Logo

5. Hukuk Dairesi2024/81 E. 2024/6015 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptaline konu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu ve değerinin emsal karşılaştırması yöntemiyle belirlenmesinde bir isabetsizlik görülmediği, ayrıca bozma kararıyla kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan hususların yeniden incelenemeyeceği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/191 Esas, 2023/224 Karar (Birleştirilen Karasu

2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/265 Esas)

DAVA TARİHİ: 05.08.2013

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl dava ile ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı idare vekili asıl dosyaya ilişkin dava dilekçesinde özetle; ...Mahallesi, 338 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 14.680 m²lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle Karasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/742 Esas, 2013/423 Karar sayılı kararıyla tapusunun iptal edildiğini, ilgili kararın temyiz yoluna başvurulmaksızın 06.09.2013 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenle uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı idare vekili birleştirilen dosyaya ilişkin dava dilekçesinde özetle; asıl dosyada saklı tutulan 494.938,40 TL'nin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını, bu tip yerlerin Hazine adına da olsa tapu siciline tescil edilemeyeceğini, işlemin ancak terkin işlemi olabileceğini, kıyıların zamanaşımı yoluyla kazanılmasının, tapu sicili hükümlerine bağlı tutulmasının, haczedilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davacının hukuken tapu siciline tescil edilmiş olmasına dayanarak söz konusu taşınmaz için hak talep etmesinin yerinde olmadığını, usule ve kanuna aykırı olarak açılmış bulunan haksız ve dayanaksız davanın reddini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 29.03.2016 tarihli ve 2013/349 Esas, 2016/82 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 29.03.2016 tarihli ve 2013/349 Esas, 2016/82 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; davacıya ait tapu kaydının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiği, her ne kadar kıyıların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu kütüğünün davacı adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleşmeden eldeki dava açıldığından, mahkemece dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak esas alınmasında isabesizlik bulunmamaktadır. Mahkemece 3 kez keşif yapılmış her üç raporda da taşınmazın değerleri farklı bulunmuş, mahkemece hükme esas alınan rapora neden üstünlük verildiği de açıklanmamıştır. Bilirkişi raporlarında taşınmazın arsa vasfında olduğu kabul edilerek emsal metoduna göre değer belirlendi ise de tazminat istemine dayanak yapılan taşınmazın değerlendirme tarihi olan 05.08.2013 tarihi itibari ile imar planı içinde olup olmadığı, imar planı içindeyse imar planının hangi tarihte yapılıp kesinleştiği, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılıp yapılmadığı, imar planı içinde değilse de değerlendirme tarihi itibarıyla belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, belediye sınırları ve meskun saha içinde olup olmadığı araştırılmamıştır. Kaldı ki; değerlendirme tarihi itibari ile taşınmazın arsa vasfında olduğu kabul edilse dahi, bilirkişilerce somut emsal olarak alınan taşınmaza ilişkin güncel tapu kaydı, imar planı içinde yer alıp almadığı, imar planı içinde ise düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılıp yapılmadığı, değerlendirme tarihi itibari ile m² emlak değerleri araştırılmamış, dava konusu taşınmazın fotoğrafları dosyaya eklenmemiştır. Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın üzerinde bulunan bina değeri arsa bedeline eklenmişse de diğer raporlarda bina bedelinden bahsedilmemiş, değerlendirme tarihi itibari ile taşınmaz üzerinde bina olup olmadığı hususu de araştırılmamıştır. Bu durumda; değerlendirme tarihi itibari ile davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez. Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın değerlendirme tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde, değerlendirme tarihinden önce satışı yapılan emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 2013 yılındaki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 22.09.2021 tarihli ve 2018/376 Esas, 2021/493 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin 22.09.2021 tarihli ve 2018/376 Esas, 2021/493 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu 338 ada 1 parsel sayılı, 38.560 m² yüzölçümlü, kargir gazino ve pist ve kumluk saha vasıflı taşınmazın 04.10.1967 tarihinde tesis kadastrosu sebebiyle davacı ... Belediyesi adına tespit ve tescil edildiği, Hazine tarafından açılan dava sonucunda Karasu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/742 Esas, 2013/423 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın 14.680 m²lik kısmının tapusunun kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile iptaline ve tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçmeksizin 06.09.2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 05/08/2013 tarihinde, birleştirilen davanın 26.08.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. 3533 sayılı "Umumi, Mülhak ve Hususi Bütçelerle idare edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesi Devlete veya Belediyeye veya Hususi İdarelere Ait Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolu ile Halli Hakkında Kanun'un" 2570 sayılı Kanun'la değiştirilen 4 üncü maddesine göre katma bütçe ile idare edilen daireler, belediyeler, özel bütçe ile idare olunan veya sermayesinin tamamı devlet, belediye veya özel idarelere ait olan daire ve müesseselerin veya bu daire veya müesseselerden biri ile 2 nci maddede yazılı dairelerden birisi arasında çıkan uyuşmazlıklarda, bulunduğu yerin ve uyuşmazlık taşınmaza ilişkin ise o taşınmazın bulunduğu yerin ve taraflar değişik yerlerde bulunuyorlarsa davalı durumda olan daire veya müessesenin veya birden çok oldukları takdirde bunlardan birinin bulunduğu yerin yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı veya hâkimi tarafından hakem sıfatıyla çözülür. Tarafların anılan kanun hükmüne tâbi kurumlar oldukları açıktır. Görev sorunu yargılamanın her safhasında re’sen gözetileceğinden, bu durumda, davaya yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı veya hakimi tarafından hakem sıfatıyla bakılması gerektiği gerekçesiyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilmesi hatalı olup kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleştirilen dava yönünden ise reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleştirilen dava yönünden usuli muktesap hak oluşmadığını, birleştirilen dava yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat koşulları oluşmadığını, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılması gerektiğini, bedelin fahiş olduğunu, davanın reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre, arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacı idare peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

16.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.