Logo

5. Hukuk Dairesi2024/6371 E. 2025/317 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın maliki tarafından Hazineye karşı açılan tazminat davasında, taşınmazın bedelinin tespitine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İmar parseli niteliğindeki taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının değerinin belirlenmesinde, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmaksızın, bilirkişi tarafından belirlenen birim fiyat üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/296 Esas, 2023/868 Karar

DAVA TARİHİ : 21.12.2018

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ..., Aşağı...Mahallesi 80 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, davada Hazineye husumet yöneltilemeyeceğini, tapu hâlâ davacının kendi adına olması sebebiyle davacı sıfatının bulunmadığını, idarî yargının görevli olduğunu, tazminat koşullarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.09.2020 tarihli ve 2018/386 Esas, 2020/211 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.11.2021 tarihli ve 2021/285 Esas, 2021/1045 Karar sayılı kararı ile davaya konu taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmış olması nedeniyle mülkiyet hakkı anılan bölüm bakımından kullanılamaz hâle gelmiş olacağından davalının sorumluluğuna gidilmiş olmasının yerinde olduğu; ancak taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmayan bölümünün mülkiyeti üzerinde herhangi bir kısıtlama bulunmadığına göre bu bölüm bakımından davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği; ayrıca emsal dosyalarda belediyeden gelen yazı ile emsalden 0,31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığının belirtildiği, Mahkemece hükme esas alınan ek raporda davaya konu taşınmazdan %25 oranında kesinti yapıldığı gerekçesiyle düzenleme ortaklık payı oranının düşülmemiş olmasının doğru olmadığı; dosyadaki belgeler ile davaya konu taşınmazdan yola terk ya da başkaca bir nedenle kesinti yapılmamış olduğu da anlaşıldığı, bu durumda bilirkişi heyetince belirlenen emsal ve karşılaştırma tablosu usulüne uygun olmakla birlikte 290,12 TL birim fiyat üzerinden %31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak 200,18 TL birim fiyat üzerinden taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 541,45 m²ye karşılık gelen 108.388,97 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 03.11.2021 tarihli ve 2021/285 Esas, 2021/1045 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun (3621 sayılı Kanun) 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan ‘’Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.’’Aynı kanunun kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ‘ Komisyonca tespit edilip valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.’ hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti halinde ise 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınması gerekirken sadece ... Valiliğinin 21.07.2022 tarihli cevabi yazısına göre taşınmazın 3621 sayılı Kanun kapsamında kıyıda kalması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi, doğru görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; %31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazdan daha önce imar parselasyonu tatbiki sırasında kesinti yapıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmazın imar parseli olduğunu, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, emsal kıyaslamasının hatalı olduğunu, bedelin düşük olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu; ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, davacı vekili yararına maktu vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, davanın reddi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tazminat talebine konu ... ili, ..., Aşağı...Mahallesi 80 ada 2 parsel sayılı tapu kaydında 675 m² yüzölçümlü taşınmazın satış yolu ile 24.05.2018 tarihinde tapu kaydı üzerinde herhangi bir şerh olmaksızın davacı tarafından edinildiği, davacının satıştan sonra taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını 08.06.2018 tarihli yazı ile öğrendiğini, mülkiyet hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile işbu davanın 21.12.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Dosyadaki belgeler, hükme esas fen bilirkişi raporu ve Dairemizin geri çevirme kararı sonrası gelen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün 21.05.2024 tarihli müzekkere cevabı birlikte değerlendirildiğinde dava konsu taşınmazın 541,45 m²lik kısmının kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığı anlaşılmakla arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; imar parseli niteliğinde olan taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümüne bilirkişi kurulu tarafından belirlenen 290,12 TL/m² birim fiyatı üzerinden değer biçilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava konusu taşınmaz için belirlenen birim değerden emsal taşınmazdan kesilen düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapılarak düşük değer takdiri bozmayı gerektirir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.