Logo

5. Hukuk Dairesi2023/5218 E. 2023/11495 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu satış senedinde yer alan hisse miktarının hatalı olmasına rağmen, tarafların satış senedini okuyup imzaladıklarının tespit edilmesi ve bu durumun tapu memurunun işlemi ile oluşan zarar arasında illiyet bağını kestiği gözetilerek, oluşan zararın Hazine'den talep edilemeyeceği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/87 Esas, 2023/301 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 38. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/256 Esas, 2022/260 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 90720 ada 9 parsel sayılı taşınmazda ...'den 31,00 m² yeri satın almak için 01.03.2016 tarihinde ... Tapu Müdürlüğüne başvurduğunu, ... Tapu Müdürlüğü tarafından 01.03.2016 tarihli başvuru belgesi düzenlenerek kendisine verildiğini, ... Tapu Müdürlüğü tarafından düzenlenen başvuru belgesinde 31,00 m² payın satın alınacağının belirtildiğini, anılan miktar üzerinden tapu harçları yatırılmış olup 01.03.2016 tarihli ve 13640 yevmiye numaralı iştem ile satış işlemi yapıldığını, ancak anılan resmi senette 31/10409 pay yerine 31/1040900 payın satıldığının yazıldığını, 90720 ada 9 nolu parselde 31,00 m² yer satılması gerekirken başvuru belgesine 0.31 m² yazılarak sehven bu miktarın satıldığını, bu hatanın 02.09.2020 tarihinde tesadüfen öğrenilmiş olduğunu, hatanın düzeltilmesi için Tapu Müdürlüğüne başvurulduğunu, ... Tapu Müdürlüğü tarafından verilen 08.09.2020 tarihli yazı ile 90720 ada 9 parselde ... adına kayıtlı 10,69 m² hissenin olduğu, anılan hissenin de üzerinde muhtelif kurumlardan çeşitli tarih ve yevmiyeli takyidatların bulunduğunu, her iki tarafın başvurusu ile 10,69 m² payın satışının yapılabileceğinin belirtildiğini, ...'in davacıya satması gereken 20,31 payı dava dışı kişilere sattığını, kalan 10,69 payda ise çok sayıda takyidat bulunduğundan anılan paya yönelik tapu iptali ve tescil davası açılamadığını, davacının zararını ...'den tahsil etmesinin yasal olarak mümkün olmadığını, 01.032016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; ilgili satış işleminde her ne kadar başvuru belgesine 31,00 m² 50.000 TL üzerinden not düşülmüş ise de tarafların “okudum” beyanları ile imzaladıkları ve 01.03.2016 tarihli ve 13640 yevmiye numarayla tescil edilen akit tablosunda da görüleceği üzere satılan hissenin 0,31 m²ye tekabül eden 31/1040900 hisse olduğunun açıkça ortada olduğunu, yapılan hisse hatasının personelinin hissenin hatalı hesaplanmasından kaynaklandığı iddia edilse de akit tablosunun da açıkça belli olup akit tablosunda tarafların irade beyanlarının da ortada olduğunu, taşınmazda bugün itibarıyla ...'in 1069/1040900 hissesi, alıcı ...'un da 90031/1040900 hissesinin mevcut olduğunu, akit tablosunda ve tescilde herhangi bir tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir hata mevcut olmadığını, husumetin satıcı ...'e yönlendirmesi ve davaya müdahil davalı olarak iştirakinin sağlanması suretiyle tescilinin düzeltilmesi veya zararın haksız zenginleşme yönüyle anılan kişiden tahsili gerektiğini, haksız davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazda ...'den 31 m² yeri satın almak için 01.03.2016 tarihinde Keçören Tapu Müdürlüğüne başvurduğunu, Keçören Tapu Müdürlüğü tarafından düzenlenen başvuru belgesinde de 31 m² payın satın alınacağının belirtildiğini, anılan miktar üzerinden de tapu harçlarının ödendiğini, ancak düzenlenen resmi senede 31/10409 pay yerine 31/1040900 payın satışının yapıldığını, müvekkilinin talebi olan 31 m² nin yazılmadığını, zira 0,31 m² yazılacak olursa müvekkilinin bu durumu fark edeceğini, müvekkiline 90720 ada 9 parsel sayılı taşınmazdan 31 m² yer satılması gerekirken başvuru belgesine, tescil talebine aykırı şekilde 0,31 m² yerin satışı yapıldığını, müvekkilinin bu işlemi tesadüfen 02.09.2020 tarihinde öğrendiğini, satıcı ...'in, müvekkiline satması gereken 20,31 payı dava dışı kişilere sattığını, üzerinde kalan 10,69 payda ise çok sayıda takyidat bulunduğundan anılan paya yönelik tapu iptali ve tescil davası açılamadığını, Devletin doğan zararı tazmin etmekle yükümlü bulunduğunu, davalı tarafın dayandığı 06.12.2017 tarihli sözleşme ile 01.03.2016 tarihli tapudaki satış arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını başka bir alacak için düzenlendiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 01.03.2016 tarih 13640 yevmiye numaralı resmi senette satıcı ... adına kayıtlı hissenin 31/1040900 hissesinin ...'a satıldığı şeklinde 0,31 m² pay satışı için düzenlendiği, satış işleminin taraflarının bu satış senedini okuduklarını belirterek imzaladıkları, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince tarafların istedikleri miktarda hisse satışını istedikleri bedelle yapabilecekleri, her ne kadar satış senedi tarafların iradelerine aykırı olarak hatalı düzenlenmişse de tarafların satış senedini okuyarak imzaladıkları görülmekle, satışın taraflarının iradeleri ile gerçekleştiği, bu nedenle de tapu memurunun işlemi ile netice arasındaki illiyet bağının kesildiği, kaldı ki dosya içinde bulunan tapu kayıtlarından ve Tapu Müdürlüğünün cevabi yazısından satıcı ... adına 10,69 m² lik hissenin halen adına kayıtlı bulunduğu, davacı tarafından ... adına kayıtlı payların iptali ve adlarına tescili istemiyle dava açabileceği, yine davalı tarafça dosyaya sunulan ''sözleşme'' başlıklı 06.12.2017 tarihli belgeye içeriğine göre satışı yapıldığı belirtilen 31 m²lik taşınmaz hissesi için taraflar arasında alacak borç kaydı oluşturulduğunun görüldüğü, böylece tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından dava dışı ...'den satın almak istediği taşınmaz hissesinin satış senedine hatalı olarak yazılması, alması gerekenden daha düşük miktarda taşınmaz satışının tarafına yapıldığından bahisle meydana gelen zararın davalıdan tahsilini talep etmiş ise de davanın sübut bulmadığı, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında bir zarar oluşmadığından mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası le 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.