Logo

5. Hukuk Dairesi2024/1083 E. 2024/6185 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, kamulaştırmasız el atılan taşınmazlarının bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmişlerdir.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmaza ilişkin kamulaştırma işleminin davacılara usulüne uygun tebliğ edilmediği ve bedellerinin ödenmediği, taşınmazın davalı idare adına tescil edilmiş olmasına rağmen kamulaştırma işleminin davacılar yönünden kesinleşmediği, davanın açıldığı tarihteki yasal durum ve emsal değerler gözetilerek hesaplanan bedelin hüküm altına alınmasının doğru olduğu, ancak 547 parsel sayılı taşınmaz yönünden talebin atiye bırakılmasına ve bedelin hangi parsele ilişkin olduğunun hüküm fıkrasında belirtilmemesine dair eksikliklerin düzeltilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/368 Esas, 2022/719 Karar

DAVA TARİHİ: 01.11.2011

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı idare ve ihbar olunan...Organize Sanayi Bölgesi vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

Bir davada hüküm, davanın tarafları arasında kurulur. Bu nedenle hükme karşı kanun yollarına müracaat etme hakkı davada taraf olan kişilere aittir. Davada fer'i müdahil veya asli müdahil sıfatını taşımayan ve hakkında mahkemece hüküm kurulmayan ihbar olunan...Organize Sanayi Bölgesi'nin Mahkemece verilen karara ilişkin olarak temyiz talebinde bulunma hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; ihbar olunan ...Organize Sanayi Bölgesi vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.

Davalı idare vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Tuzla ilçesi, Orhanlı Mahallesi 540 ve 547 parsel taşınmazların davalı idare adına tescil edildiğini, usulüne uygun olarak kamulaştırma işleminin tebliğ edilmediğini ve bedelin ödenmemesinden dolayı tazminatın davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, tebligatların birlikte sakin yeğenleri ...'ya tebliğ edildiğini taşınmazın idare adına tesciline karar verildiğini ileri sürmüştür.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.12.2013 tarihli ve 2011/850 Esas, 2013/637 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; dava konusu taşınmazdaki davacı payının 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; 13.03.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararının 14.09.2015 günü yürürlüğe girmesiyle; 6487 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7 nci maddesinin iptal edildiği anlaşılmakla bu maddenin uygulanması mümkün olmadığı gibi, 6830 sayılı İstimlak Kanununun 25 inci maddesi uyarınca hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi açısından, usulüne uygun yapılan tebligatla başlar ve dosyada bulunan delil ve belgelerden; dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak 1982 yılında kamu yararı kararı alındığı ve kamulaştırma tebligatlarının çıkarıldığı dosya kapsamından anlaşılmakta olup, dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapılan kamulaştırma tebligatları getirtilip, davacıya veya murisine usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, kamulaştırma bedellerinin davacılara ödenip ödenmediği değerlendirilerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde davanın reddine karar verildiğinden, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare ve ihbar olunan vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; kamulaştırma işleminin tebliğ edildiğini, tescil davası sonucunda taşınmazın idare adına tesciline karar verildiğini, bedelin bloke edildiğini, 07.06.1982 tarihinde kamulaştırma kararı alındığından bu tarihte taşınmaza fiilen el atılmış olduğunu, fiili el atma için üzerine inşaat yapılmasının zorunlu olmadığını, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci madesi.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; 540 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kamulaştırma işleminin ilgililerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gibi ölü malik adına bloke edilmiş olan bedelin de ilgilisine ödendiğine dair bilgi ve belgeye ulaşılamadığı anlaşıldığından kamulaştırma işleminin davacılar yönünden kesinleşmediği ve dava konusu 540 parsel sayılı taşınmazın Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/1510 Esas, 1989/7 Karar sayılı olup 14.04.1990 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşen karara göre davalı idare adına (Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü) tescil edildiği anlaşılmıştır.

3. İşbu davanın 24.12.2019 tarihinden önce açıldığı anlaşılmaktadır. 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 3’ün birinci fıkrasının ikinci cümlesindeki; “...dava tarihi itibarıyla...” ibaresi ve 7201 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile eklenen Geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak..." ibaresi 28.07.2023 tarihli ve 32262 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

4. Bu durumda; eldeki davanın 01.11.2011 tarihinde açıldığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; "Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine..." gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile "Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır" genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararı nazara alınarak, bozma kararı öncesinde alınan, dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılarak, taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü ile usulüne uygun olarak emsal karşılaştırması yapılması suretiyle 575,00 TL m² birim bedeli üzerinden, davacılar hisseleri karşılığının 384.351,55 TL olarak tespit eden 17.12.2012 tarihli rapor doğrultusunda bedele hükmedilmesi gerekirken, bozma sonrası alınan ve taşınmazın idare adına tescil tarihi esas alınarak 718.687,40 TL bedelin tespit edilmiş olduğu bilirkişi kurulu raporunun kabulü ile taleple bağlı kalınarak 384.351,55 TL bedele hükmedilmesi, sonucu itibarıyla doğru olduğundan bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

5. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra fiilen el atılmış olduğundan nispi vekâlet ücretinin hüküm altına alınması yerindedir.

5. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

6. 547 parsel sayılı taşınmaz yönünden talebin atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmadığı gibi, bedelin 540 parsele yönelik hisselere ilişkin olduğunun da hüküm fıkrasında açıkça belirtilmemesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki, bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesnin 7 nci bendi gereğince kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. İhbar Olunan Vekilinin Temyizi Yönünden

A. İhbar olunan...Organize Sanayi Bölgesi vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B. Davalı İdare Vekilinin Temyizi Yönünden

1.Davalı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı idare vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak “İstanbul ili, Tuzla ilçesi, Orhanlı Mahallesi 547 parsel sayılı taşınmaza ilişkin talebin atiye bırakılmış olması nedeniye bu parsele ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına” cümlesinin eklenmesi (3) numaralı bentte yer alan “neticesinde” kelimesinden sonra gelmek üzere “ İstanbul ili, Tuzla ilçesi, Orhanlı Mahallesi 540 parsel sayılı” ibaresinin eklenmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine

21.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı oy)

(Karşı oy)

K A R Ş I O Y

2019 yılında 7201 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanun’un mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerine göre usulüne uygun kamulaştırılıp, idareler adına tescil edilen ancak bedelleri eski malikleri adına bankaya yatırıldığı halde hak sahiplerine ödenmeyen taşınmazların kamulaştırma bedellerinin belirlenmesi yöntemini düzenlemektedir. 7201 sayılı Kanun’un 7 nci maddesi ile getirilen 2942 sayılı Kanun’un Geçici 15 inci maddesinin 2 nci fıkrası ise Ek Madde 3 ün birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda da uygulanmasını öngörmektedir. Bu düzenleme Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; hukuka uygun geçerli bir kamulaştırma bulunmadan ve mülga 16 ncı ve 17 nci maddelerde belirtilen şartlar yerine getirilmeden tescil kararı verilmiş taşınmazlara ilişkin olarak açılan kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı davaları kapsamamaktadır (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 16.01.2020 tarihli ve 2019/7050 Esas, 2020/577 Karar sayılı kararı).

Yukarıda anılan Dairemiz kararından sonra bu tür kamulaştırmasız el atma sayılabilecek halleri de kapsamak üzere TBMM tarafından 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına 2021 yılında 7327 sayılı Kanun’un 20 nci maddesi ile eklenen, 3 üncü cümle ile usulsüz kamulaştırma işlemlerine rağmen idare adına tescil edilen taşınmazların değerinin tespitinde de 1 inci ve 2 nci cümlelerde belirtilen usulün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü de 7327 sayılı Kanun’un 22 nci maddesiyle ihdas edilmiş olup 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün usulsüz kamulaştırmalarda bedel tespiti yöntemini düzenleyen birinci fıkrasının 3 üncü cümlesinin derdest davalarda da uygulanmasını hüküm altına almaktadır.

Bir şeyin bütünü ifade edildiğinde, bütünü ile birlikte onun parçalarının da tek tek sayılması gerekmez. Eğer 2942 sayılı Kanun’un Ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümleleri mülga 16 ncı ve 17 nci maddelere göre yapılan bütün tescil hallerini kapsıyor olsaydı, aynı maddeye 3 üncü cümle eklenmez ve 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi ihdas edilmezdi.

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci ve geçici 17 nci maddelerinin her ikisinin de özel hüküm olduğu; Geçici Madde 17 nin sonraki hüküm olduğu da nazardan uzak tutulmamalıdır.

Somut olayımızda nazara alınacak hükümlerden;

2942 sayılı Kanun’un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.

Bu yöntemin usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “… dava tarihi itibariyle…” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. 2942 sayılı Kanun’un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda davanın konusunun usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu ve bu davada da 2942 sayılı Kanun’un geçici 17 nci maddesi, aynı Kanun’un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülmektedir.

Hâl böyle iken eldeki davada uygulanmasına yer olmayan, 2942 sayılı Kanunun geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak…” ibaresinin, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden bahisle “Düzelterek onama kararı”nın, “Değerlendirme” bölümünün 3 No.lu bendinde gerekçe gösterilmesi hukuka uygun görülmediğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 21.05.2024