Logo

5. Hukuk Dairesi2023/9667 E. 2024/3209 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine adına tescil edilen bir taşınmaz nedeniyle davacılar tarafından 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan dolayı Devletin sorumluluğuna gidilerek tazminat istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın mülkiyetinin Hazine'ye geçişinin mahkeme kararına dayandığı ve tapu memurunun kusurunun bulunmadığı gözetilerek, 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesindeki Devletin tazmin sorumluluğu şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/533 Esas, 2023/600 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/264 Esas, 2021/196 Karar

Taraflar arasındaki uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Antalya ili, Aksu ilçesi, ... Mahallesi 13322 ada 2 (eski ... 229) parselde kayıtlı taşınmazın 30.07.1968 tarihli ve 3444 yevmiye nolu işlemi ile yapılan rıza-i taksim sözleşmesi ile oluşan 79 nolu özel parselin 37600/53600 hissesi ve 78 nolu özel parselin 45730/48230 hissesinin sahibi olduğunu, davacı müvekkillerinin murisine ait tapu geldisi olan Mayıs 1325 tarih 71 ila 80, sıra Nisan 1330 tarih 136 ila 141 sıra ve Kanuni sani 1928 tarih 59-61, 64-68 sıra kayıtlı olduğunu, 1838 dönüm olan taşınmaz hakkında Antalya Sulh Hukuk Hakimliği 1940 tarih ve 1940/1 Esas sayılı izale-i Şuyu davası ile dava konusu alanın dahil olduğu birden çok hissedarı bulunan Antalya Zeytinköy'de kain tapuların tarlanın hissedarları arasında taksimi mümkün olmadığından satılarak ortaklığın giderilmesine karar verildiğini, daha sonra taşınmaz 1944 yılında ihale yolu ile satışa çıkarılarak ... ve ... adlı alıcılar adına tapuya tescil edildiğini, tapunun sahipleri 22.201.202 m²1ik taşınmazın ihale bedelinin 23/40 hissesini ...'den 17/40 hissesini aldığını, taşınmazın bir kısmı satış suretiyle ifraz edildiği ve 1942 tarihli rıza-i taksim sözleşmesi ile paylaşıldığı ve taksim sözleşmesi Mahkemesince de kabul edilerek 3444 yevmiye ile tapuya işlendiğini, bu ifraz sözleşmesi ile her bir tapu için ayrı bir bölüm numarası verildiğini, davacı müvekkilinin dayandığı 15.01.1970 tarih 174 cilt, 72 sayfada kayıtlı 4 nolu tapu olduğu, 78 nolu bölüme ait ve 15.01.1970 tarih 174 cilt 72 sayfada kayıtlı 5 nolu olup 79 nolu bölüme ait olduğunu, 18.5.1978 tarih 4054 yevmiye nosu ile 182 cilt, 13 sayfa 13 ve 14 sıra nolu tapulara tedavül gördüğünü, daha sonra yapılan kadastro çalışmalan sırasında diğer parsellerle birlikte 229 parsel içinde kaldığını, parsel daha sonra imar çalışmaları ile 13322 ada 1 ve 13322 ada 2 parseller gittiğini ve davacılara ait tapunun 13322 ada 2 parsel içinde kaldığını, Kadastro tespitine yapılan itiraz neticesinde Antalya Kadastro Mahkemesinin 1988/302 Esas, 1994/2476 Karar Nolu 23.08.1994 tarihli kararla kabul edilerek bir kısmı 590 parsel olarak Hazine adına tapuya kaydedilen taşınmazın 229 parsel nosu ile ifade edilen kısmın tapu sahipleri adına tapuya tesciline karar verildiğini, keşif krokisinde 78 ve 79 olarak gösterilen taşınmazların bir kısmı hissesi davacıların murisi ... adına tesciline karar verildiğini, ancak kararın bozulması ile aynı mahkemenin kesinleşen 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı karan ile 229 nolu parsel de ... adma tapuya tescil edildiğini, davacı müvekkilinin ve diğer hak sahiplerinin 1838 dönümlük ilk tapu kaydı ile hiçbir ilgisi olmadığını, taşınmazı 1944 yılındaki ihalede satın alan ... ve ... isimli kişilerden satın almış olup, onların halefi olduğunu, diğer yandan; Kadastro Mahkemesinde dava devam ederken 1988/302 Esas, 1994/2476 Karar sayılı kararla 5.202.698 m²lik 590 parsel Hazine adına 2/B tescil edilerek kullanıma açıldığını, 229 Parsele ise makilik olarak yine Hazine adına kaydedildiğinden, tanımlaması yapılarak 2/B şerhi verilmediğini, bu nedenlerle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında davacıların uğradıklan zararın şimdilik 4.700.000 TL'sinin 01.07.2008 kesinleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların taleplerinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacı taraf davasını belirsiz alacak ve tespit davası olarak ikame etmişse de davaya konu olayda belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olmadığını, zira davacının zarara uğradığını iddia ettiği hususun belirsiz olmadığını, davanın hukuki yarar yokluğundan reddini, davacı dava konusu taşınmazı, dava dışı 3. kişiden satın aldığını, uğradığını iddia ettiği zarar nedeniyle husumet Hazine'ye değil zapta karşı tekeffül hükümleri gereği dava dışı 3. kişiye düştüğünü, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve davanın zamanaşımı, hukuki yarar yokluğu ve husumet nedeni ile usulden reddi gerektiğini, Mahkemece usule ilişkin itirazları kabul görmez ise davanın esastan da reddi gerektiğini, davacının gerek kadastro gerekse tapu işlemlerinden doğmuş bir zararının olmadığını, ayrıca tapu sicilinin tutulmasında Devletin sorumlu olabilmesi için hukuka aykırı eylem olması, eylem sonucu bir zarar meydana gelmesi ve zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, aynı nedenlerle yine ... 229 parselin Hazine adına tescil edilmiş olması gerekçesiyle başka şahıslarca açılan tazminat davaları da sabit görülmeyerek reddedildiğini, davacı tarafça iddia edilen zarara ilişkin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca Devletin tazmin sorumluluğundan, (taşınmazların revizyon görüp görmediğine ilişkin herhangi bir ayrım yapılmaksızın) bahsedilemeyeceğinin açıkça belirtildiğini, Yargıtay'ın güncel kararı doğrultusunda davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı dosyasında verilen kararda maliklere dava konusu 229 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünden daha fazla yer verildiği ve maliklere ancak tapu miktarınca yer verileceğinden bundan fazlasını talep edemeyecekleri, 229 parsele ilişkin kararın mahkeme kararıyla kaydedildiği, tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargıtay kararları doğrultusunda tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında herhangi bir parsele revizyon görmemesi halinde dayanağı yolsuz tescile dayansa bile uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin sorumluluğunun olacağını, Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararında Yargıtay ve İstinaf ilamları kararlarında da Varsak ve Koyunlara revizyon gören tapu kayıtlarının Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 1940 tarihli ve 15/1 sayılı kararlarına istinaden yapılan 13.04.1944 tarihli ihale ile oluşan 118 sıra sayılı tapu kaydından ifrazen geldiklerini, Nisan 1944 tarih 118 nolu tapudan 05.04.1953 tarih 54 sıra nolu kaydında ile Mehmet oğlu meni Bıçakçı ve 49 arkadaşına satışı yapılan 2.297.500 m²'sinin koyunlar köyüne revizyon gören 364 ila 444 sayılı parseller olduğunun tapu kayıtlarından anlaşılacağını, Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin karar başlığında davacıların Hazine dışındaki hissedarların kimler olduğunun yazılı olduğunu, bu isimlerin tapudan gelen cevabi yazıda ve ekte bir başka dosyaya sunulan bilirkişi raporunun eklerinde belirtilen parsellerin maliklerinin arasında bulunmadığını, 01.07.2008 tarihinde kesinleşen Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı ile kök tapu miktarı olan 1.838.000 m² dışındaki miktarın yolsuz olduğunun anlaşılacağını, davacının Varsak ve Koyunlar Köylerine revizyon gören tapu maliklerinden olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Antalya ili, ... köyünde bulunan kayden 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonunda mahkemece 11.01.1940 tarihli ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği ancak kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada taşınmazın ... ve ... adına tescil edilmesinden sonra, 13.04.1944 tarih ve 118 sıra nosu ile oluşan tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tâbi tutulduğu, maliklerin talebi, Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün 19.07.1968 tarihli ve 5572 sayılı oluru ile 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planına bağlı olarak yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü ancak taşınmazın bulunduğu yerde 1980 yılında yapılan tapulama çalışmalarında söz konusu tapu hiçbir parsele revizyon görmeyerek kayıt kapsamındaki alanın 229 parsel olarak makilik vasfıyla Hazine adına 9.298.589 m² yüzölçümü ile tespit gördüğü ve bu taşınmazla ilgili Antalya Kadastro Mahkemesinde 06.12.1982 tarihinde açılıp 2004/1 Esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber öncesinin Devlet Ormanı olması nedeniyle tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 08.11.2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı; Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar; 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar; 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 1749 Karar; 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar; 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı ve Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 22.02.2023 tarihli 2022/12972 Esas, 2023/1652 Karar, 26.01.2023 tarihli ve 2022/10400 Esas, 2023/862 Karar, 05.04.2022 tarihli ve 2020/9144 Esas, 2022/6357 Karar sayılı emsal kararlarında da açıklandığı üzere, somut olayda eski tapu kayıtları miktarı ile geçerli olduğu halde buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izaley-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün arttırılması davası olmadığı; 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; Antalya Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararına göre tapuda infaz yapıldığından somut olayda tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği ve dolayısıyla 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından İlk Derece Mahkemesince davanın bu gerekçeyle reddine karar verilmesinin yerinde olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, Kadastro Mahkemesinin kararında belirtilen Koyunlar ve Varsak köylerine revizyon gören tapu kayıtlarının tamamının Nisan 1944 tarih 118 sıra nolu tapu kaydından çeşitli tarihlerde yapılan satışlar sonucu oluştuğu, senetsizden tapulama konusu olmadığını, parsellerin maliklerine tapulama ile senetsizden yer verilmediği, maliklerin satış ile aldıkları tapu kayıtlarının Koyunlar ve Varsak köyleri sınırları içerisinde kaldığının tespit edildiğini, dolayısıyla Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin ortaklığın giderilmesine konu tapu kayıtları nedeniyle kendilerine bir tahsisat yapılmadığını, Varsak ve Koyunlar köylerine revizyon gören taşınmazların maliklerinin ortaklığın giderilmesi davasına konu tapu maliklerinden olmadıklarını, ihale ile oluşan Nisan 1944 tarih ve 118 sıra nolu tapu kaydının oluştuğunu, İhale ile kök tapu kayıtları arasındaki bağın koptuğunu, İhale alıcılarının artık kök tapu kayıtları ile bağlı olmadığını, kaldı ki ihale alıcılarının kök tapu maliklerinden biri olmadığını ve kök tapuların miktarını bilen veya bilebilecek durumda birisi de olmadığını, davacıların dayandığı tapuların 1944 yılında yapılan ihale ile oluşan 118 sıra nolu tapu kaydı olduğunu, miktarının 22.201.202 m² olduğu, sonraki tarihlerde yapılan satış işlemleri sırasında tapu kaydının yolsuz olduğuna ilişkin her hangi bir kayıt bulunmadığını, 1.7.2008 tarihinde kesinleşen Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı ile kök tapu miktarı olan 1.838.000 m² dışındaki miktarın yolsuz olduğunun anlaşıldığını, 1944 yılından 2008 yılına kadarki süreçte taşınmazın 20.363.202 m²sinin yolsuz olduğuna ilişkin her hangi bir mahkeme kararının bulunmadığı dikkate alındığında, bu süreç içinde taşınmazdan pay satın alan kişilerin bu edinimlerinin korunması gerektiğini, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin, Nisan 1944 tarih ve 118 sıra numaralı tapu kaydının miktarının 1.838.000 m² kabul edilmesi gerektiğini, Varsak ve Koyunlar köylerine 3931926 m² arazinin revizyon gördüğünü ve eski maliklere fazladan 2093926 m² yer verildiğini belirterek, ... 229 parselin tapu fazlası olduğunu ifade ettiğini, (Yargıtay 20. HD nin 13.3.2018 tarihli 2017/6530 Esas 2018/1749 Karar). Bu durumda 1838000 m²lik tapunun Varsak ve Koyunlara revizyon gören tapu kayıtları içinde olduğu yani daire Varsak ve Koyunlar Köyüne revizyon gören tapu kayıtları nedeniyle ... 229 un miktar fazlası olduğundan davaların reddine karar verilmesi gerektiğini belirttiğini, oysa incelenen tapu kayydının Varsak Köyü kapsamında kaldığını, doğal olarak 1838000 m²lik tapunun Varsak ve Koyunlar köylerine revizyon gördüğünü iddia eden (bu nedenle ... 229 parsele ilişkin davaları reddeden) Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin, Varsak köyünde kain tapunun da kök tapu kapsamı dışında kaldığı iddiası karşısında, kök tapu miktarı olan 1838000 m²lik tapunun nerede ve kimlerin uhdesinde olduğu sorusunun yanıtsız kaldığını, 229 parselle ilgili olarak sürekli gerekçe değiştirildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Kanun’un 114 ve 115 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacının dava konusu Antalya ili, Merkez ilçesi, ... (eski)229 parsel sayılı, 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında mahkemece 11.01.1940 tarihli ve 1940/15 Esas, 1940/1 Karar sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada taşınmazın 23/40 hissesinin ... ve ... adına, 17/40 hissesinin de ... adına tescil edildiği, tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutulduğu, yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacının bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği, taşınmazın 1975 yılında orman kadastro çalışmaları ile 229 parsel numarası ile orman vasfıyla Hazine adına tespit gördüğü, tespite yapılan itiraz neticesinde Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı 229 parsel sayılı taşınmazın bütün olarak Hazine adına tesciline dair verilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin temyiz denetiminden geçerek 01.07.2008 tarihli ve 2007/3956 Esas, 2008/2954 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği ve eldeki davanın 27.02.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3.4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda Antalya Sulh Hukuk Mahkemesi'nin kararına göre tapuda infaz yapıldığı, daha sonra 229 parselin kadastro tespitine itiraz davalarının reddedilip taşınmazın Hazine adına kesinleştiği, bu nedenle bu parsele ilişkin tazminat davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.