Logo

5. Hukuk Dairesi2023/4816 E. 2023/11849 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinden kaynaklanan bir hata nedeniyle kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmaz için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazineye karşı açılan tazminat davasında, taşınmazın değerinin doğru hesaplanıp hesaplanmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Emsal karşılaştırma yöntemiyle taşınmaz değeri belirlenirken, imar parseli olan dava konusu taşınmaza ve emsal taşınmaza ortaklık payı düşülerek metrekare birim fiyatının düşük hesaplandığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1403 Esas, 2022/963 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/388 Esas, 2021/235 Karar

Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Sakarya ili, Karasu ilçesi, ... Mahallesi 129 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, kıyı kenar çizgisinin tespitinin bu Kanun'un 9 uncu maddesi hükümlerine göre yapılacağını ve sonrasında taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazinenin bizzat kendisi olduğunu, bu nedenle açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddinin gerektiğini, adli yargının görevsiz olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı gerekçesiyle tazminat talebinden bahsedilebilmesi için taşınmaza ait tapu kaydının iptal edilerek tapudan terkin edilmesi ve hak sahibinin mülkiyet hakkını tamamen yitirmiş olması gerektiğini, tapu kaydının davacı adına kayıtlı olduğunu, zarar meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kıyı Kanun ile davacıya verilen gerçek zararın hesaplanması gerektiğini, bilirkişilerin ise taşınmazın kıyıda kalması nedeniyle değeri olmadığı mantığı üzerinden hareket ettiklerini, bu yaklaşımın hukuka aykırı olduğunu, karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, gördüğü talep kriterinin %55 olarak alınmasının hatalı olduğunu, metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesinin ve arta kalan kısmın bedeline hükmedilmemesinin hukuka ve yargı uygulamasına aykırı olduğunu, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, idari yargının görevli olduğunu, davacı tarafından dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı bilinerek alındığını, taşınmazdaki hukukî ayıbı bilen davacının kötü niyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca yargılama giderlerinin de davacı üzerinde bırakılmasını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği açılacak davaların değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, davanın reddine karar verilmeyecekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın bütün tazminat davalarında uzak olsun yakın olsun aynı emsalin kullanılmasının kabul edilebilir olmadığını, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olumlu-olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsalin üstün ve eksik yönleri kıyaslanarak değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin dava konusu taşınmazın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazın 3621 sayılı Kanun öncesi arsa vasfında, denize birinci sırada, yoğun talep gören bir taşınmaz olduğunu, 3621 sayılı Kanun ile mülkiyet hakkının içinin boşaltıldığını, taşınmazın imarının yok edildiğini, taşınmaza çivi dahi çakılamaz hâle getirildiğini, taşınmaza olan talebin azaltıldığını, bu nedenle bilirkişi raporunda "gördüğü talep" ile "Konut alanına mesafe" kıstasının dava konusu taşınmazın değerini %55 oranında azalttığını, taşınmazın metrekare birim fiyatının cok düşük belirlendiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, idari yargının görevli oluğunu, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, özel mülkiyete konu olamayacağından tazminat talep edilemeyeceğini, yolsuz tescille bir şekilde edinilmiş olan taşınmazın tapu malikinin hiç bir meşruluğu bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazı kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını bilerek aldığını, taşınmazdaki hukukî ayıbı bilen davacının kötüniyetli olduğunun kabulü ile devletin kusursuz sorumluluğu ilkesinin uygulamayacağını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan davalarda tazminat hesabı yapılırken 2942 sayılı Kanun'da belirtilen ilkelerin uygulanamayacağını, bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın inşaat yapımına hazır, satıştan itibaren 3 ay gibi kısa bir sürede inşaat ruhsatı alınan bir taşınmaz iken dava konusu taşınmazın imarsız yapı yapmaya elverişli olmayan kullanım izni olmayan bir taşınmaz olduğunu, imar izni olsa bile kumluk olduğundan kullanılması zahmetli ve masraflı olduğunu bu husus dikkate alınmadan kıyaslama yapıldığını, taşınmazın değerlendirilmesinde TÜFE verileri uygulanmadan eksik ve hatalı inceleme ile belirlenen metrekare birim fiyatının imarsız arsalar için son derece fahiş olduğunu, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ve olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi ve açılan davada davacı vekilleri yararına nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ilearsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 3621 sayılı Kanun'nun ilgili maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu taşınmazın davacı tarafından 2009 tarihinde satış suretiyle edinildiği,iş bu davanın 20.11.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla doğru ise de dava konusu taşınmaz ve somut emsal imar parseli olduğu hâlde, %6 oranında fark ilave ortaklık payı düşülmek suretiyle metrekare birim fiyatının düşük belirlenmesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.