"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/227 Esas, 2023/188 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/845 Esas, 2021/1066 Karar
Taraflar arasındaki tapu iptal tescil mümkün olmaması halinde tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Antalya ili Konyaaltı ilçesi ... Köyü 4 Pafta 121 Parsel (541 m²), 122 Parsel (541 m²) ve 123 Parsel (1088 m²) parsel sayılı taşınmazların müvekkillerinin murisi ... oğlu ... adına kayıtlı iken Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/305 Esas, 1975/509 Karar sayılı ilamı ile tapularının iptal edilerek Hazine adına tescil edildiğini, herhangi bir açıklama olmaksızın ve hiçbir bedel ödenmeksizin taşınmazların başkası adına tescil edildiğinin tapu kayıtlarında gözüktüğünü, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında; kadastro işlemlerinden doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun açıklanmasında yarar bulunmadığı, yapılan kadastro işlemine süresi içinde Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevliler üzerlerine düşen görevlerini yapmadıkları, Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiğini, talebimiz yönünden 18.11.2009 tarihinde etkili hâle gelen hukuk yolunun bu tarihten önce tüketilmesi gerektiği gerekçesiyle reddedilmesi suretiyle başvurucuya yüklenen külfet, kamu yararı ile bireyin mahkemeye erişim hakkı arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozmuş ve mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kıldığını, sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğini beyan ederek, fazlaya ilişkin cümle talep ve dava haklarımız mahfuz kalmak kaydıyla, arzedilen ve resen nazara alınacak sebepler çerçevesinde; davamızın kabulü ile; tapu kaydında müvekkilleri Murisi ... oğlu ... adına kayıtlı iken Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/305 Esas ve 1975/509 Karar sayılı Kararı ile tapuları iptal edilen Konyaaltı, Uncalı, Arapsuyu köyü 5 pafta 121 parsel (541 m²), 122 parsel (541 m²) ve 123 (1088 m²) parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerinin tapu kayıtlarının düzeltilerek müvekkilleri adına tapuda tescil edilmesine karar verilmesini, mümkün olmayacak ise tespit edilecek bedel üzerinden karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının açmış olduğu davada ileri sürdüğü hakkın zamanaşımına uğradığını, 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin dava açılmadan dolduğunu, bu nedenle zamanaşımı definde bulunduklarını, davacılar tarafından açılan 4721 sayı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminat davasının dava dilekçesi incelendiğinde davanın belirsiz alacak şeklinde açıldığından reddine karar verilmesini, ayrıca Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/188 Esas, 2018/350 Esas sayılı dosyaları da belirsiz alacak şeklinde açılan tazminat davaları olup adı geçen mahkemece ''belirsiz alacak davası olarak açılmalarından dolayı hukuki yarar yokluğundan söz konusu davaların ret edildiğini, dava konusu taşınmazın, Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/305 Esas, 1975/509 Karar sayılı kararı ile tapu siciline yazılması gerekli yerlerden olmadıkları için söz konusu taşınmazların tapu kaydı iptal edilerek, tapu kütüğünden terkin edildiğini, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin aksi ispatlanmadıkça yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ile bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz. Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tabi olduğunu, davanın, tapu kaydı iptal edilen taşınmazların mülkiyet hakkına müdahale nedeniyle tapu kaydının iptali ve davacılar adına tescili aksi takdirde 1007 nci maddesi uyarınca tazminat ödenmesi talebine ilişkin olduğunu, taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline ilişkin alınan mahkeme kararlarının 1975 yılında verildiği ve tapu kayıtlarının 1983 yılında iptal edildiğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, tapu iptal tescil kararı tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 Sayılı Kanun) 61 inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanacağını, bu durumun 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinde de 2 ve 10 yıllık süre olarak düzenlendiğini, buna göre tapu iptal tescil kararının kesinleşme tarihi üzerinden 10 yıldan daha fazla bir süre geçtiğini ve bugüne kadar herhangi bir dava açılmadığı dikkate alındığında, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı yönünden reddinin Kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, davacıların anayasal haklarınını zedelediğini ve adil bir karar veremediğini, ölçülülük, mahkemeye erişim hakkı gibi temel hakların gözetilmediğini, adil bir denge kurulamadığını, dilekçeler aşamasında belirttikleri hususların mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1973/305 Esas, 1975/509 Karar sayılı ilamı ile denizin tesir sahası olduğu gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptaline karar verilmek suretiyle mülkiyet haklarının ihlal edildiği ileri sürülerek öncelikle tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat isteminde bulunulduğu, anılan mahkeme kararı ile çekişmeli 121,122 ve 123 parsel sayılı taşınmazların denizin tesir sahasında bulunduğu ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kumluk niteliğinde bulunduğu gerekçeleriyle tapu kayıtlarının iptali ile tapulama dışı bırakılmasına karar verildiği, kararın 26.02.1979 tarihinde kesinleştiği, bu nedenle iptal edilecek bir tapu kaydının bulunmadığı, iptal sebeplerine göre ve kesin hüküm nedeniyle yeniden davacılar adına tescilinin de mümkün olmadığı, tapu işlemlerinin, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, kadastro kayıtlarından kaynaklanan hatalardan da 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Devlet sorumlu ise de, bu davanın 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesinde belirtilen 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerektiği, bu sürenin 26.02.1989 yılında dolduğu, ancak bu tarih itibarıyla Türk Hukukunda davacılara tazminat hakkı tanınmadığı, bu hakkın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde öngörülen sorumluluğun kadastro görevlilerinin dayanaksız ya da gerçek hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemelerini ve taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmalarını da kapsadığının belirtilmesi sonucu açıldığı, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce de yeni bir iç hukuk yolu oluştuğu şeklinde kabul edildiği, 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen hak ihlali kararı nazara alınarak makul bir sürenin öngörülmesi gerektiği, davacıların eldeki davayı 18.11.2019 tarihinde açtığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 tarihli kararından 10 yıl sonra açıldığı nazara alındığında 08.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibarıyla eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabul edilemeyeceği belirlenmek suretiyle mahkemece sonucu itibarıyla davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf incelemesinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli kararına istinaden değerlendirme yapıldığını; ancak bu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu iptal tescil olmadığı taktirde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.
3. 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi.
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu Antalya ili, Konyaaltı ilçesi, Arapsuyu Mahallesi 121,122 ve 123 parsel sayılı taşınmazların davacılar murisi ... adına kayıtlı olduğu, taşınmazların denizin tesir alanında kalması gerekçesiyle Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/305 Esas, 1975/509 Karar sayılı ilamı ile tapu kayıtlarının iptali ile tapulama harici bırakılmasına karar verildiği kararın temyiz incelemesinden geçerek 26.02.1979 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 18.11.2019 tarihinde açıldığı, dava tarih itibarıyla zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Hazinenin de süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli ... Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hâle gelmiş olup Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir. Buna göre, 10 yıllık zamanaşımı süresi ve YHGK karar tarihinden itibaren makul süre dolmuş bulunduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.