"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 39. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2386 Esas, 2023/103 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/108 Esas, 2021/156 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın aktif husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl dava davacıları ile davalı idare vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl dava davacıları ile davalı idare vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihaî kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre birleştirilen; davada hüküm altına alına davacı payına düşen temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kalmaktadır.
Bu nedenle birleştirilen; davanın davacısı yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra, asıl davanın davacıları yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; dava konusu Kırklareli ili, ... ilçesi, ... köyü 8 pafta 106 ada 28 parsel numaralı taşınmazın mirasçılık payları oranında mirasçılarına intikal ettiğini, taşınmaz üzerinden Kırklareli-... yolu geçtiğinin müvekkili ... tarafından 17.02.2017 tarihinde öğrenilmesi üzerine 17.02.2017 tarihinde davalı kuruma yazılı başvuruda bulunulduğunu, ancak davalı kurum tarafından kamulaştırmanın akıbetinin ne olduğu konusunda bugüne kadar müvekkillerine bir bildirimde bulunmadığını, daha önceden yapılan bir tebligat var ise de o tebligatların usulsüz olduğunu davalı idarece 02.06.1967 günü kamulaştırılması yapılan “Kırklareli ili, ... ilçesi, ... köyü 8 pafta 106 ada 28 parsel numaralı taşınmazın 2.480,00 m²lik kısmının dava tarihi itibari ile rayiç değerinin tespiti ile yine dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı idareden tahsili ile miras payları oranında müvekkillerine ödenmesine, kamulaştırma bedelinin rayiç değer üzerinden ödenmesi mümkün olmaz ise kamulaştırma tarihinde takdir olunan bedelin denkleştirici adelet ilkesi/hakkaniyet ilkesi gereğince güncel altın, döviz ve paranın satın alma gücü değerlendirilerek günümüze uyarlanarak dava tarihi itibari ile ulaştığı değerin tespiti ile iş bu değere dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak davalı idareden tahsili ile miras payları oranında müvekkillerine ödenmesine bu rakamın gayrimenkulün dava tarihi itibari ile tespit edilecek rayiç değerine ulaşmaması halinde aradaki farkın müvekkillerinin zararının da ayrıca tespiti ile tespit edilecek bu zarara dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, bu taleplerin kabul edilmediği taktirde kamulaştırma bedeli olarak 02.06.1967 günü davalı idarece tespit edilen bedelin 02.06.1967 gününden bu yana yasal faiziyle beraber davalı idareden tahsili ile miras payları oranında müvekkillerine ödenmesine, bu bedelin gayrimenkulün dava tarihi itibari ile tespit edilecek rayiç değerine ulaşmaması halinde aradaki farkın müvekkillerinin zararının da ayrıca tespiti ile tespit edilecek bu zarara dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Birleştirilen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin Kırklareli ili, ... ilçesi, ... Menekşedere mevkiinde kain 1331 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, idarenin anılan taşınmaz üzerinde kanunun kendilerine verdiği yetkiler çerçevesinde Anayasanın koruması altında olan ve kutsal sayılan mülkiyet hakkını gözardı ederek fiili uygulama ile anılan taşınmazın önemli bir bölümünden Kırklareli-... asfaltını geçirip anayol yaparak mülkiyet hakkını kısıtladığını ve kullanılmaz hale getirdiğini, davalı kurumun müvekkilinin taşınmazından önemli bir bölümünden yol geçirerek fiilen el koyduğunu belirterek, fazlaya dair munzam zarara dair haklarının saklı kalması kaydı ile davalı idarenin müvekkiline ait ... 1331 parsel sayılı taşınmaz üzerine fiilen el koyması nedeni kamulaştırmasız el koyma bedelinin davalı idareden dava tarihinden itibaren işletilecek Anayasal faizi ile birlikte tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili asıl ve birleştirilen davaya cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz malın 2.480.00 m²''lik kısmının Kırklareli - ... Yolu yol inşaat ve emniyet sahasına rastladığından müvekkil idarece 02.06.1967 tarihli ve 967/88 sayılı Umumi Menfaat Kararına istinaden kamulaştırıldığını, yersiz açılan davanın usulden ve esastan reddini, yasal şartların mevcut olduğunun tespiti ile davanın kabulü halinde ise, el atılan kısmın yol olarak kullanılıyor olması halinde yol olarak terkinine, şayet el atılan kısım tescile tabi nitelikte ise müvekkili idare adına tesciline, davacı hissesinde herhangi bir takyidat mevcut ise belirlenecek tazminat miktarına yansıtılmasına, terkin ve tescil işleminin takyidatlardan ari olarak yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın aktif husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dava davacıları ve davalı idare vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Asıl dosya davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın konusunun davalı idarece 02.06.1967 günü kamulaştırılması yapılan ''Kırklareli ili ... ilçesi ... köyü 8 pafta 106 ada 28 parsel numaralı taşınmazın 2.480.00 m²'lik kısmının'' dava tarihi itibari ile rayiç değerinin tespiti ile yine dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı idareden tahsili ile miras payları oranında müvekkillere ödenmesi olduğunu, 2480 m² lik toprak parçasının birleştirilen dosya davacısı ...'e satılmadığını, bu 2480 m²'lik toprak parçasının müvekkillerinin atalarının olup, külli halefiyet ilkesi gereği müvekkillere miras kaldığını, yeni malik ...'e 2013 ve 2017 de satış yapılan taşınmazların yalnızca 1330, 1331 ve 1332 parseller olduğunu, bu parsellerin davanın konusunu oluşturmadığını, kaldı ki 02.06.1967 günü kamulaştırılan 2.480 m² lik alanın kendisine satıldığına dair birleştirilen davanın davacısının ne bir iddiası nede bir talebinin bulunduğunu, kök murise ait 14.000 m²lik alandan kamulaştırılan 2.480 m²lik alanın ana taşınmazdan ayrıldığı tarihin 02.06.1967 günü olup geriye kalan ve bir bütün olarak 11.650 m² alanın 1330.1331,1332 nolu parsellere ayrıldığı tarihin ise 1972 yılı olduğunu, dolayısıyla 2.480 m²nin mülkiyetinin hiçbir zaman kök muris ...'dan çıkmadığını ve husumet nedeniyle red kararının yerinde bulunmadığını, kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporuna da itirazlarının karşılanmadığını, Yargıtay içtihatları doğrultusuna heyet teşekkül edilmediği gibi yine Yargıtay kriterlerine uygun bilirkişi raporu da alınmadığını ileri sürmüştür.
2.Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, taşınmazın nitelikleri göz önüne alındığında objektif değer artışı verilmemesi gerektiğini, bedelin fahiş olduğunu, tescil hükmü kurulması gerekirken taşınmazın terkinine karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı vekili lehine asıl ve birleştirilen davalar için tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya içindeki belgeler, özellikle tapu kayıtları, kadastro krokisi ve kadastro tutanaklarından, kök 106 ada 28 parselin toprak tevzii yoluyla kök murise 14.000 m² olarak tahsis edildiği, daha sonra bu taşınmazın 2480 m²sinin ... tarafından kamulaştırmasına karar verildiği, ama kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmadığı, 28 parselin kadastro yoluyla 1330,1331 ve 1332 parsele tedavül gördüğü, fakat kadastro krokisinde anılan yolun gösterilmediği, halihazırda yolun geçtiği 1331 parselin hemen güneyinde bulunan 1334 ve 1325 parsellerin bilahare yola terk edildiği, gerek dosyaya sunulan Fen Bilirkişileri raporları gerekse Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından kullanıma sunulan parsel sorgulama programı ile yapılan incelemeye göre dava konusu yol güzergahı dikkate alındığında asıl dosya davacıları tarafından dava konusu yapılan kök 28 parselde malik adına kadastro sırasında tespit yapılmayan 2480 m²lik kısmın 1325 ve 1334 parsel sınırları içinde olabileceği kabul edilse bile, bu parsellerin kadastro sırasında yola terkinlerinin yapılmadıkları ve dava dışı kişiler adına tespit edildikleri, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede kadastronun 1972 yılında kesinleştiği, kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra kök muris yada mirasçıları tarafından bu hususa ilişkin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazda bulunulduğunun da iddia ve ispat edilmediği, ... tarafından gönderilen 22.06.1967 tarihli kıymet takdir tutanağında kamulaştırılan taşınmaz 106 ada 28 parsel ve kısmen kamulaştırılan alan olarak ise 2480 m² gösterilmiş ise de bu tutanakta ada ve parsel numarasının üstünün çizilerek 1331 parsel yazıldığı, istinaf aşamasında getirtilen 1331 parsel numaralı taşınmazın tapulama tutanağında, anılan taşınmazın içinden karayolu geçirildiği, kök 28 parselin 1330,1331 ve 1332 parsellere bölündüğü, 1331 nolu parselin istimlak bedelinin halen ödenmediğinden üç parça olarak malik adına tespit yapıldığı hususunun belirtildiği anlaşıldığından dava konusu yol nedeniyle sadece 1331 parsel malikinin dava açma hakkı bulunduğu sonucuna varılmakla asıl davada davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddine ilişkin karar yerinde görülmüş, birleştirilen dosya davacı vekilinin davalı ... 1. Bölge Müdürlüğü'ne 11.06.2018 tarihinde uzlaşma başvurusunda bulunduğu tespit edilmiş başlangıçtaki dava şartı noksanlığının yargılama devam ederken tamamlandığı anlaşıldığından ve kamulaştırmasız el atılan arazi niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu net geliri esas alınarak dava tarihindeki değerini belirleyen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre birleştirilen dosyada el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi, taşınmazın bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri konum ve niteliğine göre belirlenen kapitalizasyon faizi ve objektif değer artış oranlarının yerinde tespit edilen el atma bedelinin adil ve hakkaniyete uygun bulunduğu değerlendirilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl dosya davacıları ile davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Asıl dosya davacıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca İlk Derece Mahkemesi kararı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile müvekkillerinin mülkiyet haklarının hukuki dinlenilme ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, yargılamanın tüm aşamalarında defaatle beyan ve talep edilmesine karşın 2.480 m²lik alana ilişkin bir hesaplama yapılmadığını ve bu alana ne olduğunun araştırılmadığını, davanın esasından uzaklaşılarak farklı bir talep varmışçasına değerlendirme yapılarak hatalı hükümler kurulduğunu, esasen 2.480 m² lik bu alanın kamulaştırma bedelinin ödenmediği Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde de yer almaktayken yanlış bir değerlendirme ile yalnızca 1331 parsel malikinin dava açma hakkı bulunduğuna kanaat getirilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, davanın konusunun 1331 parsel sayılı taşınmaz olmadığını, kadastrosu yapılmayan 2480 metrekare kısım olduğunu beyan ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin davalı idareden tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararı.
3.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davaya konu kök 106 ada 28 parselin toprak tevzii yoluyla kök murise 14.000 m² olarak tahsis edildiği, sonrasında kadastro yoluyla 1330,1331 ve 1332 parsele tedavül gördüğü, kadastronun 1972 yılında kesinleştiği, 1331 parsel numaralı taşınmazın tapulama tutanağında, anılan taşınmazın içinden karayolu geçirildiği, kök 28 parselin 1330, 1331 ve 1332 parsellere bölündüğü, 1331 nolu parselin istimlak bedelinin halen ödenmediğinden üç parça olarak malik adına tespit yapıldığı hususunun belirtildiği, her ne kadar dava konusu yapılan kök 28 parselde malik adına kadastro sırasında tespit yapılmayan 2480 m² lik kısmı olduğu iddia edilse de 1331 parselden ayrı komşu taşınmazların tapulama tutanaklarının incelenmesinde de aynı şekilde kamulaştırma bedelleri ödenmediğinden üçüncü kişiler adına tespit gördükleri ve bu şekilde kesinleştikleri, kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden sonra kök muris ya da mirasçıları tarafından bu hususa ilişkin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazda bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A.Davalı İdare Vekilinin Temyizi Yönünden;
Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,
B.Asıl Dosya Davacıları Vekilinin Temyizi Yönünden;
Asıl dosya davacıları vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.