"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/935 Esas, 2022/2671 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/143 Esas, 2020/46 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 Sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin ili, ... ilçesi, ... köyü, 958 ve 959 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazların davacı idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı idarece teklif edilen bedelin çok düşük olup kabul edilemeyeceğini, davaya konu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu, tespit edilecek kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek oranda faize hükmedilmesi gerektiğini savunarak, taşınmazın gerçek değerinin tespitini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile işbu bedelin; idarenin Kıymet Takdir Komisyonu tarafından belirlenen kısmının hükmün kesinleşmesi beklenmeksizin derhal, kalan fark bedelin ise karar kesinleştiğinde davalı tarafa ödenmek üzere bankada üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılarak karar kesinleştiğinde ödenmesine, tespit edilen toplam kamulaştırma bedeline davanın dört ay içinde sonuçlandırılmadığı gözetilerek 14.10.2018 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz işletilmesine, kamulaştırma konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun usul ve kanuna aykırı olup hükme esas alınmayacağını, hesaplamanın hatalı yapıldığını, kapitalizasyon faiz oranının %8-9 olarak uygulanması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, gerçek değerinin tespit edilmesi gerektiğini, taşınmazın değerinin çok düşük belirlendiğini, üretim giderlerinin brüt gelirin 1/3'ünden fazla olamayacağını, hesaplama yapılırken üretim giderlerinin yüksek alındığını, taşınmazın kuru değil sulu arazi niteliğinde olduğunu, uygulanan kapitalizasyon faiz oranının hatalı belirlendiğini, aynı kamulaştırma kapsamındaki başkaca taşınmazların değerinin tespitinde %40 oranında objektif değer artışı uygulandığını, buna rağmen davaya konu taşınmaz için objektif değer artışı uygulanmadığını, hesaplamanın 2018 yılı resmi verilerine göre yapılması gerektiğini, tespit edilen kamulaştırma bedeline en yüksek faiz oranı uygulanarak derhal ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, kararın kesinleşmesi ile birlikte ödenmesine karar verilen kısım için kararın kesinleşmesine kadar faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; uygulama imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla birlikte, belediye hizmetlerinden yararlanması ve meskun yerler arasında bulunması gerektiği, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yer almayan dava konusu taşınmazların arazi vasfında olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun usul ve kanuna uygun olup, taşınmazın değerinin hukuka uygun olarak tespit edildiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak, davanın niteliği gereği davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, tespit edilen kamulaştırma bedelinin tamamının ara karar ile derhal davalı tarafa ödenmesine karar verildiği gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedeli tespit edilirken gelir metoduna göre yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, münavebe ürünlerin hatalı seçildiğini, bunların yörenin mutat tarım ürünleri olmadığını, kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını, taşınmaz üzerindeki muhdesat bedellerinin de fahiş olarak hesaplandığını, kamulaştırma dışı kalan alanın sulama projesi ile sulu tarım arazisi niteliğini kazandığını, bu nedenle taşınmazdaki değer artışının kamulaştırma bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini, taşınmazın davacı idare adına tesciline karar verilirken tapu kaydındaki tüm kayıt şerhlerinden arındırılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesi ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Kısmen kapama zeytin bahçesi, kısmen bağ ve kısmen tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca net geliri esas alınarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiştir.
3.01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması yerindedir.
4.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı idare vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
5. Dairemiz denetiminden geçen aynı amaçla kamulaştırılan, aynı bölgedeki birbirine komşu olan taşınmazlarla davaya konu taşınmazların konumu ve bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri birlikte dikkate alındığında, dava konusu taşınmazlarda objektif değer artışı uygulanması gerektiği hâlde, tespit edilen metrekare birim fiyatlarına objektif değer artışı uygulanmamış olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı idare vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının talep halinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
4 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ile müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda, “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar Anayasa’nın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak” faize hükmedilmesinin bahse konu kararın gereğinin ifası amacına daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Hâl böyle iken yukarıda açıkladığımız şekilde Anayasa Mahkemesi iptal kararının gereği eldeki derdest davada yerine getirilmediğinden Dairemiz bozma kararının faize ilişkin 3 No.lu bendinde belirtilen çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 24.10.2023