"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/713 Esas, 2023/1214 Karar
DAVA TARİHİ: 17.07.2020
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ: ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/182 Esas, 2022/29 Karar
Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ..., ... Mahallesi 20287 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın müvekkili idare adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın değerli konumda bulunduğunu, kıymet takdir raporunda davacı idarece belirlenen değerin kabul edilemeyecek kadar düşük olduğunu, taşınmazın gerçek değerinin çok altında belirlenmesi sebebiyle taşınmazın dava tarihindeki gerçek değerinin tespiti ile idarenin el atma tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalıya ödenmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin bloke ettirilerek davalı tarafa derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, emsal alınan taşınmazın hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, tespit edilen bedelin fahiş olduğunu, müvekkili idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın arsa vasfında olduğunu, bedelin düşük kaldığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu ... ili, ..., ... Mahallesi 20287 ada 1 sayılı parselin 1/1000 ölçekli imar planı içerisinde olması nedeniyle, taşınmazın vasfının arsa olarak değerlendirilip emsal kıyaslaması suretiyle değer biçilmesinde yöntem olarak isabetsizlik bulunmadığı, (kıyasi emsal ... ili, ..., ... Mahallesi 20026 ada 12 parselin 1238/2129 hissesinin 09.06.2017 tarihli satışı), dava konusu taşınmazla, emsal taşınmazın özelliklerinin puanlanması suretiyle bulunan değer üzerinden taşınmazın değerinin tespitlendiği, her iki taşınmazın da düzenleme ortaklık payı düşülmüş imar parseli olduğu, emlak vergi değerleri açısından ters orantı bulunmadığı, dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazın eksik ve üstün yanlarının hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda tartışıldığı, kıyaslama neticesinde kıyasi emsalin dava konusu taşınmazdan 0,8182 kat daha değerli kabul edilerek, dava konusu taşınmazın dava tarihi (17.07.2020) itibarı ile metrekare birim fiyatının 3.289,74 TL/m² olarak tespiti ile davacının hissesi nispetinde kamulaştırma bedelinin hesaplandığı, taşınmazın bulunan metrekare değerinin ve tazminat miktarının taşınmazın bulunduğu konum itibarı ile uyumlu olduğu, hükme esas teşkil eden 22.03.2021 tarihli bilirkişi kurul raporunun denetime açık, ayrıntılı, hüküm kurmak için yeterli olduğu, ancak Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.4.2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiğinden, dava tarihinden itibaren faize hükmedilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek; resen belirlenecek nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsal kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi, adil ve hakkaniyete uygun olarak tespit edilen bedelin davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davalı vekilinin tüm, davacı idare vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren
28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerektiğinden kararın bozulması gerekir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin tüm, davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı idare vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “ dava tarihi olan 17.07.2020” ibaresinin hükümden çıkartılarak, yerine “18.11.2020” tarihinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davacı idareden peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda kanaatimce;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasa'nın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak “dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi (aynen temyiz incelememize konu ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin; “dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine ilişkin” kararında olduğu gibi)” gerekmekte ise de;
Davalı tarafın, “dava tarihinden itibaren “Yasal Faiz”in dışında bir “Faiz”in uygulanmasına ilişkin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir temyiz talebi de söz konusu olmadığından, Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen, sonucu itibarıyla katıldığım, “Düzeltilerek Onama Kararı”nın, “Değerlendirme” bölümünün 4 No’lu bendinde yazılı olan gerekçelere (hususen de bu bentte yazılı olan; “davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerektiği” gerekçesine) “faizin başlangıç tarihi” ve “faizin türü” yönünden, açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 23.05.2024