"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/538 Esas., 2024/866 Karar
DAVA TARİHİ : 13.11.2020
KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/487 Esas, 2021/639 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin asıl dava ile 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak terkini istemine ilişkin birleştirilen davada yapılan yargılama sonucu İlk Derece Mahkemesince asıl davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı idare vekili yönünden esastan reddine, birleştirilen davada davalı vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle asıl davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, ..., 12401 ada 11 (yeni 121401 ada 57) parsel sayılı taşınmaza davalı idarece yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığından bahisle taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
2. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, ...,i 12401 ada 11 (yeni 121401 ada 57) parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın tapudan yol olarak terkinini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, taşınmaza el atılıp atılmadığının idareden sorulması gerektiğini, talebin fahiş olduğunu ileri sürmüştür.
2. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili tarafından verilmiş cevap dilekçesine dosya içerisinde ve UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda rastlanmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin davalı tarafa ödenmesine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa vasfında olduğunu, objektif değer artış oranının düşük alındığını, arta kalan kısımda değer azalışının daha fazla olduğunu, düşük bedele karar verildiğini ileri sürmüştür.
2. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; uygulanan münavebenin hatalı olduğunu, kapitalizasyon faiz oranının düşük alındığını, objektif değer artışı uygulanmaması gerektiğini, kalan kısımda değer azalışı bulunmadığını, fazla bedele hükmedildiğini, idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden dava konusu taşınmaza fiilen yol olarak el atıldığı, davalı idarenin cevabi yazısına göre dava konusu taşınmazın bulunduğu güzergahta yol yapım çalışmalarının Temmuz 2019'da başladığının bildirildiği, fen bilirkişisi raporundan da taşınmazın 5.234,26 m²'lik kısmına fiilen el atıldığının tespit edildiği anlaşıldığından davacı davasında haklı ise de asıl olan bedel tespit tescil davası olup yargılama sırasında açılıp bu dava ile birleştirilmek suretiyle kabulüne karar verildiğinden asıl dava yönünden davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde, davacı kamulaştırmasız el atma davasında haklı olduğundan lehine vekâlet ücreti takdiri ile yapılan yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesine bir isabetsizlik görülmediği, birleştirilen bedel tespit tescil davası yönünden ise arazi niteliğindeki taşınmaza net geliri esas alınmak suretiyle değer biçilmesinin yöntem olarak doğru olduğu, ancak esas alınan ek raporda 2020 yılı için hesaplanan değerin değerlendirme tarihi olan 2021 yılına güncellenmek suretiyle bedel tespiti doğru görülmediğinden, birleştirilen bedel tespit tescil davasında; 2021 yılı buğday bostan ürünleri net gelirine göre yeniden hesaplama yapılarak; Daire denetimi ve Yargıtay denetiminden aynı kamulaştırma kapsamında geçen dava dosyalarında 2. ve 3. sınıf kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmazlara değer biçilmesinde esas alınan ve uygun görülen verim miktarları ile dava konusu taşınmazın 2. sınıf arazi niteliğinde olduğu da nazara alındığında,münavebeye esas alınan ürünlerin dekara verim miktarlarının buğday yönünden 400 kg, saman yönünden 350 kg, bostan yönünden 2000 kg olarak değerlendirilmesi uygun olup, Dairemiz denetimine aynı bölgeden gelen 2021 değerlendirme tarihli dosyalarda uygulanan şekilde buğday satış fiyatının 2,25 TL, samanın 1,10 TL, bostanın 1,80 TL, buğday giderinin 367,63 TL, bostan giderinin ise 858,72 TL alınıp, Dairemizce Coğrafi Bilgi Sistemleri Parsel Sorgulama Uygulamasından yapılan gözlemde dava konusu taşınmazın konumu, bilirkişi raporunda yazılı özellikleri değerlendirildiğinde %100 oranında objektif değer artışı uygulanması suretiyle değer biçilmesi ve kamulaştırma bedelinin suretiyle değer biçilmesi ve kamulaştırma bedelinin hesaplanması için bilirkişi kurulundan alınan ek raporda dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan 121401 ada 58 parsel sayılı taşınmazda bölümde %5 değer azalışı olacağı Dairece de uygun görüldüğüne var ki ek raporda %5 değer azalışının kamulaştırma bedeline ilave edilmediği anlaşıldığından bu hususta Dairece resen hesaplama yapılmak suretiyle birleştirilen dava hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği gibi, 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki “ Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir” hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiği Anayasa Mahkemesinin iptal karının gereğinin yerine getirilmesi açısından yapılması gereken, taraflar arasında kararlaştırılmış daha yüksek akdi faiz oranı da bulunmadığına göre dava tarihi esas alınarak belirlenen kamulaştırma bedeline dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için Anayasa'nın 46 ncı maddesinde belirtilen en yüksek faiz olan “Kamu Alacaklarına Uygulanan En Yüksek Faiz” oranının uygulaması gerektiği kabul edildiği ve faize yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği de gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kamulaştırma bedelinin 649.250,16 TL olduğunun tespitine karar verilerek birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca Anayasa Mahkemesinin 2022/83 Esas, 2023/63 Karar sayılı iptal kararı gözetilerek faize ilişkin hatalı hüküm kurulduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci ve 12 nci maddeleri
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Arazi niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
3.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekilinin tüm, asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4.Yargıtayın hukukî güvenlik ve hukukî öngörülebilirliğin temini amacıyla içtihat birliğini sağlama görevinin bulunduğu nazara alınarak yapılan değerlendirmeye göre; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken dava tarihinden karar tarihine kadar kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizin uygulanması doğru görülmemiştir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2.Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı idare vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2 nolu bendinin (a) alt bendinde yer alan "dava tarihinden '' ibaresinin çıkartılması, yerine "dava tarihinden dört ay sonrası olan 15.08.2021" ibaresinin yazılması, yine aynı bentte yer alan "kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek oranda" kelimelerinin çıkarılarak yerine "yasal" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Asıl davada davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.
Bu nedenle somut olayda kanaatimce;
Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerekmekte ise de;
Birleştirilen bedel tespit ve tescil davasında davalı tarafın “yasal faiz” oranının dışında bir “faiz” oranının uygulanmasına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir istinaf ve temyiz talebi dosya kapsamında bulunmamaktadır. Dolayısıyla asıl alacağın fer'isi niteliğindeki faiz alacağı için uygulanacak faiz oranına ilişkin davalı tarafın bir talebi bulunmadığından eldeki derdest dosyada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen ve sonucu itibarıyla katıldığım "Düzeltilerek Onama kararına" ve “Değerlendirme” bölümünün.lu bendinde yazılı olan gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum.