Logo

5. Hukuk Dairesi2024/8066 E. 2025/2972 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin davada, tazminat miktarının belirlenmesi ve hükmedilen faiz ile vekâlet ücretinin başlangıç tarihi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Devletin kusursuz sorumluluğu ve tapu iptali nedeniyle oluşan gerçek zararın tazmini gerektiği, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal değer biçilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararları ile kesinleşen hususların tekrar incelenemeyeceği gözetilerek yerel mahkemenin tazminat miktarı, faiz ve vekâlet ücreti başlangıç tarihi hususlarında verdiği karar onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/423 Esas, 2023/989 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Yalova ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 112 ada 25 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle harcın tamamlatılması gerektiğini belirterek davanın zamanaşımı nedeni ile reddine; yasal ön başvuru şartları yerine getirilmediğinden reddine; davanın esastan haksız ve yersiz olması nedeni ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 12.03.2015 tarihli ve 2014/340 Esas, 2015/104 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve belirlenen bedelin davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 12.03.2015 tarihli ve 2014/340 Esas, 2015/104 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece emsal araştırması yapılarak, emsal kayıtları dosyaya getirtilmiş ise de hükme esas alınan inşaat, fen ve mülk bilirkişiden oluşan bilirkişi raporunda hangi taşınmazın emsal kabul edildiği açıklanmadan ve dava konusu taşınmazla herhangi bir karşılaştırma yapılmadan, emsale göre daha mı değerli, daha mı değersiz olduğu tartışılmadan, "çevredeki serbest piyasa rayicine göre" denilmek suretiyle ve aynı apartmanda bulunan Mahkemenin 2014/391, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/718 ve 796, 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/340, 371 ve 253 sayılı dosyalarında yargılamaya konu edilen ve dairede aynı gün temyiz incelemesi yapılan bağımsız bölümlerin herbiri için aynı şekilde matbu rapor hazırlanmak suretiyle hesaplama yapılmış, ayrıca değerlendirme tarihi olarak tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih değil; dava tarihi esas alınmıştır. Doğru sonuca varılabilmesi için, tarafların göstereceği ya da resen belirlenecek emsal kayıtlar tapu müdürlüğünden getirtildikten sonra hangisinin esas alındığı raporda açıklanmalı, sadece satış değeri değil; emlak vergi değerleri de dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırmasında gözönünde tutulmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin, tapu iptali kararının kesinleştiği 2013 yılı itibarıyla emlak vergisine esas tutulan asgari metrekare değerleri ve satış değerleri karşılaştırılarak, birbirine göre üstün ya da eksik yönleri tartışılmalı, değerlendirmeye esas alınan oranlar fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişkinin nedeni açıklanmalı, buna göre bir hesaplama yapılarak karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 06.11.2017 tarihli ve 2016/307 Esas, 2017/446 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 06.11.2017 tarihli ve 2016/307 Esas, 2017/446 Karar sayılı kararına karşı taraf vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönteme uyulmamış, değerlendirme tarihi 10.09.2013 olmasına rağmen bilirkişiler 24.06.2013 tarihini değerlendirme tarihi kabul etmiş, dava konusu taşınmaz ve emsal taşınmazın birbirine göre üstün ve eksik yanları kıyaslanırken “emsal taşınmazın rakımının yüksek olması ve denizi daha geniş açıdan görmesi nedeni ile dava konusu taşınmazdan %50 daha değerli kabul edilmeli” denmesine rağmen dava konusu taşınmaz daha değerliymiş gibi hesap hatası yapılmış, emsal taşınmazın metrekare değeri 139,80 TL olarak hesap edilmesine karşın, dava konusu taşınmaz emsal taşınmazdan 2,75 oranında daha değerli denilerek bu sefer metrekare değeri 82,22 TL alınarak hesap yapılmış, taşınmazın bulunan değerine kat irtifakı kurulu olması gerekçe gösterilek %90 oranında ikinci kez değer artırımı yapılmış, dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazın emlak vergi değerleri eşit olmasına rağmen bilirkişilerce bu husus dikkate alınmadan dava konusu taşınmaz emsalden 2,75 oranında değerli kabul edilmiştir. Emsal olarak alınan taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablosu dosyaya getirtilmemiş, emsal taşınmazın kadastral parsel mi imar parseli mi olduğu araştırılmamış, taşınmazlardan düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediği araştırılmamış ve bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulması, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun (634 sayılı Kanun) 46 ncı maddesine göre değerlendirme yapılması gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise arsa değeri yukardaki belirtilen ilkelere göre belirlenmemesi, binanın tamamının değeri belirlenip arsa payına karşılık gelen değer hesaplanmaması, ortak alanların nereler olduğunun raporda ifade edilmemesi, arsa üzerinde bulunan kat irtifakının taşınmazın değerini etkileyen ekonomik faktörlerden bahsedilerek bulunan değerin %90 oranında artırılması, sözü edilen ilkelere uygun olmayan rapora göre hüküm kurulması, davacıların malik oldukları bağımsız bölüm numaralarının hükümde yanlış yazılması, dava tarihi 01.07.2014 olmasına rağmen gerekçeli karar başlığında bu tarihin 24.05.2016 olarak yazılması doğru görülmediğinden Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemenin 22.06.2020 tarihli ve 2019/365 Esas, 2020/171 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D. Üçüncü Bozma Kararı

1. Mahkemenin 22.06.2020 tarihli ve 2019/365 Esas, 2020/171 Karar sayılı kararına karşı taraf vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmaz ile somut emsal olarak alınan taşınmazın Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerlerinin karşılaştırılmasında; emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın eşdeğer oldukları anlaşılmasına rağmen, bilirkişi kurulunca dava konusu taşınmazın emsal taşınmazdan %125 daha değerli olduğu kabul edildiğinden bilirkişi raporu inandırıcı ve somut gerekçelere uygun görülmediğinden, dava konusu taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulu olup 634 sayılı Kanun'un 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca bağımsız bölümlere değer biçilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, bilirkişilerin ilk raporunda ısrar etmeleri halinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile yeniden keşif yapılıp, alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Mahkemece tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihine göre değerlendirme yapılarak tazminata hükmedildiğinden, değerlendirme tarihi olan 10.09.2013 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, faizin dava tarihinden başlatılması, dava aynı hukuki sebepten kaynaklandığından kendilerini vekil ile temsil ettiren davacılar lehine tek vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, vekille temsil edilen davacılara ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesi, davalı Hazine harçtan muaf olduğu hâlde, yargılama giderleri arasında aleyhine harca hükmedilmesi, davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden, yargılama giderlerinin kabul ve ret oranına göre taraflar üzerinde bırakılması gerektiğinin ve reddedilen kısım üzerinden davalı Hazine lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmediğinden Mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişilerin uygun seçilmediğini, taşınmazın gerçek değerinin hesaplanmadığını, emsal satışın doğru tespit edilmediğini, taşınmazın değerini etkileyecek unsurların dikkate alınmadığını, yapılan usuli işlemin ıslah olarak değerlendirilemeyeceğini, bu nedenle davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; orman niteliğindeki dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olması mümkün olmadığından davanın reddi gerektiğini, tazminat bedelinin yüksek tespit edildiğini, faizin kesinleşme tarihinden işletilmesinin hatalı olduğunu, idare harçtan muaf olduğundan keşif harcı, başvurma harcı ve nispi vekâlet ücretinden sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

05.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.