834 E. 2024/6967 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte nüfus cüzdanı kullanılarak yapılan tapu devri nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istemine ilişkin davada, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı ve Hazine'nin tazminat sorumluluğunun kapsamı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının dava açarken belirli bir miktar tazminat talebinde bulunması ve sonradan yaptığı harç ikmalinin ıslah niteliğinde olması nedeniyle davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilemeyeceği, tapu iptal ve tescil davasında hükmedilen yargılama giderlerinin ise 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi kapsamında tazmin edilebilecek bir zarar olmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/895 Esas, 2023/2469 Karar

DAVA TARİHİ: 18.06.2015

KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen sahte nüfus cüzdanına dayalı olarak tapuda yapılan satış nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.06.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı Hazine vekili Avukat .....gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili...(...) ...'nın İstanbul ili, Küçükçekmece ilçesi, ...Mahallesi 1022 parsel sayılı 665,00 m² arsayı 07.06.2008 tarihinde tapu maliki ...den satın aldığını, bu satıştan dört-beş ay sonra ise üçüncü kişi ... tarafından Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/746 Esas sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açıldığını, ...'un kendi adına kayıtlı olan taşınmazın öz oğlu ... tarafından sahte kimlik kullanılarak yolsuz olarak devralınmasından sonra, taşınmazı önce ...e, onun da müvekkili...(...) ...'ya devrettiği gerekçesiyle müvekkili adına olan tapu kaydının iptaline, taşınmazın ... adına kayıt ve tesciline karar verildiğini, kararın kesinleştiğini; müvekkilinin tapu sicilindeki kayda güvenerek ve iyiniyetle bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını, tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle de zarara uğradığını beyan ederek taşınmazın, dava tarihindeki değerinin yasal faiziyle müvekiline ödenmesini, ayrıca Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/746 Esas, 2012/517 Karar sayılı kesinleşen kararı ile aleyhine hükmedilen toplam 27.548,70 TL harç, vekalet ücreti ve yargılama giderinin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08.03.2018 tarihli ve 2015/275 Esas, 2018/96 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 31.12.2018 tarihli ve 2018/1676 Esas, 2018/2385 Karar sayılı kararı ile tarafta yanılma bulunduğundan davanın Hazineye yöneltilmesi gerektiği, 16.10.2014 tarihi itibariyle taşınmaza değer biçilmesi gerektiği, eksik inceleme ile soyut ifadelerle değer biçildiği belirtilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 6 numaralı alt bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 31.12.2018 tarihli ve 2018/1676 Esas, 2018/2385 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın kesin olmadığı belirtilip, davanın esası hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.01.2021 tarihli ve 2020/1109 Esas, 2021/137 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 20.01.2021 tarihli ve 2020/1109 Esas, 2021/137 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; temsilcide yanılma hali bulunduğundan, bu durumun mahkemece resen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasıma yönlendirilmesi için davacı tarafa olanak sağlanması, Hazine davaya dahil edilerek taraf oluşturulup, savunma ve delilleri sorulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek davalı Hazine yönünden ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Son Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu iptal ve tesscil davasında aleyhine hükmedilen toplam 27.548,70 TL yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti bedeli yönünden ret kararı verilmesinin hatalı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, yargılama sürecinde davayı tümden reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz ettiklerini, raporla belirlenen bedel doğrultusunda 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi uyarınca harcı ikmal ettiklerini, tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarih ititbarıyla gayrimenkulün değerini talep ettiklerini, idarenin usuli müktesep hakkının bulunmadığını, davayı ıslah ettiklerini, talepleri hilafına değerlendirme yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; usul ve kanuna aykırı kararın bozulmasını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen davanın şartlarının oluşmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 107 nci, 109 uncu ve 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Davacı vekilinin davanın niteliğine ilişkin temyiz itirazı gözetildiğinde; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak davası kabul edilmiştir.

3. 6100 sayılı Kanun'un “Belirsiz alacak davası” başlığı altında düzenlenen 107 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

4. Aynı Kanun'un 109 uncu maddesinde ise kısmi dava, dava çeşitleri arasında düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrası uyarınca, "Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir".

5. Bu iki dava türü karşılaştırıldığında; davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının gerçekten mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, Medeni Usul Hukuku, On İki Levha Yayıncılık: İstanbul, 2017, s. 1030-1031).

6. Kısmi dava açısında ise, 6100 sayılı Kanun'un 109 uncu maddesinin birinci fıkrasında da, talep konusunun, yani istenen edimin, sadece niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, kısmi dava açılması yoluna gidilebileceğine açıkça vurgu yapılmıştır. Edimin bölünüp bölünemeyeceği sorunu ise, bir usûl hukuku sorunu değil; maddi hukuk sorunudur ve edimin bölünebilirliğinden maksat, niteliğinde herhangi bir değişme ve değerinde herhangi bir azalma meydana gelmeksizin kısmen ifasının talep edilebilmesidir (Tanrıver, Süha: Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2016, Cilt I,s. 574 ). Bu nedenle kısmi dava bakımından dava açılmasına bağlanan sonuçlar, sadece alacağın dava konusu yapılan kısmı bakımından sonuç doğuracaktır. Kısmi dava açılması halinde davaya konu edilmeyen kısmın ayrı bir davayla talep edilmesi veya aynı davada ıslah yoluyla dava konusuna dahil edilmesi mümkündür.

7. Dava dilekçesi ve dosyadaki belgelerin incelenmesinden davacının dava açarken dava konusu ettiği alacağın belirli bir miktar için talepte bulunmuş olup davacı tarafça harç ikmali dilekçesi olarak dosyaya sunulan 29.01.2018 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi niteliğinde olduğu, işbu dilekçe ile tazminat bedelinin 452.200,00 TL'ye yükseltildiği ve davacı tarafın çekişmeli taşınmazın bedeline ilişkin İlk Derece Mahkemesince belirlenen 452.200,00 TL'ye karşı yargı yoluna başvurmadığı gözetildiğinde, bu bedelin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi doğrudur.

8. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi uygun ise de yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin belirsiz alacak davası açtıklarına ilişkin savunmasına itibar edilememiştir.

9. Tapu iptal ve tescil davasında hükmedilen yargılama giderlerinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında zarar olmadığına dair Bölge Adliye Mahkemesi değerlendirmesi yerinde olup bu talebin reddi isabetlidir.

10. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının hazine irad kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.