"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1430 Esas, 2022/968 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/1 Esas, 2021/238 Karar
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Sakarya ili, ... ilçesi, 130 ada 6 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması sebebiyle taşınmazın kullanımının devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu belirterek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesi mucibince belirlenecek maddi tazminatın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu taşınmazın tapudan terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kıyı kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine göre yapıldığını ve sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili taraf Hazinenin bizzat kendisinin olduğunu, dava konusu parselin kıyı kenar çizgisinde kalmadığını, davacının idare ile uzlaşmaya ilişkin başvuruda bulunmadığını, davanın usulden reddini, taşınmaza ilişkin istenen tazminatın taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği tarihte başlayacağını, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilmediğini, tapu kaydının halen davacı adına kayıtlı olduğunu, hal böyle iken davacının mal varlığında herhangi bir azalma olmadığını ve bu nedenle zarar meydana gelmediğinden davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve yeterli olmadığını, bilirkişilerce dava konusu taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını, ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmaması gerektiğini, karşılaştırma tablosunun keyfi hazırlandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un ilgili maddesi gereğince kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, özel mülkiyete konu olamayacağını ve bu nedenle tazminat talep edilemeyeceğini, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu, ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun'da belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, ilgili Kanun'a tabi yerlerin serbest piyasa koşullarında alınıp satılmasının mümkün olduğunu ancak kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı belirlenen taşınmazın özel mülkiyete konu olamaması nedeniyle emsal kıyaslaması yapılamayacağını, emsal alınan taşınmazın konut alanına kalmakta imarlı bir parsel olduğunu, dava konusu taşınmazın ise imarsız alanda kaldığını ve üzerinde hiçbir yapı yapılma izni bulunmadığını, gelir yöntemiyle değer takdirinin doğru olmadığını belirterek usul ve kanuna aykırı İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu edilmesinden sonra kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve mülkiyet hakkının kullanılamaz hale geldiği anlaşıldığından mahkemece arsa niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazın bedelinin emsal kıyaslama yöntemine göre belirlenmesinde, bilirkişi raporundaki karşılaştırma tablosunda ve buna göre taşınmazın özelliklerinin değerlendirilmesinde, taşınmazdan %6 oranında ek düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmasında isabetsizlik görülmemiş olup dava konusu taşınmazın 2019 yılı için 298,17 TL olarak hesaplanan m² birim fiyatı da bölge rayiçlerine uygun bulunduğundan taraf vekillerinin anılan yönlere değinen istinaf itirazları yerinde görülmeyerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; emsal karşılaştırmasının usulüne uygun yapılmadığını, bedelin düşük hesaplandığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; davacı vekilinin ileri sürdüğü temyiz sebeplerinin reddiyle, idare lehine dava değeri üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’nun “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.''
5. 4721 sayılı Kanun'nun "Tapu sicilinin açıklığı” karar başlıklı 1020 nci maddesi şöyledir:
“Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.”
6. 4721 sayılı Kanun'nun "Dürüst Davranma" karar başlıklı 2 nci maddesi şöyledir:
"Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tazminat talebine konu Sakarya ili, ... ilçesi, Aşağı Aziziye Mahallesi, 130 ada 6 parsel sayılı, tapu kaydında 675 m² yüzölçümlü taşınmazın satış yolu ile 26.11.2019 tarihinde tapu kaydı üzerinde herhangi bir şerh bulunmadığından davacı tarafından edinildiği, mülkiyet hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile işbu davanın 24.05.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. Tazminata konu arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla doğrudur.
4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
5. Dosyadaki tapu ve imar belgelerinden; dava konusu taşınmazın 6785 sayılı İmar Kanunu'nun 42 nci maddesi gereği %25 kesinti yapılarak oluşturulan imar parseli olduğu anlaşıldığından bilirkişi kurulu tarafından belirlenen 37,20 TL/m² birim fiyatı üzerinden değer biçilmesi gerekirken, dava konusu taşınmaz için belirlenen birim değerden ek %6 düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak düşük değer takdiri bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinde verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkeme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.