"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/128 Esas, 2022/330 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerine ait İzmir ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 83 ada 26 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle mahkeme kararı ile iptal edildiğini, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; süresi içinde açılmayan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, tapuya tescil edilmiş olmasının hukuki değer taşımadığını, dava konusu taşınmaz için talep edilen tazminatın yüksek olduğunu, taşınmazın tam değerinin değil, hak dengesinin yerine getirilmesi için adil bir tazminata hükmedilmesinin daha doğru olacağını, yargılama sonucunda maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07.11.2017 tarihli ve 2015/407 Esas, 2017/407 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.09.2018 tarihli ve 2018/436 Esas, 2018/1095 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın arsa olarak nitelendirilmesi hususunda taraflar arasında ihtilaf olmadığı, dosyaya celp edilen müzekkere cevaplarının da değerlendirme tarihi itibarıyla dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planı dahilinde arsa niteliğinde olduğunu gösterdiğini, davacıların zararının tapu iptal kararının kesinleştiği tarihte oluştuğunu, Mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınmasının doğru olduğu, ... Belediye Başkanlığından dosyaya gönderilen cevabi yazıda dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihinde kadastral parsel olduğu bildirilmiş ise de dosyada mevcut tedavüllü tapu kaydının incelenmesinde geldisinde rızaen yola terk olduğu görülmekle, bilirkişilerin dava konusu taşınmazı imar parseli olarak değerlendirmelerinin Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre doğru olduğu, hükme esas alınan raporun yasal düzenlemeye uygun hazırlanmış olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 14.02.2022 tarihli ve 2020/9053 Esas, 2022/2038 Karar sayılı kararı ile yapılan inceleme sonucunda; Dairemizin yerleşik içtihatları gereği, dava konusu taşınmazın değeri belirlenirken dava tarihine göre değerlendirme yapılması gerektiğinden, bu yönden usul ve kanuna uygun olan 03.05.2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınması yerine, tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak değer belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; yasal süreler geçtikten sonra dava açıldığından zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, kıyı çizgisi içinde kalan yerlerin özel mülkiyete konu olmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu, taşınmazın değerinin dava tarihine göre değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, tapu kaydının iptal edildiği ve idare adına tescil edildiği tarihteki niteliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,
23.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.