"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/635 Esas, 2020/175 Karar
KARAR : Kabul
Taraflar arasında 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Uşak ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 532 ada 34 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşınmazı üzerinde fabrika binası ve müştemilatı bulunmakta iken, idare ve proje ortağı ve müteahhit şirketi tarafından izin alınmaksızın muvafakatı söz konusu olmaksızın yıkıldığını, taşınmazın geçmişten bugüne ve halen imar planında sanayi alanı olarak tanımlandığını, belediye sınırları içerisinde, kent merkezinde, yakın ve sanayi bölgesini Ankara- İzmir karayoluna bağlayan ana bağlantı yolu üzerinde bulunduğunu, projenin, belirsizlikler içermesi nedeni ile olumsuz etkiler yaratması dışında kendine has özellikleri nedeni ile ulaşım ve pazarlama açısından ticari değerinin oldukça yüksek olduğunu, talep dilekçesinde ileri sürülen hususların ve taşınmazın bulunduğu alana dair iddia olarak tanımlamaların gerçeklik dışı olduğunu, nitekim müvekkilinin bulunduğu taşınmazın eski yıpranmış yapıların bulunduğu bir alanda olmayıp, son derece modern ve şehircilik ilkelerine, fen ve sağlık kurallarına uygun, kent merkezinde ticaret merkezine yakın bir bölgede yer aldığının görüldüğünü, ayrıca acele el koyma dosyasında belirlenen m² birim bedelinin de kabul edilebilir mahiyette olmadığını, komşu bölgede ve emlak açısından oldukça kıymetli bir bölgede yer alan Ankara- İzmir karayoluna çok yakın bulunan, imar parseli mahiyetindeki taşınmazın m² birim bedelinin oldukça düşük ve gerçekliğe uygun olmadığını, idarenin olağan, olağanüstü tüm yetkilerini kullanmakta ve istediği sonucu almak adına tüm hukuk sistemini yok saymaya veya etkisini ortadan kaldırmaya yönelik tasarruflarda bulunduğunu, bir takım gerçeklikten, hakkaniyetten, hukukilikten uzak değerlendirmeler içeren sözde değerlendirme raporu hazırlandığından ve dilekçe ekinde sunulduğundan bahsedildiğini, oysa bu rapora itibar etmek fiilen mümkün olmadığı gibi hukuken de olanaksız olduğunu, 2942 sayılı Kanun'un bir teminat kanunu olduğunu, kanun gereğince; emsal almaktaki amacın dava konusu taşınmazla üstün ve eksik yönlerinin mukayesesi ile objektif biçimde güncel rayiç değere ulaştığını, bu sebeple belediye sınırları içerisinde, imar planlama sahası içerisinde yer alan, her türlü belediye hizmetinden yararlanan, İzmir- Ankara karayoluna yakın bir bölgede ve kent merkezinde yer alan, toplu konut alanları, hastane, adliye, belediye, alışveriş merkezleri, ticaret alanları, resmi daireler içerisinde, yerleşim alanı içerisinde kent merkezinde kalmış ibadethanelere, aktif yeşil alanlara komşu, hemen karşısında turizm yatırım belgeli oteller bulunan alandaki birim m² bedelinin oldukça düşük kaldığını, bu sebeplerden dolayı yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 30.11.2015 tarihli ve 2014/175 Esas, 2015/880 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 30.11.2015 tarihli ve 2014/175 Esas, 2015/880 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde;hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değerinin tespitinde, şirkete yapılan özel amaçlı satışların emsal olarak alınması doğru olmadığı gibi, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla; hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıyasi emsal kabul edilen taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürülüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 15 ve 16 ncı maddeleri uyarınca bir kısmı kamuya terk edilen taşınmazların Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre imar parseli olarak değerlendirilmesi gerektiği de gözetilerek alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi ve aynı amaçla kamulaştırılan, birbirine komşu olan taşınmazlarla ilgili olarak açılan davalarda aynı değerlendirme tarihi itibarıyla benzer sonuçlara ulaşılması, oluşabilecek farklılıkların da makul gerekçelerle açıklanması gerektiği halde, birbirine komşu taşınmazlar için haklı bir gerekçe gösterilmeden çok farklı metrekare birim fiyatları belirlendiğinden bu raporlara göre karar verilmesi,dava konusu taşınmazın tapu kaydında kargir iki katlı atölye vasfı ile kayıtlı olduğu, davalı vekilinin taşınmaz üzerinde bulunan yapının davalının muvafakati alınmadan davacı idarece yıkıldığını ve bina bedelinin alınmadığını ileri sürdüğü anlaşıldığından dava konusu taşınmaz üzerinde yapı bulunup bulunmadığı var ise kime ait olduğu, niteliği ve binanın davacı idare tarafından yıkılıp yıkılmadığı taraflardan tüm delilleri sorulup gerektiğinde tanık da dinlenmek suretiyle tespit edilip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, bu hususta bir araştırma yapılamadan eksik inceleme ile karar verilmesi, 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesine 6459 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ile eklenen hüküm uyarınca, dört ay içinde sonuçlandırılamayan davada kamulaştırma bedeline uygulanacak faizin karar tarihine kadar işletilmesi gerektiği gözetilmeden faiz bitiş tarihinin bedelin depo edildiği tarih olarak belirlenmesi ve dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan takyidatların hükmedilen bedele yansıtılması gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmeyerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 05.03.2020 tarihli ve 2017/635 Esas, 2020/175 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğini, dosya kapsamında aldırılan raporların çelişkili olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını, tespit edilen fark bedelin derhal ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, aynı bölgeden 1.125 TL/m² ve 1.564,98 TL/m² bedellerinin belirlendiği dikkate alındığında taşınmazın bedelinin düşük olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Arsa niteliğindeki Uşak ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 532 ada 34 parsel sayılı taşınmaz ile emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Anayasa Mahkemesinin 27.11.2020 tarihli ve 31317 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16.07.2020 tarihli ve 2018/104 Esas, 2020/39 Karar sayılı kararı ile 7139 sayılı Kanun'la Değişik 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrasının dördüncü cümlesinin; “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit edilen bedelden az olması durumunda hâkim tarafından tespit edilen bedel, fazla olması durumunda idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedel, peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, kalanı ise bedele ilişkin kararın kesinleşmesine kadar üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılmak ve kesinleşen karara göre hak sahibine verilmek üzere” bölümü ile yedinci cümlesinde yer alan “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedelden fazla olması halinde fazla olan tutarın bloke edildiğine” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ve iptal edildiği nazara alınarak, kamulaştırma bedeline Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararında ve Yargıtay İçtihadı Birleştirime Kurulu'nun 28.11.1956 tarihli ve 15/15/ sayılı kararında "Her dava açıldığı tarihteki fiilî ve hukukî duruma göre karara bağlanır." şeklinde belirtildiğinden dava tarihinde yürürlükte bulunan 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası gereği dava tarihinden 4 ay sonrasından başlayarak Dairemiz karar tarihine kadar yasal faiz işletilmesi ve derhal ödenmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile; Mahkeme kararının hüküm fıkrasının; (3-c) numaralı bendinde bulunan "üçer aylık vadeli hesaplarda nemalandırılarak karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesine, karar kesinleştiğinde gereği için bankaya müzekkere yazılmasına," cümlesinin hükümden çıkartılmasına, yerine "üçer aylık vadeli hesapta biriken neması ile birlikte davalıya derhal ödenmesine, bu hususta ilgili bankaya müzekkere yazılmasına," cümlesinin yazılması ve (4) numaralı bendine bulunan " kararın kesinleşme tarihine" kelimelerinin çıkartılarak yerine " Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin ilam tarihi olan 27.11.2023 tarihine kadar yasal faiz işletilmesine," ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.