"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/456 Esas, 2023/527 Karar
DAVA TARİHİ: 05.11.2019
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesi gereğince yapılan yenileme çalışması sonucunda taşınmazın sıırlarının değişmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının tapu kayıtlarına güvenerek Ankara ili,...ilçesi, ...Mahallesi 2016 parsel (yenileme sonrası 3168 ada 24parsel) sayılı taşınmazı satın aldığını, taşınmazın yüzölçümünün Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesinin (a) bendi uyarınca yapılan yenileme kadastrosu neticesinde azaldığını belirterek düzeltme işlemi ile oluşan eksikliğin tazmin edilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın sebebini oluşturan olayın, ilk kadastro sırasındaki teknik yetersizliklerden kaynaklanan hatalı yüzölçümü hesaplaması olduğunu, söz konusu kadastro işleminin kesinleştiği tarih ile bu davanın açıldığı tarih arasında 10 yılı aşkın bir zaman bulunduğunu, zarar doğurucu olay bahsi geçen tarihlerde vuku bulduğu için 10 yıllık zamanaşımının gerçekleşmiş olduğunu, bu nedenle zamanaşımı nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun sözleşmeye ilişkin hükümlerinde, esaslı hata durumunda sözleşmenin feshi imkanının tanındığını, dava konusu taşınmazın da yüzölçümünün hatalı olduğu dikkate alındığında davacı tarafın satış sözleşmesini fesih imkanı veya ayıplı mala ilişkin hükümler çerçevesinde başvurabileceği hukuki yollarının bulunduğunu, davacı tarafın bu gibi girişimler yerine Devletin garantisi altında olmayan bir hata nedeniyle bu davayı açmasının yerinde olmadığını, dava dilekçesinde taşınmazın fiili ve geometrik yüzölçümünün değiştiğine dair bir iddia bulunmadığını, yenileme çalışmalarında taşınmazın fiili yüzölçümüne yönelik çalışma yapılmadığını, gelişen teknolojik imkanlardan yararlanarak yüzölçümünün daha isabetli ölçülmesinin amaçlandığını, davacı tarafın görerek satın aldığı taşınmazın fiili yüzölçümünün değişmediğini bu nedenle lehlerine tazminat hakkı doğmadığını, dava değeri olan tazminat miktarının taşınmazın değerine göre değil tapuda belirtilen satış değeri üzerinden hesaplanması gerektiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2020 tarihli ve 2019/481 Esas, 2020/177 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/309 Esas, 2021/1184 Karar sayılı kararı ile dosya kapsamı, mevcut delil durumu, istinaf edenin sıfatı, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede, imar uygulaması görmemiş kadastral arsa niteliğindeki taşınmazın yüzölçümü eksilen kesiminin emsal incelemesi ve karşılaştırması yöntemiyle m² birim bedeli 185,00TL ile değerinin tespit edildiği, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2012/5887 Esas, 2012/12134 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleşen,...Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.01.2012 tarihli ve 2020/34 Esas, 2012/4 Karar sayılı kararıyla tazminat istemine konu taşınmazın yakınında ve aynı konumda bulunan ...Mahallesi 94 (yeni 2033) parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan kamulaştırmasız el atma davasında 19.02.2010 tarihi itibarıyla m² birim fiyatı 145,00TL’den tazminata hükmedildiği gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince taleple bağlılık ilkesi gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esas reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 29.09.2021 tarihli ve 2021/309 Esas, 2021/1184 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı; tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yöntem itibarıyla doğru ise de hükme esas alınan raporla dava konusu taşınmaza değer biçilirken, emsal olarak alınan birden fazla taşınmazın değerlerinin ortalamasına göre taşınmaza değer biçilmesi doğru olmadığı gibi, Dairemizin 2020/9387 Esas, 2022/3178 Karar sayılı dosyası ile denetiminden geçen ve onanmasına karar verilen, dava konusu taşınmaza komşu 3186 ada 28 parsel sayılı taşınmaza aynı değerlendirme tarihi itibari ile 60 TL/m² birim fiyatı belirlendiği gözetildiğinde alınan rapor inandırıcı bulunmadığından yeniden keşif yapılarak değerinin belirlenmesi için kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın sebebini oluşturan olayın ilk kadastrodaki teknik eksiklikten kaynaklandığını, satın alırken ölçüm yaptırılmamasının hatalı olduğunu, kadastro işleminin kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı bulunduğunu, dava dilekçesinde taşınmazın fiili ve geometrik yüzölçümünün değiştiğine dair bir iddia olmadığını, yenileme çalışmaları ile daha isabetli ölçüm amaçlandığını, görerek satın aldığı taşınmazı fiilen yüzölçümünün değişmediğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
26.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.