Logo

5. Hukuk Dairesi2023/1660 E. 2023/9151 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicil kaydındaki yüzölçümü ile kadastro yenileme çalışması sonucu tespit edilen yüzölçümü arasında fark olması sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu sicilindeki yüzölçümü ile kadastro yenileme çalışması sonucu tespit edilen yüzölçümü arasında fark bulunması ve bu durumun davacıya zarar verdiğinin tespit edilmesi, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğu gereğince, net gelir metodu ile hesaplanan gerçek zararın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/960 Esas, 2022/1554 Karar

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/32 Esas, 2021/35 Karar

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idareler vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın davalı Hazine yönünden kabulüne, davalı ... Müdürlüğü yönünden pasif husumet yönünden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idareler vekilli tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının tapu kayıtlarına güvenerek dava dışı kişiden dava konusu taşınmazı satın aldığını, Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 87 parsel sayılı taşınmazın toplam 44.400 m² olduğu halde kadastro yenileme çalışması sonrasında toplam 41.500 m² olarak tespit gördüğünü, daha sonra yapılan kadastro çalışamları ile de 37.903,48 m² olarak tespit gördüğünü, yapılan kadastro çalışmasına davacının Ankara Batı Kadastro Mahkemesinin 2018/18 Esas, 2018/88 Karar sayılı dosyası ile itiraz ettiğini, itirazın reddine karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini, davacının tapu kayıtlarına güvenerek satın aldığı taşınmazda oluşan fark için ödemesinin karşılıksız kaldığını belirterek düzeltme işlemi ile oluşan eksikliğin tazmin edilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine ve Tapu Kadastro Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımınından reddinin gerektiğini, eski usul ve yöntemlere göre yapılan tespit ve çalışmaların o döneme ait koşullar ve teknoloji içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın 1950'li yıllarda tapulama gördüğü, o dönemde ki araç ve teknolojik koşullar çerçevesinde yapılan ölçümleme çalışmaları sonucu yapılan tespit ile gelişmiş teknoloji kadastro yenileme çalışmaları ile yapılan yeni ölçümler sonucu tespit edilen miktarın arasında fark olması hukuka aykırı bir durum teşkil etmediğini, yeni yapılan hesaplamaların daha doğru ve teknolojinin gelişmesinden kaynaklandığını, dolayısıyla içinde bulunduğu dönemin Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak tutulan tapu ve sicillerden dolayı devletin ve Hazinenin herhangi bir sorumluluğu olmayacağını, dava tarihi itibarıyla tazminat istemenin sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, davacılar ancak satın aldıkları tarih itibarıyla zarar oluşsaydı zararlarını isteyebileceklerini, davacının maddi bir zararı da bulunmadığını, dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihte fiilen kullanılan alanı ile ve şu an fiilen kullanılan alanın aynı olduğu, taşınmazda bir kayıp, zeminde bir farklılık vs durumları olmadığını, satın aldığı zemin ne kadar ise o kadarını kullandığını, aksi durumun söz konusu olması halinde ise de, davaya konu olan olaya lehine komşu taşınamaz maliklerine yönetilmesi gerektiğini, zarar doğup doğmadığının belirlenmesi zarar doğması durumunda ise ileride rücu edilme ihtimali olan kişilere davaya ihbarının sağlanması gerektiğini belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idareler vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı idareler vekili istinaf dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, zamanaşımı, husumet ve esastan ret kararı verilmesi gerektiğini, taşınmazın sınırlarında değişiklik olmadığını, satın alma tarihindeki değeri yerine dava tarihindeki değerinin hesaplandığını, Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatının olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 87 parsel sayılı taşınmazın 1952 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 44.300,00 m² yüzölçümlü olarak dava dışı kişiler adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra satış ile 1986 davacı adına tescil edildiği, 2011 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 41.500,62 m² olarak tespit edildiği ve 2017 yılında 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 37.903,48 m² olarak tespit edildiği, davacının askı ilan süresi içinde açtığı davanın Ankara Batı Kadastro Mahkemesinin 2018/18Esas, 2018/88 Karar sayılı ilamıyla uygulama kadastrosunun doğru yapıldığı gerekçesiyle reddedildiği, davacının istinaf başvurusunun Dairemizce esastan reddedilerek hükmün 21.10.2019 tarihinde kesinleştiği, böylece taşınmazın yüzölçümünde 6.396,52 m² azalma olduğu, bunun üzerine davacının 22.01.2019 tarihinde azalan yüzölçümü nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açtıkları, dava konusu arazi niteliğindeki taşınmaza net gelir yöntemi esas alınarak değer biçilmesinde, objektif değer artışı uygulanmasında ve taşınmazın azalan yüzölçümünün bedelinin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, bu hususta davalı idareler vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, ancak açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup ... Kadastro Müdürlüğünün taraf sıfatı bulunmadığı halde ... Kadastro Müdürlüğü hakkındaki davanın pasif taraf sıfatı yokluğundan usulden reddine karar verilmemesinin doğru olmadığı ve uygulama kadastrosuyla azalan 6.396,52 m² kesim gösterilmediği halde İlk Derece Mahkemesince infazda duraksama yaratacak şekilde 309 ada 4 parselin fen bilirkişi ... tarafından düzenlenen 05.11.2020 tarihli krokili raporda gösterilen 6.396,52m² yüzölçümlü alanın tapudan terkinine, beyanlar hanesindeki takyidatların hükmedilen tazminat miktarına yansıtılmasına yönünde karar verilmesi de isabetsiz olduğundan hüküm 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idareler vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idareler vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararında ileri sürdüğü hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 87 parsel sayılı taşınmazın 1952 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 44.300,00 m² yüzölçümlü olarak dava dışı kişiler adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra satış ile 1986 davacı adına tescil edildiği, 2011 yılında 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 41.500,62 m² olarak tespit edildiği ve 2017 yılında 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 37.903,48 m² olarak tespit edildiği, davacının askı ilan süresi içinde açtığı davanın Ankara Batı Kadastro Mahkemesi’nin 2018/18Esas, 2018/88 Karar sayılı ilamıyla uygulama kadastrosunun doğru yapıldığı gerekçesiyle reddedildiği, davacının istinaf başvurusunun Dairemizce esastan reddedilerek hükmün 21.10.2019 tarihinde kesinleştiği, böylece taşınmazın yüzölçümünde 6.396,52 m² azalma olduğu, bunun üzerine davacının 22.01.2019 tarihinde azalan yüzölçümü nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır.

3. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelir metodu esas alınarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi yerindedir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı idareler vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.