"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/7 Esas, 2024/101 Karar
DAVA TARİHİ : 14.05.2019
KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/54 Esas, 2021/485 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı yönünden esastan reddine, davalı Hazine yönünden ise kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Antalya ili, ..., Mahmutseydi köyü, 546 ada 3 parsel, 524 ada 38 parsel ve 539 ada 2 ve 5 parsellerde kayıtlı taşınmazların müstakilen sahibi olduğunu, davacı adına tescilin yapıldığı tarihte tapu kaydında herhangi bir orman şerhinin bulunmadığını, dava dışı Orman Genel Müdürlüğünün söz konusu taşınmazların devlet ormanı sınırları içinde kaldığı iddiasıyla davacıya karşı tapu iptal davası açtığını, bu dava neticesinde davacı adına olan tapu kayıtlarının iptal edildiğini ve bu alanların orman vasfıyla Hazineye intikal ettiğini, davacıya bu işlem neticesinde herhangi bir bedelin ödenmediğini, davacının mülkiyet hakkına tecavüz edildiğini ileri sürerek davacının uğradığı zarara karşılık olarak şimdilik 10.000,00 TL'nin taşınmazların iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, bu yönden davanın reddini talep ettiklerini, dava konusu taşınmazların orman tahdit sınırları içinde olduğunu, idarelerince tapu iptali tescil davası açılarak orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiğini, kanunda tapu sicilinin tutulması görevini üstlenen devletin bu görevini yerine getirirken doğan zararlardan sorumlu olması hususunun düzenlendiğini, eğer zararın sebebi sicilin yolsuz tutulması değilse, yani fiil ile zarar arasında bir sebep-sonuç ilişkisi yoksa devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazlara belirlenen düşük metrekare birim fiyatından karar verildiğini, dava konusu taşınmazların tapu iptali kararlarının kesinleştiği tarih itibarıyla 2010 yılı Alanya İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü verileri kullanılarak sulu tarım arazisi olmalarına rağmen ısrarla kuru tarım arazisi olarak değerlendirme yapıldığını, dava konusu taşınmazların en fazla 300 metre uzaklığında bölge taşınmazlarının sulandığı su deposunun yer aldığını, dava konusu taşınmazların alt kısmından yol geçirildiğini ve bölgedeki tüm taşınmazlar gibi dava konusu taşınmazlarda da taşınmazın sulandığı boruların yok olduğunu, dava konusu taşınmazların da Hazine üzerine geçtiğinden davacının yeniden boru döşetmek gibi bir girişimde bulunmadığını, bölgedeki tüm taşınmazların sulanabilir taşınmazlar olduğunu, davalı kurum vekilinin istinaf dilekçesinde sunmuş olduğu iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olmakla birlikte kabul edilir olmadığını, bilirkişi raporunun kanuna ve usule aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini ancak mahkemece hükme esas alınarak karar verildiğini, mahkemenin kararının eksik incelemeye dayandığını, usul ve kanun hükümlerine aykırı olduğunu, raporda hem taşınmazların değerine %20-%30 oranında değer artışı ilavesi yapıldığını, hem de taşınmazların yerleşim yerine yakınlığı, topografik yapısı, bölgesindeki konumu, iklim şartları, yakınlarında bulunan havuzdan sulanması vb. sebeple sulu tarım arazisi olarak kabul edilmesi ve kapitalizasyon faizinin %4 uygulanması hakkaniyet ölçütleri ile bağdaşmadığı halde bu hesaplamanın hükme esas alındığını, Alanya merkeze oldukça uzak bir köyde bulunan dava konusu taşınmazların içinde veya hemen yanında olmayan, ne kadar emek ve masraf harcanarak getirtildiği hesaplanmayan sulama hortumunun ve sadece 'yakınlarında' diyerek kaç mt yakın olduğu dahi belirtilmeyen sulama havuzunun varlığı sebebiyle, arazinin sulu tarım arazisi olarak kabul edilmesi ve bu sebeple kapitalizasyon faiz oranının bu şekilde %4 olarak belirlenmesinin hatalı olduğunu, bu vasıftaki bir taşınmazın kapitalizasyon faiz oranının en fazla %5 belirlenmesi gerektiğini, haksız ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak hatalı bir değerlendirme olduğunu, taşınmazlar için tespit edilen değerlerin fahiş olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 539 ada 2 ve 5 parseller ile 524 ada 38 parsel için davacı Hazine tarafından açılan davalar sonucu davalının tapu kaydının iptaline karar verilmiş ise de tapu kaydının iptal sebebi taşınmazın kıyı,orman v.s gibi bir yer olması değil, davalı lehine mülkiyet koşullarının oluşmamasıdır. Nitekim mahkeme kararlarında bu husus açıkça gerekçe olarak kabul edilerek tapu kayıtları iptal edildiği gibi, bu kararların denetimini yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bu parsellere yönelik onama ilamı gerekçelerinde de 539 ada 2 ve 5 parsellerde davalının imar ihya süresinin 10 yıl olduğu, 524 ada 38 parselde ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddesindeki iktisap koşullarının davalı yararına oluşmadığının açıkça belirtildiği anlaşılmakta olup, bir an için iptal edilen taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu ileri sürülebilirse de Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen mahkeme kararında burası tescil harici bırakılacak yerlerden kabul edilmeyerek tapudan terkin edilmemiş, Hazine adına tescil edilmiş ve halen de Hazine adına kayıtlıdır. Benzer nitelikte bulunan Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2021/6563 Esas, 2022/7696 Karar sayılı ilamında da anılan ilkeler benimsenmiştir. Hal böyle olunca davacı yanın yalnızca orman olduğu için tapu kaydı iptal edilen 546 ada 3 parsel için iptal edilen bölüm yönünden tazminat talebinde bulunabileceği, bu parsel için de davacının dava dilekçesindeki talebi ve 24.05.2021 tarihli kesinleşme tarihine göre yapılan değerleme uyarınca belirlenen değeri talep eden talebi uyarınca yapılan değerlemede kaldırmayı gerektirecek bir isabetsizliğin bulunmadığı, 539 ada 2 ve 5 parseller ile 524 ada 38 parseller için ise; davacı lehine mülkiyet koşullarının oluşmadığına yönelik mahkeme kararları ile iptal edilen tapu kayıtları için yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazmini gereken bir hak ihlalinin olmadığı ve bu nedenle mahkemece bu parsellere yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar etmiş ayrıca, dava konusu taşınmazların tapusunun haksız yere iptal edildiğini ve oluşan zararın tazmini gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Antalya ili, ..., Mahmutseydi köyü 546 Ada 3 parsel sayılı taşınmazda davacı maliki iken Hazine tarafından tapu kaydının iptali istemi ile Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/495 Esas 2009/260 sayılı dosyasında dava açıldığı, yapılan yargılama sonucu dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, söz konusu kararın 23.03.2010 tarihinde temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği, eldeki davanın 14.05.2019 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Kapama ceviz bahçesi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesi ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,04.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.