Logo

5. Hukuk Dairesi2023/2272 E. 2023/8493 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinde sehven tesis edilen ipotek nedeniyle satışın gerçekleşmediği iddiasıyla Hazine aleyhine açılan tazminat davasının reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu sicilindeki hatalı ipotek şerhinin, taşınmazın devrine engel teşkil etmediği ve davacının tapu kaydındaki yolsuzluğu düzeltme imkanı varken dava yoluna başvurarak maddi zarar iddiasında bulunmasının hukuken mümkün olmadığı gözetilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3708 Esas, 2022/3847 Karar

KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Aydın 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/74 Esas, 2022/282 Karar

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri murisi ...'in Aydın ili, ... ilçesi, ... ı Mahallesi ...ada 8 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, söz konusu taşınmazını 900.000 TL karşılığında satmak için ... , ..., ... isimli kişilerle anlaştığını, bu amaçla Aydın 3. Noterliğinin 10.08.2018 tarihli ve 12267 yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi tanzim edildiğini, tapu dairesine gidildiğinde taşınmazın üzerinde ipotek olduğunun bildirildiğini, kendisinin kimseye borcunun olmadığını belirtmesi üzerine yapılan araştırma sonucunda, tapuda çalışan görevlilerce hata yapıldığının, 6191 ada 9 parsel sayılı taşınmaz üzerine işlenmesi gereken ipotek şerhinin hata ile 6191 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerine işlendiğinin söylendiğini, bu hatanın düzeltilerek dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek şerhinin kaldırılması için Aydın Efeler Tapu Sicil Müdürlüğüne 30.10.2018 tarihinde dilekçe verdiğini, Efeler Tapu Sicil Müdürlüğünün 29.11.2018 tarihli cevabi yazısında söz konusu işlemin sehven yapıldığının kabul edildiğini, 26.9.2011 tarihli ve 659 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname hükümlerine göre işlem yapılacağının bildirildiğini, söz konusu hata nedeniyle müvekkilinin satış işlemini gerçekleştiremeyerek o günkü ekonomik şartlarda yüksek bir meblağ olan 900.000 TL'den mahrum kaldığını, bu nakit parayı banka hesabına yatırmak suretiyle yüksek mevduat faizinden yararlanabileceğini, ancak faiz kaybı yaşadığını, uğradığı zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca satış vaadi sözleşmesinden başlamak üzere bankaların uyguladığı en yüksek faiz üzerinden davalı Hazineden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; tapu sicilinde yapılan yanlışlığı düzeltme veya dava yoluyla zararı önleme imkânı mevcut oldukça zarardan ve Devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, davacı taraf ipoteğin kaldırılması için dava açarak yanlışlığı düzeltebileceğini, eldeki davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, tapu sicilindeki ipoteğin taşınmaz satışına engel olmadığını, talep edilen tazminatın yüksek olduğunu, 219 m² alana sahip komşu 6191 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 05.01.2018 tarihinde 36.000,00 TL bedelle satıldığını, satış vaadi sözleşmesinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek faiz üzerinden faiz talebinin hukuka uygun olmadığını ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazın kararlaştırılan satış tarihindeki emsal rayiç değeri ile birlikte dava tarihine kadar elde edeceği faiz getirisinden, taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri mahsup edilmek suretiyle uğradığı faiz kaybının 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; tapu sicilinde yapılan yanlışlığı düzeltme veya dava yoluyla zararı önleme imkânı mevcut oldukça zarardan ve Devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, davacı taraf ipoteğin kaldırılması için dava açarak yanlışlığı düzeltebileceğini, eldeki davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, tapu sicilindeki ipoteğin taşınmaz satışına engel olmadığını, satış vaadi sözleşmesinden itibaren bankaların uyguladığı en yüksek faiz üzerinden faiz talebinin hukuka uygun olmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olması gerektiğini, her ne kadar davacılar vekilince satışın gerçekleşmemesi nedeniyle müvekkilinin faiz alacağından mahrum kaldığı iddia edilerek işbu dava açılmış ise de, tapu sicilinde yapılan yolsuz tescili düzeltme yoluyla zararı önleme imkânı mevcut olduğu sürece zarardan ve Devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, bu yönde dava açıldığının bizzat davacı tarafça beyan edildiğini, mevcut ipotek şerhinin taşınmazın devrine engel olmadığı gibi dava dilekçesine eklenen Efeler Tapu Müdürlüğünün 29.11.2018 tarihli yazısından mevcut ipotek şerhinin taşınmaza ekonomik bir yük de yüklemediği, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik konjöktürel olguların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 122 nci maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmeyeceğini, kaldı ki taşınmaz fiyatlarının eğiliminin artış yönünde olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği belirtilerek davalı Hazine vekilince yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilleri murisi ...'in maliki olduğu dava konusu taşınmazı üçüncü kişilere satmak için gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzaladığını, tapu dairesinde resmi satışın yapılması sırasında taşınmaz üzerinde ipotek olduğunun belirtilmesi nedeniyle satışın gerçekleşmediğini, hata ile tesis edilen ipotek dolayısıyla gerçekleşmeyen satıştan müvekkilinin zarara uğradığını, tapu idaresinin söz konusu zarardan sorumlu olması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin kararında gerekçe olarak "...mevcut ipotek şerhinin taşınmazın devrine engel olmadığı..." hususunun belirtildiğini, ipotek şerhi ile satış yapmanın mümkün olduğunu ancak hayatın olağan akışında hiç kimsenin ipotekli bir taşınmazı satın almak istemeyeceğini, satın alacak kişinin de taşınmazın gerçek değerinden çok daha düşük bir değerde alacağını, hatalı işlenen ipotek şerhinin söz konusu taşınmazın satışını imkansıza yakın bir hale getirdiğini, ekonomik sebeplerden ötürü değerinin altında satmak durumunda kaldıklarını, Tapu İdaresinin hatalı ipotek şerhi olmasaydı müvekkilinin eline geçecek meblağ üzerinden hesaplanacak faiz geliri elde edeceğini, sonuç olarak elde edilmekten mahrum kalınan gelir ve uğranılan faiz kaybı nedeniyle doğrudan müvekkilin malvarlığı çıkarlarının zarar gördüğünü ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacılar murisi ...'in maliki olduğu dava konusu Aydın ili, Efeler ilçesi, ... Yozgatlı Mahallesi 6191 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına 03.03.1989 tarihli ve 765 yevmiye numaralı işlem ile dava dışı ... lehine ipotek şerhinin tescil edildiği, davacılar murisinin söz konusu taşınmazını 900.000 TL karşılığında satmak için dava dışı ... , ..., ... isimli kişilerle anlaştığı, bu amaçla Aydın 3.Noterliğinin 10.08.2018 tarihli ve 12267 yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi tanzim edildiği, ancak satışın gerçekleştirilemediği, Efeler Tapu Müdürlüğünün 29.11.2018 tarihli yazısından 6191 ada 9 parsel sayılı taşınmaz üzerine işlenmesi gereken ipotek şerhinin hata ile 6191 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerine işlendiği, bu hatanın düzeltilerek dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek şerhinin kaldırılması için 6191 ada 9 parsel sayılı taşınmazın maliklerinin muvafakatının talep edildiği, muvafakat vermemeleri üzerine 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/156 Esas, 2021/193 Karar sayılı dosyasında dava konusu 6191 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ipotek şerhinin terkini ve 6191 ada 9 parsel sayılı taşınmaz üzerine ipotek şerhinin tescili istemli dava açıldığı, yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile dava konusu 6191 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ipotek şerhinin terkinine hükmedildiği, ancak kararın henüz kesinleşmediği ve eldeki davanın 14.03.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.