"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1602 Esas, 2024/26 Karar
DAVA TARİHİ : 21.05.2018
KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/227 Esas, 2022/304 Karar
Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların tapu maliki ...'ın yasal mirasçıları olduklarını murislerinin Antalya ili, ..., Zeytinköy köyünde bulunan taşınmazın 15000/4941858 paydaşı olup tapu tarihinin 04.10.1974 olduğunu, taşınmazın kadastro tespiti sırasında Çamköy 229 parsele revizyon gördüğünü, bu parsel karşılığında herhangi bir bedel ya da tazminat ödenmeksizin Devlet tarafından el konulduğunu, davacıların murisi ...'ın Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 1940 tarihli kararı ile oluşturulan dava konusu tapulu taşınmazın üçüncü kişilerden tapu sicilinin doğruluğuna güvenerek satın aldığını ve malik olduğunu, Antalya Sulh Hukuk Mahkemeleri Başkatipliğince Satış Memurluğu sıfatıyla dönemin değeriyle 22.010,00 TL'ye satışı ve bu satışın da sonradan tapuda 13.04.1944 tarihli ve 118/104-113 sıra numarası ile oluşan tapu sicili kayıtlarından geldiği, maliklerin sonrasında hisselerini bir başka kişiye sattığı, sonrasında bu yerlerin 3 kısma ifraz edildiği ve ifraz sonrasında da çeşitli satışlar ve tedavüller geçirdiği, satış ve tedavüllerin yıllarca nizasız, itirazsız ve ihtilafsız olarak devam ettiğini, davacıların murisinin Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde 11.01.1926 tarihinde açılan dava sonrasında davalar ve işlemler sonrasında Hazinenin temlikinden ve ihale suretiyle gerçekleştirilen satış nedeniyle Hazine payının da alınması ile oluşan 13.04.1944 tarihli ve 118/104-113 sıra numaralı tapu kaydına güvenerek 45 yıl önce 1974 yılında dava konusu taşınmazı satın aldığını, üzerinde takyidat veya şerh olmadığını, bu süre boyunca taşınmazın nizasız ve fasılasız maliki ve kullanımında olduğunu, Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı gereğince satışa çıkarılan 22.101.202 m² yüzölçümlü taşınmazın 17/40 payının Hazineye ait olduğunu, Hazinenin Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 1940 tarihli kararı ile ihale yoluyla satılan araziden kendi payına düşen %43 hakkını aldıktan sonra bu kararı yok sayarak hareket ettiğini ve taşınmazların tamamına el konulduğu, bir bedel de ödenmediğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunu, davacıların murisinin tapulu taşınmazına orman arazisi savıyla tazminatsız el konulmasının 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, davacıların murislerinden intikal eden davalı tarafından bedelsiz olarak el konulan taşınmaz için mahkemece belirlenecek değer üzerinden el konulma tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, husumetin Hazineye karşı yöneltilemeyeceğini, davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını ileri sürerek davanın öncelikle usulden olmak üzere esastan da reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın Yargıtay kararlarına aykırı olup haksız ve dayanaksız olduğunu, davacıların murisinin Antalya Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1940 tarihli kararı ile oluşturulan dava konusu tapulu taşınmazı üçüncü kişilerden tapu sicilinin doğruluna güvenerek 1974 yılında satın aldığını ve malik olduğunu, taşınmazın mülkiyetinin davalı tarafından Hazine tarafından el konuluncaya kadar mülkiyeti elinde bulundurduğunu, davacılara ait tapulu taşınmaza Kadastro Komisyonunun kararları ile herhangi bir bedel veya tazminat ödenmeksizin el konulduğunu, davacıların mülkiyetinin ihlal edildiğini, taşınmazın edinildiği koşullarda yolsuz tescil vb durumlar olmadığı gibi davacıların murisinin bunu bilebilmesinin de olanaksız olduğunu, gerçek değerinin çok altında olsa da taşınmazın değerinin 493.157,28 TL olarak belirlendiğini, faizi dikkate alınmasa dahi davacıların zararının asgari 5 milyonun üzerinde olduğunu, ayrıca 72.042,02 TL vekâlet ücreti borç yüküne sokulduğunu, davanın niteliği itibarıyla ret vekâlet ücretinin maktu olması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın tapusunun geldisi olan Mayıs 1325 daimi tarihli 71 ile 80 sıra ve Nisan 1330 daimi tarihli 136 ile 141 sıra sayılı tapuların toplam alanı 1.838.000 m² iken, Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan taksim ve ortaklığın giderilmesi davasında yüzölçümünün 22.201.202 m² olarak gösterilmesi nedeniyle bu miktar üzerinden taşınmazın satışa çıkartıldığı, ihale sonrasında oluşturulan tapu kaydı yüzölçümünün mahkemenin bu ilamına dayandırılarak tapuya tescil edildiği, ancak Kadastro Mahkemesinin uyduğu bozma ilamında açıklandığı üzere kök tapunun değişebilir sınırlı olması nedeniyle tapudaki yüzölçümüne itibar edilmesi gerektiğinden buna dayalı olarak hüküm kurulduğu, tescilin yolsuz tescil niteliğinde ve taşınmazın öncesinin devlet ormanı olduğu, davacı gerçek kişilerin dayandıkları tapu kayıtlarının yüzölçümü 2.000 m² olduğu halde tapu maliklerine tapulama sırasında aynı tapu kaydı nedeniyle 229 parsele komşu olan çok sayıda parselden toplam 3.931.926 m² yer verildiği ve tapu yüzölçümünden fazla taşınmaz edindikleri gözönünde bulundurularak tespite itiraz davasının reddiyle yüzölçümü düzeltilen taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiği ve kararın onanarak kesinleştiği, tapu memurunun sicili yanlış tutmasından kaynaklı bir eyleminin bulunmadığı, sicilin mahkeme kararına dayanarak oluşturulduğu gerekçesiyle, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği emsal kararlarında da belirtildiği üzere taşınmazlara dayanak eski tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu halde buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün artırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel sayısında tesbit gördüğü, itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hüküm temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğinden tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceğine göre İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırılık bulunmamakla birlikte, davacılar vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurusu hakkında yapılan inceleme sonucunda ise İlk Derece Mahkemesi karar tarihi olan 2022 yılında yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası gereğince, maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunması gerektiği hâlde, İlk Derece Mahkemesince davalı ... vekili yararına 72.042,02 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olunması tarife hükümlerine aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle, davalı ... lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacılar murisinin dava konusu Antalya ili, ..., Zeytinköy köyü, Koca tarla mevkiinde bulunan taşınmazdan hisse satın aldığı, tapu kaydına göre 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında Mahkemece 11.01.1940 tarihli ve 1940/15 Esas, 1940/1 Karar sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği; ancak kararda tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutulduğu, yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, taşınmazın 1975 yılında orman kadastro çalışmaları ile 229 parsel numarası ile orman vasfıyla Hazine adına tespit gördüğü, tespite yapılan itiraz neticesinde Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 2005/5 Karar sayılı kararı 229 parsel sayılı taşınmazın bütün olarak Hazine adına tesciline dair verilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin temyiz denetiminden geçerek 01.07.2008 tarihli ve 2007/3956 Esas, 2008/2954 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği ve eldeki davanın 24.05.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.