Logo

5. Hukuk Dairesi2024/944 E. 2024/6311 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasının zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davalarında zamanaşımının mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı, YHGK kararı ve Anayasa Mahkemesi kararı ile hukuk yolunun etkili hale gelmesiyle zamanaşımı süresi dolmuş davalar için makul süre içerisinde dava açılması gerektiği, somut olayda makul sürenin aşıldığı gözetilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1867 Esas, 2023/3629 Karar

DAVA TARİHİ: 18.11.2019

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ:... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/563 Esas, 2023/150 Karar

Taraflar arasındaki uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 2510 sayılı İskan Kanunu uyarınca iskanen iktisap edilen ...mevkiindeki 1334 parsel numaralı 33.700 m²lik taşınmazın, orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle... Tapulama Mahkemesinin 29.11.1973 tarihli ve 1957/470 Esas, 1973/24 Karar sayılı kararıyla iptali ile tapulama dışı bırakıldığını akabinde zeytinlik olarak Hazine adına tescil edildiğini tapunun herhangi bir bedel ödenmeksizin alınması suretiyle müvekkillerinin vefat eden ebeveynlerinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğini 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatının tapunun iptaline dair hükmün kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazinede tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, dava konusu taşınmaz ile ilgili orman idaresinin ... Kadastro Mahkemesinin 1957/470 Esas, 1973/24 Karar sayılı kararı ile taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini ve 21.03.1974 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşen bu mahkeme kararına istinaden taşınmazın 10.04.1974 tarihli ve 505 yevmiye numarası ile Hazine adına tescil edildiğini, iş bu tazminat davasının mahkeme kararının kesinleşmesinden 46 yıl geçtikten sonra açıldığını, bu nedenle davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro müdürlüğünce yapılan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 22/A çalışmaları sonucu taşınmazın 25781.77 m² ve 253 ada 1 parsel olarak tespit ve sınırlandırma yapılarak ilan edildiğini ve çalışmanın kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın Maliye Hazinesi adına ilk tescilinin 06.01.1998 tarihinde yapıldığını, 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca açılan davanın 10 yıl geçtikten sonra açıldığını, ormanların özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların mülkiyet haklarının ihlal edildiğini, davacılar bakımından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolunun etkili hale geldiği dikkate alındığında zaman aşımı süresinin geçmediğini, sonradan oluşan bir hukuk yoluna ilişkin zamanaşımı süresinin, bu yola başvurulmasını kesin olarak imkansız hale getirecek bir tarihte başlayacağının kabulünün mülkiyet hakkında yapılacak sınırlamanın istisna olduğu ilkesiyle bağdaşmadığını, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde haksız olarak el konulan taşınmazların bedelinin tahsili gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu Muğla ili,... ilçesi, Kaya Mahallesi 1334 parsel sayılı taşınmazın, 28.12.1956 tarihinde yapılan tapulama tespiti ile iskanen...,... ..., ... mülkiyetinde olduğu gerekçesi ile bu kişiler adına tespit edildiği, Orman Genel Müdürlüğünün itirazı üzerine... Tapulama Mahkemesinin 1957/470 Esas, 1973/24 Karar sayılı kararı ile dava konusu yerin orman sayılan yerlerden olduğu kabulü ile orman olarak tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 21.03.1974 tarihinde kesinleştiği, daha sonra yapılan kullanım kadastrosu çalışmaları sırasında, 26.09.1997 tarihli kadastro tespiti ile taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olmakla birlikte,...,... ..., ... işgalinde bulunduğu, ancak 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi uyarınca 40/100 dönüm sınırlaması nedeniyle, 1601 parsel olarak Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığı, adı geçenlerin itirazı üzerine,... Kadastro Mahkemesinin 1998/7 Esas, 2003/148 Karar sayılı kararı ile tespit gibi tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2004/192 Esasa, 2004/745 Karar sayılı kararı ile onanarak, 03.05.2004 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Her ne kadar davacılar vekilince Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru nolu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı ile yapılan içtihat değişikliği sonucunda davacılar bakımından iç hukuk yolu etkin hale geldiği gerekçesi ile zaman aşımı oluşmadığını ileri sürmüş ise de, Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak davanın açılması gerektiği, somut olayda makul sürenin geçtiği, kaldı ki; dava konusu taşınmaza ilişkin olarak hiç bir zaman davacılar murisi adına bir tapu oluşmadığı, taşınmazın önce tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, ardından davacılar murisleri tarafından 20 yılı aşan süredir işgalci olarak kullandığının belirtildiği, 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde açıklanan 40/100 dönüm sınırlaması nedeniyle malik olamayacağı açıklanarak Maliye Hazinesi adına tescil edildiği sonuç olarak; mülkiyet iddiasıyla açılan davanın reddine ilişkin kararın 03.05.2004 tarihinde kesinleştiği dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz itirazında bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davacıların, dayandığı eski tapu kaydı kapsamında kalan ve 1956 yılında yapılan genel kadastro çalışmaları sırasında murisler adına tespit edilmesine müteakiben Kadastro Mahkemesi kararı ile orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan taşınmazın elden çıkması nedeniyle mülkiyet hakları ihlal edildiği gerekçesiyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat istemli eldeki bu davayı açtıkları anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru No.lu ve 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasını mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanarak dava açılmalıdır.

3. Buna göre, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli ve 2014/6673 başvuru No.lu kararı gereği 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava için 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesinin belirtilen hak ihlali kararı nazara alındığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra 18.11.2018 tarihinde açılan eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı gibi her ne kadar 28.12.1956 tarihinde yapılan tapulama tespiti ile iskanen...,... ..., ... malı olduğu gerekçesi ile bu kişiler adına tespit edilmişse de Orman Genel Müdürlüğünün itirazı üzerine... Tapulama Mahkemesinin 1957/470 Esas, 1973/24 Karar sayılı kararı ile dava konusu yerin orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü ile orman olarak tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 21.03.1974 tarihinde kesinleştiği daha sonra yapılan kullanım kadastrosu çalışmaları sırasında, 26.09.1997 tarihli kadastro tespiti ile taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olmakla birlikte,...,... ..., ... işgalinde bulunduğu, ancak 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesi uyarınca 40/100 dönüm sınırlaması nedeniyle, 1601 parsel olarak Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığı, adı geçenlerin itirazı üzerine,... Kadastro Mahkemesinin 1998/7 Esas, 2003/148 Karar sayılı kararı ile tespit gibi tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2004/192 Esas, 2004/745 Karar sayılı kararı ile onanarak, 03.05.2004 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.

4. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.