"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/5 Esas, 2023/589 Karar
DAVA TARİHİ : 09.09.2015
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Yalova ili....ilçesi,... Mahallesi, 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini belirterek uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 29.04.2021 tarihli ve 2020/78 Esas, 2021/327 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 29.04.2021 tarihli ve 2020/78 Esas, 2021/327 Karar sayılı kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu 132 ada 2 parsel sayılı taşınmaz evveliyatında 323 parsel iken, yapılan parselasyon çalışması sonrası 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 15-16 ncı maddeleri gereği yola terk işlemi yapılarak 179,58 metrekare yüzölçümlü (eski 599) parsel olarak tapuya tescil edildiği anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın imar parseli olduğu, bu nedenle belirlenen bedelden düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmaması gerekirken hükme esas alınan bilirkişi raporunda, emsal taşınmazdan yol ve park olarak yapılan bedelsiz kesinti oranında indirim yapılmak suretiyle bulunan metrekare fiyatı esas alınarak dava konusu taşınmaza değer biçildiğinden hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilerek yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosya içinde sunmuş oldukları daha yüksek bedelli satışlar emsal alınmayarak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksik inceleme yapılarak dava konusu taşınmazın yeri, konumu, imar planındaki konumu dikkate alınmadan ve hatalı değerleme oranı uygulanmak suretiyle düşük metrekare birim fiyatı belirlendiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurulmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme ile makul tazminatı aşar şekilde fahiş bedele hükmedildiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurulmuştur
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görüşmemiştir.
3. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu 132 ada 2 parsel evveliyatında 323 parsel iken, yapılan parselasyon çalışması sonrası 3194 sayılı Kanun'un 15-16 ncı maddeleri gereği yola terk işlemi yapılarak 179,58 metrekare yüzölçümlü (eski 599) parsel olarak tapuya tescil edildiğinden dava konusu taşınmaz imar parseli olduğu gibi somut emsal satışa konu taşınmazda imar parselidir.
4. Bu nedenle; somut emsal kabul edilen satışın satış bedeli yüzölçümüne bölündükten ve değerlendirme tarihindeki birim metrekare fiyatı belirlendikten sonra emsalin üstün ve eksik yönleri kıyaslaması sonrası belirlenen orana göre dava konusu taşınmazın metrekare birim fiyatı belirlenmesi gerekirken hükme esas alınan bilirkişi raporunda, emsal taşınmazdan yol ve park olarak yapılan bedelsiz kesinti oranında yüzölçümüne ekleme yapılmak suretiyle hatalı hesaplama yöntemi ile eksik bedele hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine.
2.Davacı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile kararın BOZULMASINA,Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine, 26.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.