"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/70 Esas, 2023/6 Karar
DAVA TARİHİ: 16.09.2011
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; ...Mahallesi eski 440 parsel (ifraen 2363 parsel) (yenileme ile 12100 ada 49 parsel) sayılı taşınmazın üzerindeki muhdesatlar ve tapulama harici boşlukta yer alan muhdesatlar ile birlikte kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılar ... vd. vekili cevap dilekçesinde özetle; payına karşılık kullandığı yerde serası, evi, sondajı ve ağaçları olup seranın son teknoloji modern sera olduğunu ve su altında kalmaması için 70 cm yükseklikte beton döküldüğünü, idarenin teklif ettiği bedelin çok düşük olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalılar ... vd. vekili cevap dilekçesinde özetle; idarece teklif edilen bedelin çok düşük olduğunu, taşınmazın konumu itibarıyla çok daha değerli olduğunu, muhdeesatların eksik ve hatalı belirlendiğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10.12.2013 tarihli ve 2011/394 Esas, 2013/636 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ...’ya ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline, diğer davalılara karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 10.12.2013 tarihli ve 2011/394 Esas, 2013/636 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; kıymet takdir raporunda tespit edilen dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların dışında, davacı idarenin deyimiyle tapulama harici boşlukta bulunan muhdesatların da değerlendirmeye tabi tutularak kamulaştırma kapsamına alındığı belirtildiğine göre bu bakımdan da karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile taşınmazda pay ve muhdesat sahibi olmayan davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi ve kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme uyarınca bedele 17.01.2012 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken faizin başlangıç tarihinin yürürlük tarihi olarak belirlenmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak bozma öncesi kararın davanın reddine ilişkin kısmı ve faize yönelik kısmı dışındaki hükümler yönünden kesinleştiği anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'ya ait muhdesatların kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu muhdesatların davacı idare yararına kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; ağaçlara yüksek değer biçildiğini, kesim yaşı gelen ağaçlar için yalnızca kesim bedeli hesaplanması gerektiğini, seraların basit inşaat olarak değerlendirilerek yıpranma payı belirlenmesi gerektiğini, yapı sınıflarının yanlış belirlendiğini, belirlenen kamulaştırma bedelinin yüksek olduğunu ve idareleri lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarının itirazları dikkate alınmadan hazırlandığını, günümüz ekonomik şartları değerlendirildiğinde hükmedilen kamulaştırma bedellerinin çok düşük olduğu ortada olup hakkaniyet ilkesi gereğince güncel bedeller üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, müvekkillere ait ev alanlarının hesabında çatı paylarının düşülmemesi gerektiğini, seraların yıpranma paylarının yüksek belirlendiğini, hesaplama yapılırken evlerin yaşının dava tarihine göre değil keşif tarihine göre belirlenmesinin hatalı olduğunu, müvekkillerden Fuat ve ...’ya ait iki adet demir çardak ve demirden imal edilmiş kümes bedellerinin dikkate alınmadığını, sera değerleri hesaplanırken kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlara göre olduğu gibi kullanıldığında getireceği net gelirin dikkate alınması gerektiğini, enflasyon nedeniyle oluşan değer kaybının da hesaba katılması gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
3. Davalılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; muhdesat enkazını almak istemediklerini, seralar için yıpranma bedelleri fazla düşülerek eksik bedel tespit edildiğini, davalı ... için 62.751,08 TL ve davalı ... için toplam 70.581,36 TL’ye hükmedilmesi gerekirken, yanlış ve eksik bilirkişi raporları ile düşük bedele hükmedildiğini, temyize konu kararda 17.01.2012 tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için yasal faize hükmedilmiş ise de dava tarihinden itibaren 4 ay içinde davanın sonuçlanmaması halinde, 4 ayın bitiminden sonra faize hükmedilmesi gerektiğine ilişkin maddenin Anayasa Mahkemesinin 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı 05.04.2023 günlü kararı ile iptal edildiğini, bu nedenle hükmedilen bedellere dava tarihi olan 16.09.2011 tarihinden karar tarihi olan 09.01.2023 tarihine kadar yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, önceki kararda hükmedilen bedellere ise 17.01.2012 tarihinden itibaren değil, 16.09.2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini, her bir davalı için ayrı ayrı maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, tüm davalılar için tek bir vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırma bedellerinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.
3. 2942 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi "...Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11 inci madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir."
4. 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin 2 nci fıkrası.
“Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. ”
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak, üzerindeki yapılara aynı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca resmi birim fiyatı esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesi doğru olduğu gibi tescil harici alanda bulunan muhdesatların, resmî birim fiyatları nazara alınıp yıpranma payı, müteahhit kârı ve işçilik ücreti düşülerek, 2942 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesine 5177 sayılı Kanun'la eklenen son fıkrası uyarınca asgari levazım bedeline hükmedilmesi ve ağaçlara ise yaş, cins ve verim durumu gözetilerek maktuen değer biçilmesi ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesi yerindedir.
4. Davaya konu plastik seralar çelik konstrüksiyondan imal edildiğinden, yaşlarına göre çelik karkas yapılara ilişkin olarak yıpranma oranları uygulanması yerindedir.
5. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun'un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun' un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 1 1.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun'un 6 net maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan: "İptal kararlan geriye yürümez." hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; "Her davada açıldığı tarihle tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine..." gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı le: "Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır." genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun'ıın 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması doğrudur.
6. Buna karşın; Mahkemece verilen önceki karar bozma ile ortadan kalktığından, tapulu taşınmazın zemin bedeli ile tapulu taşınmaz üzerinde bulunanan muhdesatlar yönünden yeniden hüküm kurulması gerekirken, kararın kesinleştiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi hatalıdır.
7. Faiz bitiş tarihinin hükümde açıkça gösterilmesi gerekirken, infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar tarihine kadar faize hükmedilmesi yerinde değildir.
8. Dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan haciz ve ipoteklerin hükmedilen bedele yansıtılmasına karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Taraf vekillerinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının;
a) (1) numaralı bendi hükümden tümüyle çıkartılarak yerine “Dava konusu ...Mahallesi, 12100 ada, 49 parsel numaralı taşınmazda, tapuda hissedar konumunda bulunan davalıların hisselerinin ve taşınmaz üzerinde bulunan ve bilirkişi raporu ile tespit edilen muhtesatların kamulaştırma bedelinin 895.447,85 TL olduğunun tespitine, Ali oğlu ... adına 267.045,80 TL, ... oğlu ... adına 79.006,90 TL, Osman oğlu ... adına 63.833,28 TL, Osman oğlu ... adına 283.434,42 TL, ... adına 191.284,00 TL ve ... adına 10.843,45 TL olarak bankaya yatırılmış bulunan kamulaştırma bedellerinin kararın kesinleşmesi beklenmeden mükerrer ödemeye sebebiyet vermeyecek şekilde adı geçen davalılara ödenmesine, dava konusu ...Mahallesi, 12100 ada, 49 parsel numaralı taşınmazın, davalılar ..., ..., ... ve ... adına olan hisselerinin tapusunun iptali ile davacı idare adına tapuya kayıt ve tesciline,” bendinin yazılması,
b) (4) numaralı bendindeki “karar tarihine” ibaresi hükümden çıkartılarak yerine “son karar tarihi 09.01.2023 tarihine” ibaresinin yazılması,
c) Ayrı bir bendi olarak “Dava konusu taşınmazın tapu kaydında yer alan haciz ve ipoteklerin hükmedilen bedele yansıtılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacı idareden ve davalılardan peşin alınan temyiz harçlarının istek hâlinde iadesine,
30.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda davalı taraf vekillerinin faiz uygulanırken başlangıç tarihi ve niteliğine ilişkin olarak Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek taleplerinin de dosya münderecatında bulunması karşısında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli, 2022/83 Esas- 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar Anayasa’nın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.
Hâl böyle iken, derdest somut davada faiz hükmüne ilişkin temyiz eden davalı taraf vekillerinin talebine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 30.05.2024