Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6787 E. 2024/542 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının yenileme kadastrosu sonucu hatalı tutulduğu iddiasıyla Hazineye karşı açılan tazminat davasında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca devletin sorumluluğunun olup olmadığı ve tazminat miktarının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro işlemleri sırasında yapılan hata sonucu tapu sicilinin hatalı tutulması ve yenileme kadastrosu sırasında yapılan düzeltme nedeniyle dava konusu taşınmazların yüzölçümlerinin azalması karşısında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi anlamında devletin sorumluluğunun koşullarının oluştuğu ve arazi niteliğindeki taşınmazlar için net gelir metoduyla hesaplanan tazminat miktarının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1648 Esas, 2023/320 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölbaşı(Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/592 Esas, 2021/505 Karar

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekilli tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, gerekli şartları taşıyan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının tapu kayıtlarına güvenerek Ankara ili, Gölbaşı ilçesi, ... Mahallesi, 1213, 1214, 1215, 1217, 216 ve 937 parsel sayılı taşınmazları satın alarak malik olduğunu, taşınmazların yüzölçümlerinin Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin (a) bendi uyarınca yapılan yenileme kadastrosu neticesinde azaldığını, müvekkilinin yasal süresi içerisinde kadastro tespitine itiraz ettiğini ve davalarının rededildiğini belirterek düzeltme işlemi ile oluşan zararının tazmin edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmenin mümkün olmadığını, davacı taraf her ne kadar Kadastro Mahkemesinin 2016/3 Esas sayılı dosyasında dava açtığını ve davanın ret ile sonuçlanarak kesinleştiğini belirtmiş ise de istinaf yoluna başvurmadığını, dolayısıyla doğrudan tazminat talep etmesinin iyi niyetli olmadığını gösterdiğini, dava konusu taşınmazlarda 3402 sayılı 22/A maddesine göre yapılan yenileme işlemi sonucunda vasıf ve mülkiyet değişikliği olmadığını, zemindeki fiili sınırın değişmediğini, taşınmazın zeminle uyumlu hale geldiğini, bu bağlamda davacının herhangi bir hak kaybının olmadığını, asıl olanın taşınmazın zemindeki konumu ve yüzölçümü olduğunu, davacının murisin tespit maliki olması durumunda kullandığı alan ile kadastroda adına tespit edilen alanı bilmemesinin mümkün olmadığını, söz konusu davada 1007 nci madde şartlarının oluşmadığını, açılan davanın devletin kusursuz sorumluluğuyla herhangi bir ilgisinin olmadığını, davacının zarara uğradığı iddiasında ise sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davasını, dava konusu taşınmazı satın almış ise de satan kişiye yöneltmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın zemindeki sınırlarında değişiklik oluşmadığını, taşınmazın davacının satın aldığı durumda olduğunu, 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesindeki koşulların bulunmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaz ile net geliri esas alınmak suretiyle tazminat tespit edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve özellikle davacının tapu siciline güvenerek satın aldığı taşınmazlarda oluşan azalmadan tapuya güven ilkesi gereğince Devletin sorumlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olduğu belirtilerek davalı idare vekillinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yolunan başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6.2942 sayılı Kamulaştırma Kanun'nun (2942 sayılı Kanun) 11 inci maddesi

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; 1951 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında 216 parsel sayılı 44.300,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği, satış yoluyla ...’a geçtiği, 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 37.120,33 m² yüzölçümüyle 121463 ada 33 parsel numarasını aldığı, davacı tarafından açılan uygulama kadastrosuna itiraz davasının Gölbaşı Kadastro Mahkemesinin 2017/4 Esas, 2019/25 Karar sayılı ilamıyla reddedildiği, istinaf edilmeksizin 15.10.2019 tarihinde kesinleştiği; 937 parsel sayılı 28.300,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın ... ve ortakları adlarına tespit ve tescil edildiği, 21.11.1961 tarihinde satış yoluyla ...’a geçtiği, 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 27.06.1996 tarihinde 1.750 m²sinin yola terk edildiği, 26.550 m² yüzölçümüyle davacı adına kayıtlı iken 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 24.673,17 m² yüzölçümüyle 121473 ada 52 parsel numarasını aldığı, davacı tarafından açılan uygulama kadastrosuna itiraz davasının Gölbaşı Kadastro Mahkemesi’nin 2017/5 Esas, 2019/26 Karar sayılı ilamıyla reddedildiği, istinaf edilmeksizin 15.10.2019 tarihinde kesinleştiği; 1213 parsel sayılı 15.200 m² yüzölçümündeki taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 12.700 m² yüzölçümüyle 121448 ada 91 parsel numarasını aldığı; 1214 parsel sayılı 15.200,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği, satış yoluyla ...’a geçtiği, 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 13.293,04 m² yüzölçümüyle 121448 ada 100 parsel numarasını aldığı; 1215 parsel sayılı 25.900,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın Musa Yavuz adına tespit ve tescil edildiği, satış yoluyla ...’a geçtiği, 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 13.293,04 m² yüzölçümüyle 121448 ada 60 parsel numarasını aldığı; 1217 parsel sayılı 17.000 m² yüzölçümündeki taşınmazın ... adına tespit ve tescil edildiği, 05.11.1987 tarihinde ırsen intikal ve taksim yoluyla davacıya geçtiği, 22.01.2016-22.02.2016 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanun’un 22/2.a maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında 9.457,94 m² yüzölçümüyle 121448 ada 89 parsel numarasını aldığı, davacı tarafından 1213, 1214, 1215 ve 1217 parsellere ilişkin açılan uygulama kadastrosuna itiraz davasının Gölbaşı Kadastro Mahkemesinin 2016/13 Esas, 2019/24 Karar sayılı ilamıyla reddedildiği, taraflarca istinaf edilmeksizin 15.10.2019 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 23.12.2019 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Somut olayda kadastro işlemleri sırasında yapılan hata sonucu tapu sicilinin hatalı tutulması ve Kadastro Müdürlüğünce yapılan yenileme kadastrosu sırasında yapılan düzeltme nedeniyle dava konu taşınmazların yüzölçümlerinin azalmasından dolayı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumluluğuna ilişkin koşulların oluştuğunun kabulu ile arazi niteliğindeki taşınmazlara net geliri esas alınmak suretiyle değer biçilmesinde ve alınan rapor uyarınca tespit edilen bedelin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.