"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/304 Esas, 2023/856 Karar
KARAR : Esastan ret/ Yeniden esas hakkında verilen karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın tapudan yol alarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı idare vekilinin istinaf başvursunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli ili, ..., ... 101 ada 434 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkinini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı taraf süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile yol olarak tapudan terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz için belirlenen kamulaştırma bedeline dava tarihinden 4 ay sonrası olan tarihten karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiz işletilmesi yönünde hüküm kurulduğunu; ancak yargılamanın uzamasında müvekkili kuruma atfedilecek bir kusur olmadığından kararın kaldırılması gerektiğini, müvekkili kurum lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarına karşı yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, münavebe ürünlerinin satış birim fiyatlarının olduğundan yüksek gösterilerek net gelir oranının yüksek çıkmasına sebep olduğunu, bilirkişi raporundaki objektif değer artışı için sıralanan hususların objektif değer artış nedenleri olmayıp kapitalizasyon faizi tespitinde kullanılan nedenler olduğunu, bu nedenlerin tekrar tekrar değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun teknik ve hukuki yönden hatalı olduğunu, kamulaştırmadan sonra müvekkile kalan 35 m² gibi hiçbir işe yaramayacak taşınmazın da davalı adına tesciline ve bedelinin müvekkile ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, arsaların değerinin değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğini, taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, dava konusu taşınmaz ve emsal alınacak taşınmazın imar ya da kadastro parselleri olup olmadığının ilgili yerlerden sorulması, dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğini, dava konusu taşınmazın vasfının belirlenmesinde hata yapılmasının bedelin gerçek bedelin altında kalmasına sebep olduğunu, dava konusu taşınmazın belediyenin mücavir alan sınırları içerisinde olduğu ve tüm hizmetlerden yararlandığı açıkça belirlenmiş olmasına rağmen bilirkişi raporunda taşınmazın arsa vasfını taşımadığını ve tarım arazisi olduğu kanaatine varıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 1/25000 ölçekli ... Planında, diğer tarım alanında kaldığı, belediye hizmetlerinden yararlandığı, köy yerleşik alan dışında kaldığı ve arazi vasfında olduğunun bildirildiği, Dairelerince Kadastro Genel Müdürlüğü'nün parsel sorgulama sistemi üzerinden yapılan incelemedeki konumu da dikkate alındığında, arazi vasfında kabul edilerek kamulaştırma bedelinin tespit edilmesinde isabetsizlik görülmediğinden net gelir esas alınarak değer biçilmesinin 2942 sayılı Kanun'un değerlendirmeye ilişkin hükümlerine aykırılık teşkil etmediği, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın niteliği ve konumununa göre kapitalizasyon faizi ile objektif değer artırıcı unsur oranlarının yerinde olduğu, bilirkişi kurulunun kanuna uygun olarak oluşturulduğu, belirlenen kamulaştırma bedelinin adil ve hakkaniyete uygun olduğu, raporun değerlendirme tarihindeki verilere uygun şekilde düzenlendiği, neticeten arazi niteliğinde olan parsel için 2021 yılı itibarıyla m² birim fiyatının 199,85 TL olarak belirlenmesinin yerinde olduğu, davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden ve 2942 sayılı Kanun'un 29 uncu maddesi gereğince yargılama giderlerinden davacı idare sorumlu olduğundan, davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi halinde Anayasanın 46. maddesinde düzenlenen "gerçek karşılığın ödenmesi" ilkesi ve dolayısıyla da mülkiyet hakkı ihlali söz konusu olacağından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan kararı da göz önüne alındığında davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilmiş, ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu 101 ada 434 parselin değeri hesaplanmışsa da, davalı vekilinin kamulaştırmadan arta kalan kısma yönelik itirazlarının değerlendirilmesinde; dava konusu parselin evveliyatında dava dilekçesinde de belirtildiği üzere 101 ada 45 parsel olduğu, ifrazen 101 ada 434 ve 101 ada 433 parsellere ayrıldığı, 101 ada 434 parselin yol olarak tapu kaydının oluşturulduğu ve yüzölçümünün 661,60 m² olduğu, kalan 101 ada 433 parselin ise 35,08 m² olduğu, gerek yüzölçümü, gerekse geometrik durumu itibarıyla davalının tasarruf imkanının kısıtlandığı dikkate alınarak bu bölümün bedeli de davacı tarafa bloke ettirilerek İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bedelin düşük belirlendiğini, rapora itirazlarının gözetilmediğini, arta kalan bölümün bedeli belirlenirken hakkaniyet gereği istinaf tarihindeki bedelinin belirlenmesi gerektiğini, vekâlet ücretinin güncel tarife üzerinden belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı idare ile davalı tapu maliki arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere,uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4.Dava konusu taşınmazın kuru tarım arazi niteliğinde olduğu tespit edildiğine göre, bulunduğu bölgede hangi ürünlerin mutad olarak yetiştirildiği sorularak münavebeye esas alınan ürünlerin değerlendirme tarihi olan 2021 yılı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden resmî ve kesin verileri (verim, fiyat, ayrıntılı masraf) getirtilip bilirkişi raporu denetlenerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, Kocaeli Hal Müdürlüğü verilerine göre gelir ve gideri belirleyen rapora göre hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine,
29.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.