"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/355 Esas, 2023/2876 Karar
DAVA TARİHİ: 26.03.2021
KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ: Kastamonu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/113 Esas, 2021/487 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların yol olarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı idare vekili yönünden esastan reddine, davalı vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Kastamonu ili, Daday İlçesi, Kızılörencik Köyü, 137 ada 7 parsel, 138 ada 5 parsel, 144 ada 22 ve 23 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazların tapudan yol olarak terkinini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların tespit edilen bedelinin düşük olduğunu, gerçek değerinin belirlenmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tapudan yol olarak terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; verim değerinin fazla, masrafların ve kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını, fazla bedel tespit edildiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazların arsa vasfında olduğunu, objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, ağaç bedellerinin hatalı olduğunu, kısmi kamulaştırma yapıldığını, kalan kısımda değer azalışı oluştuğunu, kullanılamaz hale gelen kısımların da kamulaştırılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara net gelirine göre değer biçilmesinde yöntem olarak bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, kamulaştırmadan arta kalan kısımların davalıya ait olmadığı anlaşıldığından bu hususta değerlendirme yapılmadığı, ancak dava konusu taşınmazlara “buğday, macar fiği, patates, silajlık mısır ürünleri net gelirine göre ” değer biçilmesi yöntem olarak ve uygulanan münavebe yönünden uygun olduğu; ancak Dairemizden bölgeden geçen dosyalarda sulu tarım arazi niteliğindeki taşınmazlar yönünden uygulanan verim değerleri ile Dairemizce dosya kapsamına alınan 2021 yılı resmi tarım verilerinin ortalaması da nazara alındığında değer biçmeye esas alınan buğday ürünü yönünden verim ile macar fiği ve silajlık mısır yönünden rapordaki verim değerleri uygun ise de patates ürününün dekara veriminin 3500 kg alınması, buğday fiyatının 4,15 TL, buğday giderinin 518,5 TL, macar fiği fiyatının 1,85 TL, giderinin 613,37 TL, patates fiyatının 2,75 TL , giderinin 1984,00 TL , silajlık mısır fiyatının 0,65 TL , giderinin 613,37 TL alınması suretiyle değer biçilmesi, dava konusu taşınmazların konumu, bilirkişi raporunda yazılı özellikleri ve Dairemizce Coğrafi Bilgi Sistemleri Parsel Sorgu Uygulamasından gözlenen konumuna göre %50 oranında objektif değer artışı uygulanması gerektiğinden ve dava konusu taşınmazlardaki ağaçlara dava tarihindeki yaşları da belirtilerek enkaz düşülmeden 2021 verilerine göre değer biçilmesi ve bu suretle kamulaştırma bedelinin yeniden hesaplanması için raporu hükme esas alınan bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verildiği, ek raporda bilirkişi kurulunca, sulama giderinin üretim masraflarına dahil edilmediği anlaşıldığından ( aynı yerden aynı değerlendirme tarihi itibariyle Dairemiz denetiminden geçen dosyalarda 4 yıl ortalaması olarak 250 TL sulama gideri düşüldüğü anlaşıldığından iş bu dosya yönünden de aynı tutar esas alınarak) bu husus düzeltilmek suretiyle Dairemizce resen yapılan hesaplama sonucunda % 50 oranında objektif değer artırıcı unsur da ilave edilmek suretiyle 99,78 TL/m² birim bedeli üzerinden toplam kamulaştırma bedelinin 365,888,34 TL olduğu tespit edildiği, ayrıca; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “ Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/9-602 Esas, 2004/595 karar sayılı kararı ve Yargıtay. 11. Hukuk Dairesinin 2004/4849 Esas, 2005/1452 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesinleşmeyen işlemlerde derhal uygulanacağından, kamulaştırma bedeline, dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faizin” uygulaması kabul edilmiş olup, bu nedenle, faize yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği de gözetildiğinde, davacı idarenin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların bedelinin gerektiğinden çok üzerinde belirlendiğini, hükme esas alınan raporun hangi veriye göre belirlendiğinin açıklanmadığını, benzer nitelikli tapu satışlarının rapora eklenmediğini, bilirkişi raporunda objektif hiçbir verinin bulunmadığını, kapitalizasyon faiz oranı ile objektif değer artışı için belirlenen unsurların iki defa kullanılmasının uygun olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazların arsa vasfında olduğunu, objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, ağaç bedellerinin hatalı olduğunu, kısmi kamulaştırma yapıldığını, kalan kısımda değer azalışı oluştuğunu, kamulaştırma bedel hesabında maddi hata yapıldığını, bilirkişi raporunda 395.730,65 TL olarak belirlenmesine rağmen 365.888,34 TL olarak belirlenmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası, 11 inci maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazlara 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.
3. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken dava tarihinden karar tarihine kadar kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanması hatalı olduğu; ancak davacı idare vekilince bu husus temyize getirilmediği anlaşıldığından bozma nedeni yapılmamıştır.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekilllerince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı oy)
K A R Ş I O Y
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazın tespit edilen kamulaştırma bedelinin dava tarihinin 4 ay sonrasından karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiziyle birlikte davacı idareden tahsiline karar verilmiştir. Bu karar taraf vekillerince istinaf edilmiş, ancak asıl alacağın fer'isi niteliğindeki faiz alacağına ilişkin davalı vekilinin bir istinaf talebi olmamıştır. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesince Anayasa Mahkemesinin iptal kararından bahsedilerek işletilecek faize ilişkin re'sen yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, ancak faiz uygulamasına ilişkin olarak bir temyiz talebinde bulunulmamıştır.
Hâl böyle olunca;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerekmekte ise de;
Davalı taraf vekilinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen iptal kararının uygulanmasına, davacı idare vekilinin de Bölge Adliye Mahkemesinin re'sen yaptığı değerlendirme sonucunda talep olmaksızın dava tarihinden itibaren Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası gereğince faiz hükmüne ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında taraf vekillerinin değerlendirilebilecek bir talebi söz konusu olmadığından, Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen karara sonucu itibarıyla katılmakla birlikte "Değerlendirme" bölümünün 3 No.lu bendinde yazılı olan ve Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesini derdest haldeki somut olaya ilişkin değerlendiren ifadeler içeren gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 12.06.2024