"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/51 Esas, 2023/182 Karar
DAVA TARİHİ: 18.05.2011
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kocaeli ili,... ilçesi,...köyü, 26 pafta, 3269 parsel sayılı taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce yapılan hukuka aykırı kamulaştırma işlemi ile... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/735 Esas, 2004/64 Karar sayılı kararı ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, kamulaştırma işlemini tebligatlarının usulünce yapılmadığını, davaya konu taşınmaz için takdir edilen kamulaştırma bedelinin hukuka aykırı şekilde tespit edildiğini, bu nedenle tescilin iptaline, taşınmazın müvekkil adına tesciline ve davalıların taşınmaza yapmış oldukları tecavüzün önlenmesine, olmadığı taktirde tespit edilecek bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın önceki sahibinin davacı, şu andaki sahibinin de diğer davalı olduğunu, müvekkilinin herhangi bir hak sahibi olmadığını, kullanan durumunda bulunduğunu, ayrıca mahallinde keşif yapıldığında, dava konusu taşınmazda herhangi bir tecavüzün bulunmadığının tespit edileceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı TOKİ ( ...) vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasının haksız olduğunu, dava konusu taşınmazın 21.12.1994 tarihli protokol kapsamında Bakanlığın 01.12.1994 tarihli oluru ile kamulaştırıldığını, davacının 30 günlük hak düşürücü süreyi kaçırdığını, ayrıca... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/735 Esas sayılı dosyası ile cebri tescil davası açıldığını, söz konusu tescil davasında ilgililere yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu ve dava açılmadığı Mahkemece kabul edilerek 13.02.2004 tarihli ve 2002/735 Esas, 2004/64 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın müvekkili idare adına tesciline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 18.12.2013 tarihli ve 2011/461 Esas, 2013/868 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin 18.12.2013 tarihli ve 2011/461 Esas, 2013/868 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; davacının adresi Vergi Dairesinden araştırılmadığı gibi kolluk tarafından araştırma sonucunda verilen cevap yazısında davacıya dair olumlu ya da olumsuz bir tespitin bulunmadığı, davacının sunduğu makbuzlardan davacının 1988-1990 yılları arasında Belediyenin ceza ihbarnamelerinde ve ödeme yapılan vergi dairesi makbuzlarında davacının yurt dışı adresinin açıkça yazılı olduğu, Emniyet Genel Müdürlüğünden getirtilen yurt dışı giriş -çıkış kayıtlarının 1992 yılına dayandığı anlaşıldığına göre yeterli araştırma yapılmadan yapılan ilanen tebligatın geçersiz olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2017/415 Esas, 2018/653 Karar sayılı kararı ile davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, terditli olarak açılan tazminat davasının kısmen kabulü ile belirlenen tazminatın davalı TOKİ Başkanlığından tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davanın ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2017/415 Esas, 2018/653 Karar sayılı kararına karşı davalı TOKİ ( Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanlığı) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
3. Dairemizin onama ilamına karşı davalı ( Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanlığı) vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
4. Dairemizce yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda; dava konusu 894 parselden ifraz olan 3268 parselde davacı payının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 3, Geçici 15 ve 17 nci maddeleri gereğince belirlenen yönteme göre bedelinin tespiti gerektiğinden Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptali ve tescil davasının reddine, terditli olarak açılan tazminat davasının kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun bozma ilamına uygun hazırlanmadığını, kamulaştırma işlemlerinin usulüne uygun yürütüldüğünü ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idareler arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin sorumlu idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikleri önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanun'nun (2942 sayılı Kanun)11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
3. Dairemizce Kamulaştırma Kanunu ek madde 3 gereğince hesaplama yapılması için kararın bozulduğu anlaşılmış ise de, geçici 15 inci maddenin iptal edildiği, ek madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenlemenin ortadan kalktığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak dava tarihinin esas alınması gerekir ise de Mahkemece usulî kazanılmış hakkın istisnalarından olan Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra verilen kararın sadece davalı idare tarafından temyiz ediliği, davacı tarafça temyiz edilmediği gözetildiğinde aleyhe hüküm kurma yasağı gözönünde tutularak bu husus bozma konusu yapılmamıştır.
4. Taşınmaz bedelinin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından tahsiline karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde TOKİ'den (...) tahsiline karar verilmesi ve harçtan da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının harçtan muaf olduğu da ayrıca gözetilmeksizin her iki idarenin sorumlu tutulması bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Kamu düzenine ilişkin hususlar yönünden resen yapılan inceleme sonucu, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının (6) ncı bendinin hükümden çıkartılarak yerine "Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına" ibaresinin yazılması, (8) inci bendinin hükümden çıkartılarak yerine "Davacı tarafça yapılan 3501,7 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 2049,95 TL sinin davalı Bakanlıktan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına" cümlesinin yazılması, 2, 10 ve 11 inci maddelerinde geçen "TOKİ Başkanlığından " ibaresinin hükümden çıkartılması suretiyle mahkeme kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
12.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
( Karşı Oy)
(Karşı Oy)
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu kök 894 parselden ifraz olan 3269 parsel sayılı taşınmaz hakkında 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamında kamulaştırma işlemi yapıldığı, davacı adına çıkartılan noter tebligatının iade edildiğine ilişkin şerh düşürüldüğü ve yapılan ilanen tebligatın da yasal unsurları taşımadığından geçersiz olduğu, buna karşın dava konusu 3269 parsel sayılı taşınmazdaki davacı payının... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/735 Esas, 2004/64 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 17 nci maddesi uyarınca davalı idare adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davanın yargılama safahatında; Mahkemenin 08.11.2018 tarihli ve 2017/415 Esas, 2018/653 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın dava tarihi itibarıyla değeri tespit edilerek, alınan rapor doğrultusunda kamulaştırmasız el atma tazminatına ilişkin istemin kısmen kabulüne karar verilmek suretiyle 40.800,00 TL tazminatın davalı idareden tahsiline hükmedilmiştir. Her ne kadar bu karar Dairemizce temyiz incelemesi sonucunda 07.11.2019 tarihli karar ile düzeltilerek onanmışsa da, davalı idare vekilinin karar düzeltme talebi uyarınca yapılan inceleme sonucunda Dairemizce, 21.12.2019 tarihinde kabul edilerek 24.12.2019 tarihli ve 30988 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7201 sayılı Kanun'un 6 ncı ve 7 nci maddesi ve 09.06.2021 tarihinde kabul edilerek 19.06.2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7327 sayılı Kanun'un 20 nci ve 22 nci maddeleri ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 3 ile Geçici 15 inci maddesi ile Geçici 17 nci maddesi hükümlerine uygun rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın idare adına tescil edildiği 13.04.2004 tarihi değerlendirme tarihi olarak kabul edilmek suretiyle bulunan bedelin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosundaki aylık değişim oranları esas alınmak suretiyle dava tarihine güncellenmesi ile ulaşılan 35.124,87 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının davalı idareden tahsiline karar verilmiştir. Gelinen aşamada bu karara karşı davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2021 tarihli ve 2018(21)/10-948 Esas, 2021/416 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır; çünkü mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda "usulî kazanılmış hak" ya da "usulî müktesep hak" olarak adlandırılan bu ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı kararında "Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir..." şeklinde tanımlanmakta olup, ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Bu istinalardan birisi de; bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edilirse iptal edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararında olacaktır.
Bu durumda, 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek 3 üncü maddenin derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenleme ihtiva eden 2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci maddesinin Anayasa Mahkemesinin 28.07.2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, dolayısıyla derdest davalara uygulanacak bir kanun hükmünün hukuken mevcut olmadığı ve yukarıda değinilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında sözü edildiği gibi davalı idarenin usulî kazanılmış hakkına göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebileceği dikkate alındığında, diğer taraftan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun "Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…" gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile "Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır" genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları da nazara alınarak dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılması gerekmektedir. Nitekim daha önce de Dairemizce bu husus kabul edilerek birçok karar verilmiştir. (Bkz. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2023/8335 Esas, 2024/1892 Karar, 2023/7813 Esas, 2024/2089 Karar ve 2024/173 Esas, 2024/5937 Karar sayılı kararları)
İmar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın artırılması davalarında da benzer Daire uygulamaları mevcuttur. Söz gelimi Dairemizin 2020/4313 Esas, 2020/10332 Karar sayılı kararına da konu olan olayda; dava tarihi olan 31.01.2013 tarihi itibarıyla bedele dönüştürülen payın karşılığına Mahkemece hükmedilmiş olup, davalı idare vekilinin temyizi üzerine Dairemizce verilen bozma kararında; 20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 12 nci madde ile getirilen; "... imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibariyle güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir" hükmü dikkate alınarak hazırlanacak rapor doğrultusunda karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda önceki karara esas alınan bilirkişi raporundaki miktardan daha yüksek bedel tespit edilmiş olmakla birlikte, davacı tarafın ilk kararı temyiz etmemesi nedeniyle davalı idare yönünden usulî kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle önceki karardaki bedel olduğu gibi kabul edilmiş, davacıların aradaki fark için açtıkları ek davanın reddine hükmedilmiştir.
Usulî kazanılmış hak gerekçesiyle verilen bu karara ilişkin Dairemizin 2020/4313 Esas, 2020/10332 Karar sayılı bozma kararında özetle; "Mahkemece ek davanın; ilk kararı taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu bu sebeple hükmün, temyiz eden tarafın aleyhine bozulamayacağı kuralı yani aleyhe bozma yasağı gerekçesi ile reddedildiği anlaşılmıştır. Ancak; Kamu düzenine ilişkin hususlar aleyhe bozma yasağının istisnası olarak kabul edilmektedir. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (YHGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı). Bu itibarla; Mahkemece verilen ilk kararın; davalı idarenin temyizi üzerine yapılan temyiz incelemesi sırasında; 20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 tarihli ve 29824 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6745 sayılı Kanun'un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 12 nci maddesi uyarınca inceleme yapmak üzere bozulduğu gözetildiğinde; bu durumda artık usuli kazanılmış hakka göre değil, yeni yasa ile oluşan duruma göre ek davanın da kabulüne karar verilmesi" gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesinin doğru görülmediği sonucuna varılmıştır.
Yargıtayın içtihat birliğini sağlama görevini yerine getirilebilmesi için öncelikle Daire kararlarının birbiri ile çelişmemesi kararlar arasında aykırılık bulunmaması zorunlu ve gereklidir. Hukukî güvenlik ve öngörülebilirlik ile sürpriz karar yasağı ilkeleri dikkate alınarak aynı nitelikteki hukukî uyuşmazlıkların istikrarlı Daire kararları ile çözümlenmesi elzemdir. Bu sebeple yukarıda değinilen ve çok sayıda benzeri olan emsal Daire içtihatlarımıza aykırı kararın az önce açıklanan ilkeler ve Yargıtayın fonksiyonları nazara alındığında izahı kâbil olmadığından dava konusu somut olayda; davalı idarenin usulî kazanılmış hakkına ya da aleyhe bozma yasağına göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni durum nazara alınarak dava tarihi itibarıyla değerlendirme yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan bozma düşüncesi ile çoğunluğun düzeltilerek onama kararına katılmıyorum. 12.06.2024
(KARŞI OY)
Her ne kadar 2942 sayılı Kanun'un geçici 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “...ek 3 üncü madde hükmü uygulanarak...” ibaresi. Anayasa Mahkemesi'nin 04.05.2023 tarihli ve 2019/93 Esas, 2023/87 Karar sayılı kararıyla iptal edilmek suretiyle, 2942 sayılı Kanun'un ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin derdest davalarda uygulanamayacağı öngörülmüş ise de; bahse konu iptal kararından etkilenebilecek derdest davalar, mülga 16 ve 17 nci maddelere göre usulünce kamulaştırılıp da bedeli malikleri adına bankaya yatırılmış olduğu halde hak sahiplerine ödenmeyen bedellere ilişkin olanlardır.
Bu yöntemin eldeki davaya konu somut olay ve uyuşmazlıkta da olduğu gibi "usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin" derdest davalarda uygulanmasını engelleyecek bir iptal kararı ise söz konusu değildir. Zira “... dava tarihi itibariyle...” ibaresi hariç 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 3 hükmünün kalan kısmı yönünden bir iptal durumu söz konusu olmayıp Ek 3 üncü madde hükmü değer tespiti yöntemi yönünden halen yürürlüktedir. Usulsüz kamulaştırmada bedel tesbiti ile ilgili yasa hükmüne(EK Madde 3 hükmüne) bir atıf hükmü ihtiva eden yasal düzenleme olan 2942 sayılı Kanun'un Geçici Madde 17 hükmü yönünden de herhangi bir iptal durumu söz konusu olmayıp bu madde hükmü de halen yürürlüktedir.
Bu nedenle de; eldeki davanın konusunun yukarıda da belirtildiği üzere “usulsüz kamulaştırmada bedel tespitine ilişkin olduğu” ve bu davada da 2942 sayılı Kanunun geçici 17 nci maddesi, aynı Kanunun ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü cümlesi ile bu cümlenin atfıyla aynı fıkranın 1 inci ve 2 nci cümle hükümlerinin uygulanması, uygulama yapılırken de; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden de uygulanmaları gerekeceğinden davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih, değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilecek bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ- ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle güncellenmesi sonucu ortaya çıkan bedelin hak sahibine ödenmesi gerektiği,
Uyuşmazlık konusu davada da... 3. Asliye Hukuk Mahkemesince; davaya konu taşınmazın idare adına tescil edildiği tarih olan 13.04.2004 tarihinin değerlendirme tarihi olarak esas alınarak ve o tarihteki nitelikleri de gözetilmek suretiyle tespit edilen bedelin TÜİK tarafından açıklanan Yİ-ÜFE Endeksi Tablosundaki değişim oranları esas alınmak suretiyle güncellenmesi yaptırılarak, bulunan (hükme esas alınan bilirkişi raporundaki) 35.124,87 TL bedelin hak sahibine ödenmesine karar verildiği,
Bedelin hesaplanması yöntemiyle ilgili olarak verilen bu kararı gerekçelerimizi yukarıda açıkladığımız şekilde usul ve yasaya uygun bulduğumuz için bu yönüyle (hak sahibine ödenecek bedelin belirlenmesi yöntemiyle ilgili kısmı yönüyle) kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan, “Düzeltilerek Onama Kararı”na sonuç olarak katılmakla birlikte;
“Düzeltilerek Onama Kararı”nın "3. Değerlendirme" bölümünün, 3 No’lu bendinde ki; “… ek madde 3’ün derdest davalara uygulanacağına ilişkin özel düzenlemenin ortadan kalktığı gözetildiğinde Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine …” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” Genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alınarak dava tarihinin esas alınması gerekir …” “Gerekçesine” açıkladığımız nedenlerle katılmıyoruz. 12.06.2024