"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 43006 ada 1 parsel sayılı taşınmaza davalı idarece taşınmazın tam ortasından ve yanlarından yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığından bahisle taşınmazın bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; yargı yolu, zamanaşımı uzlaşma, husumet itirazında bulunmuş, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddi gerektiğinin ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bedeline hükmedilen taşınmazın tapusunun iptali ve davalı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; fiilen el atmanın olmadığı ve idarî yargının görevli olduğunu, taşınmaza yönelik imar planlarının Ankara 2. İdare Mahkemesince iptal edildiğini ve taşınmazın plansız alanda kaldığını, I sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 12. Bölümünün 359 uncu maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığının sorumlu olduğunu ve husumetin bu idareye yöneltilmesi gerektiğini, raporun denetime elverişli olmadığını, emsallerin uygun olmadığını, bedelin yüksek belirlendiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın davalı ... Meclisinin 12.10.1995 tarihli ve 711 sayılı kararı ile onaylı 1/5000 ölçekli "Yuva Köyü Çevresi Revizyon İmar Planı" ve bu doğrultuda hazırlanan Yenimahalle Belediye Meclisinin 25.05.1996 tarihli ve 85 sayılı kararı ile uygun görülerek 19.08.1996 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli "Yuva Köy ve Çevresine Ait Uygulama İmar Planı" kapsamında "Sağlık Tesis Alanı" kullanımında iken Yenimahalle Belediye Meclisinin 09.11.2012 gün ve 863 sayılı kararı ile uygun görülerek davalı ... meclisinin 12.02.2013 tarihli ve 249 sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile dava konusu parselin yapılaşma koşullarında bir değişiklik yapılmadan kullanımının "Özel Sağlık Tesis Alanı" olarak değiştirildiği, ne var ki Ankara 2. İdare Mahkemesinin 2019/1793-2020/842 sayılı imar planlarının iptali yönünde verilen karar uyarınca taşınmazın ilk kez yapılan imar planına geri dönülmüş olup 1996 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “sağlık tesis alanı” kullanımında kaldığı, bu planın iptali yönünde alınmış bir yargı kararı bulunmadığı, iş bu plan gereğince sorumluluğun Sağlık Bakanlığında bulunduğu tespit edilmiş ise de “Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünün 07.02.2012 tarihli ve 20911 sayılı yazısı ile Yuva Mahallesi 43006/1 parsel sayılı taşınmaza müdürlüklerince ihtiyaç bulunmadığı, taşınmazın sağlık alanından çıkartılarak sahiplerin tasarrufuna bırakılması yönünde 23.12.2011 tarih ve 194856 sayılı Valilik Olurunun alındığı, onayın Bakanlıklarınca 23.01.2012 gün ve 2360 yazısı ile uygun görüldüğü, taşınmazın imar planında sağlık kullanımından çıkartılmasına yönelik işlemlerin yapılmasının talep edildiği” davalı idare tarafından bu talep doğrultusunda imar plan revizyonuna gidildiği, ancak 1/5000 ölçekli nazım imar planları yapılmadan 1/1000 ölçekli uygulama imar planları yapılarak taşınmazın “özel sağlık tesis alanı” olarak ayrılması nedenine dayalı olarak imar planlarının iptaline karar verildiği dikkate alındığında, sorumluluğun davalı idarede bulunduğunun kabulü ve Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 20.12.2018 tarihli 2016/181 Esas, 2018/111 Karar sayılı ilâmı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1/6 sayılı kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu hâliyle idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü ile arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak bedel tespit edilmesinde ve bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde, mahkemenin vakıa ve hukukî değerlendirmesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davalı idarenin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca tapu kaydındaki takyidatların bedele yansıtılması gerektiği gibi maktu harç ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlâk muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlâk muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) Ek 1 inci maddesi ile 26.11.2022 tarihli ve 32025 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7421 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi ile Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümlesi.
5. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Dosya kapsamında yer alan fen bilirkişi raporunda, keşif tarihi itibarıyla dava konusu taşınmaza imar planında ayrılma amacına uygun fiilen el atılmadığı anlaşılmakla birlikte, 1996 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar planı kapsamında "Sağlık Tesis Alanı" kullanımında iken, sonrasında Ankara 2. İdare Mahkemesinin 2019/1793-2020/842 sayılı ilâmı ile iptaline karar verilen imar planı değişikliğinin Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünün 07.02.2012 tarihli ve 20911 sayılı yazısı ile Yuva Mahallesi 43006/1 parsel sayılı taşınmaza müdürlüklerince ihtiyaç bulunmadığı, taşınmazın sağlık alanından çıkartılarak sahiplerin tasarrufuna bırakılması yönünde Valilik ve Bakanlığın onayından geçen talepleri uygun görülerek taşınmazın imar planında kullanım amacının ''Özel Sağlık Alanı'' değiştirildiği dikkate alındığında, sorumluluğun davalı idarede bulunduğunun kabulü ile taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen diğer nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
5. 26.11.2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7421 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek madde 4 ile ''Bu Kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları, davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir.” hükmü ve 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 18 inci maddesi ile "Bu maddeyi ihdas eden Kanun'la bu Kanun'un ek 3 üncü maddesine eklenen ikinci fıkra, bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kanun yolu incelemesinde olanlar dâhil görülmekte olan davalar ile yargılamanın iadesi davaları hakkında da uygulanır." hükmü getirildiğinden maktu harca ve Dairemizin yerleşik uygulamaları gereği de maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, davalı idare vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/419 Esas, 2021/590 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasının;
a) Harçla ilgili (2) No.lu bendinin tümü ile hükümden çıkartılmasına, yerine ''Alınması gereken 59,30 TL karar harcından peşin ve ıslah harcı toplamından mahsubu ile bakiye 29.808,48 TL harcın talep hâlinde yatırana iadesine, 59,30 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine'' ibaresinin yazılmasına,
b) (3) No.lu bendinde yazılı ''170,78 TL peşin harç'', ''29.697,00 TL ıslah harcı'' kelime ve sayılarının hükümden çıkarılmasına, "30.303,48" sayısı yerine ''3.864,65'' sayısının yazılmasına, (4) No.lu bendinde yazılı "93.656,00'' sayısının çıkartılmasına, yerine ''5100,00'' sayısının yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davalı idareye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.