"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1414 Esas, 2022/954 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/90 Esas, 2021/291 Karar
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Sakarya ili, Karasu ilçesi, ... Mahallesi 82 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kıyı kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine göre yapıldığını, sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazinenin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, adlî yargının görevsiz olduğunu, dava açılmadan önce uzlaşma talebinde bulunulmadığını davanın usulden reddi gerektiğini, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, tapu kaydının davacı adına kayıtlı olduğunu, zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda emsal ile dava konusu taşınmazın özelliklerinin göz önünde tutulmadığını, puanlama usulünde yapılan değerlendirmenin dayanağı açık olmamakla birlikte taşınmazın tüm özelliklerinin dikkate alınmadığını, itirazlarının ise bilirkişi raporu yeterli görülerek reddedildiğini, taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını, taşınmazda evveliyatında düzenleme ortaklık payı adı altında kesinti yapıldığını, ikinci kez kesinti yapılarak düzenleme ortaklık payı kesinti miktarının %31'e çıkarılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kanun'a göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, anılan Kanun'un 9 uncu maddesi uyarınca taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle dava açmaya yetkili tarafın Hazine olduğunu, davacının taraf sıfatının bulunmadığını ve davanın esasa girilmeden bu nedenle usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde idare tarafından kamulaştırma ya da tapu iptaline yönelik dava açılması konusunda idareye yapılan bir başvuru olduğunun belirtildiğini, bu işleme karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, ilk derece mahkemesinin idarenin bu konuda sessiz kalmasının hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmadığını belirterek kendisini idarenin yerine koyduğu ve fonksiyon gaspı yaptığı, kararın bu yönüyle Anayasa'ya aykırı olduğunu, tazminat ödenmesine kabul etmemekle birlikte bu hakkın ancak taşınmazın tapusu iptal edildikten sonra kullanılabileceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, kıyı dosyalarındaki emsal dosyalarda belirtildiği üzere düzenleme ortaklık payı miktarı üzerinden karara itiraz ettiklerini, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkilerinin tartışılması gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava tarihi esas alınarak dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilmesinde, emsalin üstün ve eksik yönleri kıyaslanarak ve emsal taşınmazdaki düzenleme ortaklık payı kesinti oranı tespit edilerek taşınmazın m² değerinin 286,15 TL olarak belirlenmesi yerinde olduğu, belirlenen tazminat miktarı dava konusu taşınmazın piyasa rayiç değerine uygun bulunduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B.Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 -383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 3621 sayılı Kanun’un 5 ve 9 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Sakarya ili, Karasu ilçesi, ... Mahallesi 82 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davacı tarafından 28.06.2017 tarihinde satış yoluyla edinildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydına satış tarihinden sonra 24.02.2020 tarihli ve 4285 yevmiye numaralı işlemle “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinde kalmaktadır” şeklinde şerh konulduğu, eldeki davanın 04.10.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafları kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan "Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur." ve aynı Kanun'un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
5. Kabule göre de davaya konu taşınmaz imar parseli olduğu halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedel üzerinden emsal taşınmazın düzenleme ortaklı payına göre tekrar kesinti yapılarak düşük bedel takdiri hatalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
16.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.