"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2717 Esas, 2023/2883 Karar
DAVACILAR : ... vd. vekili Avukat ...
DAVALILAR : 1.Maliye Hazinesi vekili Avukat ...
2. ... vekili Avukat ... Kurt
DAVA TARİHİ : 17.03.2015
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/106 Esas, 2021/447 Karar
Taraflar arasındaki uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı Hazine vekilinin başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine, davalı Hazine aleyhine açılan esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.01.2025 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı Hazine vekili Avukat ... ve davalı ... vekili Avukat ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin tapu maliki ...nin yasal mirasçıları olduğunu, müvekkillerinin murisi olan ...nin ayrıntılı listesi sayılan zabıt kayıtları ile sabit olduğu üzere tapulu maliki olduğunu, müvekkillerin murisine ait olan bu taşınmazların zabıt kayıtlarının halen açık olup, iş bu taşınmazların hiçbir yere revizyon görmediğini, dava konusu taşınmazların tamamının ormanlık alan içerisinde olduğunu, fiilen kullanımının mümkün bulunmadığını, taşınmazın zemininin, orman ağaçları ile kaplı olması ve bu taşınmazların tamamının ormanlık alana dahil edilmiş olması sebebiyle taşınmazlara fiilen el atılmış olduğunun kabulü gerektiğini belirterek uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı defiinde bulunmuş, davanın reddini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ... lehine nispi vekâlet ücretine hüküm edilmiş olmasının hatalı olduğunu belirterek hükmün vekâlet ücretinden düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin zamanaşımı def'ini dikkate almadığını, davacının ıslah talebinin yapılmamış sayılması gerektiğini, dava konusu alacağın zaman aşımının başlangıç tarihi olarak 1939 yılının alınması gerekirken alacağa hiçbir sürenin dayanak alınmamasının hatalı olduğunu, kararın bu yönüyle de usul ve kanuna aykırı olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın ne zaman tescil edildiği ve hangi kanunla orman tahdit alanı içerisine alındığının belirtmediğini, taşınmaz hakkında kesinleşmiş bir orman kadastrosu bulunduğunu, Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre dava konusu taşınmaz müvekkil idarenin tasarrufunda olmadığından müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların dava konusu İstanbul ili, ..., ... Mahallesi sınırları içerisinde bulunan, zabıt kayıtlarına göre ... 20.cilt ve 5-6 sayfa kayıtlarında bulunan 45, 47, 48, 49, 51,53, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64 sıra numaralı taşınmazların murislerinden kaldığı, ancak söz konusu parsellerin tümü orman sınırları içinde kalıp, herhangi bir uygulama görmediğini belirterek tapunun bedelsiz olarak iptal edilmesi nedeniyle eldeki tazminat davası açtıkları, dosya kapsamı alınan bilirkişi raporlarına göre dava konusu eski zabıt kaydına dayalı taşınmazların 1939 yılında yapılan orman kadastrosuna göre kesinleşen orman tahdidi içinde bulunduğu, sonradan yapılan çalışmalarda orman sınırı dışına çıkarılmadığı, söz konusu zabıt kayıtlarının 1969 yılında ... köyünde yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında orman sınırlarında bulunması nedeniyle herhangi bir taşınmaza revizyon görmediği, yapılan arazi kadastrosunun 1969 yılında kesinleştiği, anlaşılmakla 3402 sayılı Kadastro Kanunun'un(3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasının "kadastro tutanaklarında belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz", aynı Kanun'unun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasının ".. kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanarak kadastro ve tapu müdürlüklerinde işlem yapılamaz." hükümlerinin gözetilmesi ile 4721 sayılı kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 818 sayılı Borçlar kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 41 vd maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanun'un 60 ıncı maddesindeki (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun72 nci maddesindeki) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak açılan davalar için ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 146 ncı maddesindeki (818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanmasının esas olduğu, Anayasa Mahkemesinin 2014/6672 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli, Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; YHGK kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, ne var ki YHGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde 4721 Sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi dayanarak dava açılması gerektiği değerlendirildiğinde; somut olayda davacıların tutunduğu murislerine ait eski zabıt kayıtlarının 1969 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmediği, zabıt kayıtlarının sonradan herhangi bir işlem görmediği, davacılar ve murisleri tarafından 10 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir tespite itiraz davasının açılmadığı, keza 1939 yılında yörede yapılan ve kesinleşen orman kadastrosuna davacıların murislerinin itiraz etmedikleri, dolayısıyla davacıların murisi adına arazi kadastrosu sonucu oluşan herhangi bir tapu kaydı bulunmamadığı, revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olup 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak tazminat talep edilmesi mümkün olmadığı, kaldı ki tapunun hukuki değerini yitirdiği 1969 yılından davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olduğu, 18.11.2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibarıyla de davanın makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığı belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine, davalı Hazine aleyhine açılan esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, Hukuk Genel Kurulu kararında makul bir süreden bahsedilmediğinden bu uygulamanın hatalı olduğunu, 18.11.2009' da kabul edilen hukuki bir yol için zamanaşımın 1990 yılında başladığının kabulünün 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen dava yolunu anlamsız hale getirdiğini, zamanaşımının Anayasa Mahkemesinin 2017/15121 başvuru numarası ve 11.12.2019 tarihli kararının yayım tarihinden başlatılması gerektiğini, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; ret nedeniyle nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4- 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar ve davalı Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aleyhine temyiz olunan davalı ... yararına 03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 28.000,00 TL vekâlet ücretinin temyiz edenlerden alınmasına,
Davacı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.