"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3013 Esas, 2022/2955 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/616 Esas, 2022/299 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Tekirdağ ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 238 ada 2 parselde kayıtlı 8368 m² miktarlı taşınmazı 02.04.1991 tarihinde satın aldığını, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/275 Esas sayılı dosyasında açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu belirterek uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın orman olduğunu, dava konusu taşınmazın 1989 yılında yapılan kadastro çalışmaları esnasında tapuya tescil edildiğini, daha sonra da satış yolu ile başka maliklere ve yine satış yolu ile davacının mülkiyetine geçtiğini, dava konusu taşınmazın orman olması nedeniyle tapuda malik gözüken şahıslarca aslında hiçbir zaman iktisap edilemediğini, maliki gösteren kayıtların yok hükmünde olduğunu bu nedenlerle davacının müvekkili Hazineye karşı açtığı bu davanın husumetten reddi ile mahkeme masrafları ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne 2.126.727,20 TL tazminatın 10.000,00 TL’sine dava tarihinden, kalan kısmına ıslah tarihi olan (harcın yatırıldığı tarih) 22.12.2016 tarihinden itibaren işleycek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemece husumet itirazlarının gözetilmediğini, vekâlet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiğini, 22.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın, meskun mahal içinde yer almadığını, belediye hizmetlerinden yararlanmadığını, arsa vasfında kabulü ile emsal taşınmazlardan 1 No.lu emsalin dava konusu taşınmaza 1700 metre uzaklıkta olmasına ve yerleşimin yoğun olduğu yerde olmasına rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 50'si değerinde olacağı şeklinde yapılan değerlendirmesinin hatalı olduğunu, düzenleme ortaklık payı oranının doğru alınmadığını, 2 No.lu emsalin şehir merkezine 550 metre olup tam merkezi yerde olduğunu, buna rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 45'i değerinde olacağı hususunun doğru olmadığını, emsal taşınmazın yapılaşmanın yoğun olduğu yerde ve şehir merkezinde etrafında 5-6 katlı yapıların bulunduğu yapılaşmanın yoğun olduğu yerde olduğunu, düzenleme ortaklık payı oranının bölgede %40 olduğu halde bilirkişilerce daha az oranda kesinti yapılmış olmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, emsal olarak alınan taşınmazlardan 3 No.lu emsal şehir merkezine yakın olup yapılaşmanın yoğun olduğu yerde ve dava konusu taşınmaza ise 2.5 km uzaklıkta olmasına rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 55'i değerinde olacağı hususunun kabul edilemeyeceğini, dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların emlak vergisine esas metrekare birim bedellerinin gözetilmediğini, son raporun dosya içerisinde yer alan diğer tüm raporlarla çelişmesine ve arada fahiş miktarlar olmasına rağmen yerel mahkemece bu yöndeki itirazları dikkate alınmadan çelişkiler giderilmeden son raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal kararının kesinleşme tarihine yakın bir tarihte doğru hasıma açılan dava bakımından, tapu iptal ve tescil kararı ve dava tarihi itibarıyla vasfı arsa olarak belirlenen taşınmazın değerinin resmi veriler ışığında emsal satış yöntemiyle hesaplandığı ve usulüne uygun hükmedilen vekâlet ücretine göre mahkemece verilen karar usul ve kanuna uygun olduğundan ayrıca delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davalı Hazine vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; yerel mahkemece husumet itirazlarının gözetilmediğini, vekâlet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiğini, taşınmazın meskun mahal içinde yer almadığını, belediye hizmetlerinden yararlanmadığını, arsa vasfında kabulünün hatalı olduğunu, 22.02.2022 tarihli bilirkişi raporunda emsal taşınmazlardan 1 No.lu emsal dava konusu taşınmaza 1700 metre uzaklıkta olmasına ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerde olmasına rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 50'si değerinde olacağının değerlendirmesinin hatalı olduğunu, düzenleme ortaklık payı oranının doğru alınmadığını, 2 No.lu emsalin şehir merkezine 550 metre olup tam merkezi yer olduğunu, buna rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 45'i değerinde olacağının hususunun kabul edilmesinin doğru olmadığını, emsal taşınmazın yapılaşmanın yoğun olduğu yerde ve şehir merkezinde etrafında 5-6 katlı yapıların bulunduğu yapılaşmanın yoğun olduğu yerde olduğunu, düzenleme ortaklık payı oranının bölgede %40 olduğu halde bilirkişilerce daha az oranda kesinti yapılmış olmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, emsal olarak alınan taşınmazlardan 3 No.lu emsal şehir merkezine yakın olup yapılaşmanın yoğun olduğu yerde ve dava konusu taşınmaza ise 2.5 km uzaklıkta olmasına rağmen bilirkişilerce dava konusu taşınmazın emsal taşınmazın % 55'i değerinde olacağı şeklindeki değerlendirmenin kabul edilemeyeceğini, dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların emlak vergisine esas metrekare birim bedellerinin gözetilmediğini, son raporun dosya içerisinde yer alan diğer tüm raporlarla çelişmesine ve arada fahiş miktarlar olmasına rağmen yerel mahkemece bu yöndeki itirazları dikkate alınmadan çelişkiler giderilmeden son raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava konusu Tekirdağ ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 238 ada 2 parsel sayılı 8368 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 1989 yılında yapılan Kadastro çalışmaları esnasında dava dışı üçüncü kişi adına tescil edildiği, davacının taşınmazı 02.04.1991 tarihinde satış yoluyla edindiği, eldeki davanın davacısı tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davasının ... Kadastro Mahkemesinin 2008/45 Esas, 2009/26 Karar sayılı ilamı ile reddedilerek 16.06.2010 tarihinde kesinleştiği, bilahare tapusunun Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.04.2012 tarihli ve 2011/275 Esas, 2012/217 Karar sayılı ilamı ile iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 10.04.2015 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 10.06.2015 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
14.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.