Logo

5. Hukuk Dairesi2024/5249 E. 2025/924 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedeli davasında, daha önce açılan davada saklı tutulan bedelin tahsili isteminin kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kesinleşen önceki davada tespit edilen bedelin saklı tutulan kısmının tahsili talebinin yasal olduğu ve ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/3286 Esas, 2023/2401 Karar

DAVACILAR : ... vd. vekili Avukat ...

DAVA TARİHİ : 08.11.2021

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ: Manavgat 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/367 Esas, 2022/247 Karar

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan asıl davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince, miktar veya değeri her paydaş için 238.730,00 TL'yi geçmeyen davalara ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesi kararları kesin olup bu kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre; davalı idare aleyhine hükmedilen miktardan davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... payları yönünden hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktarlar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır.

Bu nedenle adı geçen davacılar yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra, davacılar ..., ...,..., ..., ..., ..., ... ve ... payları yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Antalya ili, Manavgat ilçesi, Kızılot Mahallesi 79 parsel (yeni 326 ada 1 parsel) sayılı taşınmaza davalı idarece kamulaştırma işlemi yapılmaksızın yol yapmak suretiyle fiilen el atıldığını, bu hususta davalı idareye karşı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açtıklarını, bu davada mahkemece taleple bağlı kalınarak tazminata hükmedildiğini belirterek saklı tutulan tazminatın ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı dava ilgili olarak ortada halihazırda kesinleşmemiş bir hüküm bulunduğunu, derdestlik itirazlarının bulunduğunu, dava açılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gibi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dava konusu taşınmazın usulüne uygun bir şekilde kamulaştırıldığını, dava konusu taşınmazın 1955 yılında usulüne uygun olarak kamulaştırılmadığı varsayılsa dahi 221 sayılı ve 12.01.1961 tarihli Amme Hükmi Şahısları veya Müesseleri tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanunun 1 inci ve 4 üncü Maddesi göre, taşınmaz maliklerinin dava açma hakkı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl geçmekle (yani 1963 yılında) dolduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/341 Esas sayılı dosyasına sunulan ve işbu davaya esas olarak gösterilen bilirkişi raporu hatalı olduğununu, bilindiği üzere 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) geçici 6 ıncı maddesine göre taşınmazın el atma tarihindeki nitelikleri esas alınmak suretiyle değerleme yapılması gerektiğini, dava konusu taşınmaza 1956 yılında el atıldığı için değerlemenin net gelir yöntemine göre yapılması gerektiğini, raporda el atma tarihi 2006 yılı olarak kabul edildiğini, kamulaştırma işlemleri 1956 yılında tamamlanan ve dava konusu taşınmazın üzerinden geçen Manavgat-Alanya arasında kadim yolun 2006 yılında yapıldığının kabul edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 2006 yılında sadece yol düzenlenme çalışmaları yapılmadığını, 1956 yılında yapılan kamulaştırma o dönemki taşınmazın 6.850,00 m²lik kısmını kapsadığını, 2006 yılı sonrasında yapılan tüm çalışmaların kamulaştırmanın sınırları dahilinde yapıldığını, bu nedenlerle haksız davanın reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın usulüne uygun kamulaştırıldığını, dava konusu taşınmazın 1955 yılında usulüne uygun olarak kamulaştırılmadığı varsayılsa dahi 221 sayılı ve 12.01.1961 tarihli Amme Hükmi Şahısları veya Müesseleri tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanunun 1 inci ve 4 üncü maddesi göre, taşınmaz maliklerinin dava açma hakkı bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl geçmekle (yani 1963 yılında) dolduğunu, davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu, taşınmaza el atma tarihindeki nitelikleri baz alınmak suretiyle dava tarihindeki değerinin belirlenmesi gerektiğini, taşınmazın el atma tarihindeki niteliğinin tarla olduğunu ve arsa olarak kabul edilip tazminat hesabının emsal araştırma yöntemiyle yapılmasının hatalı olduğunu, emsal olarak alınan taşınmazın dava konusu taşınmazdan farklı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tazminat miktarının kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edilmiş olması sebebiyle dava ek dava niteliğinde olduğundan saklı tutulan kısmın tahsiline ve ilk dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde isabetsizlik görülmediği, İlk Derece Mahkemesince kesinleşen dosyaya göre bakiye bedele hükmedilmesinin doğru olduğu belirtilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili için açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

4. 6100 sayılı Kanun’un “Kısmi Dava” kenar başlıklı 109 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.”

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki davada tespit edilen bedel esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı İdare Vekilinin Davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... Paylarına İlişkin Temyizleri Yönünden;

Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,

B. Davalı İdare Vekilinin Davacılar ..., ...,..., ..., ..., ..., ... ve ... Paylarına İlişkin Temyizleri Yönünden;

Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.