"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2097 Esas, 2023/2801 Karar
DAVA TARİHİ: 01.05.2021
KARAR : Esastan ret/ Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ: Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/188 Esas, 2021/464 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesi adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun davacı idare vekili yönünden esastan reddine, davalılar vekilleri yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü duruşma açılmak suretiyle kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı idare vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, ..., ... 4504 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesi adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın sanayi imarlı arsa olduğunu, güncel m² rayicinin 318,90 TL olduğunu, idarece teklif edilen bedelin çok düşük olduğunu, taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı idarece teklif edilen bedelin çok düşük olduğunu, aynı kamulaştırma kapsamında yer alan taşınmazlara çok daha yüksek metrekare birim bedelleri belirlendiğini, dava konusu taşınmazın arsa vasfında ve imar parseli olduğu gözetilerek değer biçilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
3. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın konumu dikkate alınarak gerçek değerinin belirlenmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin idareye yüklenmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalılara ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesi adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaza arsa olarak değer biçilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu olmayan Yeni Cimşit Mahallesindeki taşınmazın imar bilgileri gönderilmiş olup dava konusu taşınmazın arazi vasfında olduğunu ve net gelirine göre değerlendirilmesi gerektiğini, emsallerin eski tarihli ve uygun olmadığını, vergi değerleri yönünden karşılaştırma yapılmadığını, raporun denetime elverişli olmadığını ve belirlenen bedelin yüksek olduğunu ileri sürmüştür.
2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmayıp eksik ve hatalı inceleme yapılarak düzenlendiğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede yapılaşma alanlarının ve nüfus yoğunluğunun artması, hızla gelişen ulaşım ve sanayi yatırımları, bölgedeki taşınmazların yatırım amacıyla değerlendirilmek üzere arazi değerinin hızla artmasını sağlamakta olup taşınmaz üzerinde bulunan pek çok ağacın da arazinin değerini arttırdığını, bilirkişi raporunda bu unsurları değerlendirirken eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, emsallerin uygun olmadığını, bilirkişice hesaplanan değerlerin taşınmazın gerçek değerinden çok düşük olduğunu, taşınmaz üzerindeki ağaçların değerinin tespit edilmediğini ileri sürmüştür.
3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın niteliğinin arsa olarak vasıflandırılmasına karşın metrekare birim fiyatının piyasa rayiçleri ile emsal taşınmazların satış bedellerine oranla çok düşük olarak belirlendiğini ve maktu vekâlet ücreti yerine, davanın seri olduğundan bahisle yarı oranında vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
4. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; arsa vasfındaki dava konusu taşınmazın ticari rekreasyon alanı kullanımında, Organize Sanayi Bölgesi içerisinde kaldığını,belirlenen bedelin düşük olduğunu, aynı kamulaştırma kapsamında yer alan emsal taşınmazlar yerine dava konusu taşınmaza uzak ve arazi yapısı engebeli olan, aynı nitelikleri taşımayan ve eski tarihli emsal esas alınarak değer biçilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
5. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın sanayi imarlı arsa olduğunu, cepheli bulunduğu ... Caddesi ve Organize Sanayi Bölgesinin 2021 rayiç değerinin 318,90TL/m² olduğunu, belirlenen bedelin düşük olduğunu, emsallerin uygun olmadığını, taşınmaz üzerindeki ağaçların da bilirkişi raporunda dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ASO 1. Organize Sanayi Bölgesi Tevsi alanına isabet etmesi nedeniyle kamulaştırma kapsamında kalan dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü ile emsal karşılaştırması yapılarak birbirlerine üstünlük oranları tartışılıp zemine kamulaştırma gününden önce özel amacı olmayan emsal arsa satışına göre aynı bölgede yapılan kamulaştırmalar kapsamında denetimden geçerek kesinleşen bedel de irdelenmek suretiyle değerinin tespit edilmesinde, aynı bölgeden intikal eden ..., 101 ada 172 parsel sayılı taşınmaz yönünden Ağustos 2018 tarihi itibarıyla tespit edilen 85,00 TL/m² bedelin ve ..., 101 ada 453 parsel sayılı taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabul edildiği ve Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2021/14138 Esas ve 2022/7707 Esas sayılı kararları ile onanarak kesinleştiği, eldeki dosyada somut emsal olarak kullanılan 4502 ada 11 parselin aynı bölgede açılan kamulaştırma dava dosyaları bilirkişi raporlarında da kıyas emsal olarak alındığı ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği ve bu emsalin uygun emsal olduğu da dikkate alındığında yöntem olarak bir isabetsizlik görülmemiş; ancak aynı kamulaştırma kapsamında Ankara Batı 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/177 Esas sayılı dosyasında dava konusu taşınmaza bitişik konumda bulunun ve vergiye esas rayiç değerleri aynı olan 4504 ada 3 parsele aynı değerlendirme tarihi itibarıyla takdir edilen 210 TL/m² birim fiyata ilişkin tarafların istinaf itirazlarının reddine karar verildiği dikkate alındığında, iş bu parsel ile aynı konumda bulunan dava konusu taşınmaza daha az değerin biçilmesi ve bu hususun raporda yeterince açıklayıcı olmaması, ayrıca dava konusu taşınmazın üzerinde muhtelif ağaçların bulunduğu tespit edilmiş olup maktuen değerlerinin tespit edilmemiş olması nedeniyle bilirkişi kurulundan ek rapor talep edilmiş, alınan ek raporda yeniden yapılan değerlendirme sonucunda taşınmazın metrekare birim bedelinin 210 TL/m², ağaçların bedelinin 7.775,74 TL toplam kamulaştırma bedelinin ise 955.560,34 TL olduğunun bildirildiği, ek raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmış, davacı idare tarafından yasal süresi içerisinde fark kamulaştırma bedeli 52.908,34 TL bankaya bloke edilerek dekont dosyaya ibraz edildiği gibi, 10.11.2016 tarihli ve 6758 sayılı Kanun'un 31 inci maddesi ile 3152 sayılı Kanun’un 28/A maddesinde yapılan düzenleme ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının valiliğe bağlı ve tüzel kişiliği haiz özel bütçeli olduğuna dair yasal hüküm getirilmiş olup, davacı kurumun 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/j maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği halde harç alınmasına yer olmadığına ve yatırılan harçların istek halinde yatıran tarafa iadesine karar verilmesi ve davanın niteliği dikkate alındığında aynı kamulaştırma kapsamında açılan davalar davacı idare yönünden seri dava niteliğinde olsa da davalı tarafı farklı şahıslar olan davaların davalılar yönünden seri dava olarak kabulünün mümkün olamayacağı ve maktu tam vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine tam ücretin yarısı oranında avukatlık ücretine hükmedilmesi doğru görülmediği gibi 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki“Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü anayasaya aykırı görülerek iptaline karar verilmiş olup 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 15/son maddesi halen yürürlükte olup, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının gerekçesinde de kamulaştırma bedelinin dava tarihi esas alınarak belirlenmesinin doğru olmadığı ve bu belirlemenin daha sonraki bir tarihe göre yapılması gerektiğine dair bir ifade bulunmadığından kamulaştırma bedelinin davanın açıldığı tarihteki değerine göre belirlenmesinin yasal zorunluluk olduğunun tartışmasız olduğunu, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararında Anayasanın 153 üncü maddesinin üçüncü Fıkrası gereğince iptal hükmünün belirli bir süre erteleneceği yönünde de bir hüküm bulunmadığı gibi, Anayasa'nın 153 ncü maddesinde “iptal kararları geriye yürümez” hükmü iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda “geriye yürümeme” kuralının uygulanamayacağını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı idare vekilinin istinaf itirazlarının reddine, davalılar vekillerinin ise istinaf itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 356 ıncı maddesi gereğince duruşma açılarak İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı idare ile davalı tapu malikleri arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılmak suretiyle değer biçilerek tespit edilen bedelin davalı tarafa ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesi adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında tespit edilen kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirse de, davacı idare vekilinin bu hususa yönelik açık temyiz itirazının bulunmadığı gözetilerek bu husus eleştirilmekle yetinilmiş, bozma sebebi yapılmamıştır.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda kanaatimce;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak “dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi(aynen temyiz incelememize konu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14 üncü Hukuk Dairesinin; “dava tarihinden itibaren ilk derece mahkemesinin ve mahkemelerinin karar tarihlerine kadar kamu alacaklarına öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanmasına” ilişkin kararında olduğu gibi)” gerekmekte ise de;
Davalı tarafın, “dava tarihinden itibaren “Yasal Faiz”in dışında bir “Faiz”in uygulanmasına ilişkin” Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir temyiz talebi de söz konusu olmadığından, Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen, sonucu itibarıyla katıldığım, “Onama Kararı'nın, “Değerlendirme” bölümünün 3 No’lu bendinde yazılı olan eleştirel gerekçelere (hususen de bu bentte yazılı olan ; “davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerektiği” gerekçesine) “faizin başlangıç tarihi” ve “faizin türü” yönünden, açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 05.06.2024