Logo

6. Hukuk Dairesi2022/2690 E. 2023/3136 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı belediye ile yapılan ve imar planının iptali nedeniyle ifa imkansızlığına uğrayan protokole ilişkin geçersizlik tespiti, maddi ve manevi tazminat istemli davada, davalı idarenin kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı ve neticesinde davacıların ne kadar tazminata hak kazandığı.

Gerekçe ve Sonuç: Protokolde kesin vade bulunmaması, davacıların tahliye yükümlülüğünün olması, davalının ifaya başlaması ve imkansızlığın davalının kusurundan değil, mahkeme kararıyla imar planının iptalinden kaynaklanması gözetilerek, davacıların maddi ve manevi tazminat talepleri reddedilmiş ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2018/1796 E., 2022/533 K.

DAVA TARİHİ : 30.07.2015

HÜKÜM/KARAR : Davacıların İstinaf Talebinin Reddine, Davalının Kısmen Kabulüne,

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/346 E., 2017/303 K.

Taraflar arasındaki protokolün geçersizliğinin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; müvekkillerinin murisine ait gayrimenkul üzerinde kat irtifakı tesis edilmek suretiyle inşaat yapılması ve hak sahiplerine bağımsız bölüm verileceği hususunda davalı ile 30.09.1996 tarihli protokol yapıldığını; davalının protokolden sonra taşınmaza katlı otopark - çarşı ve iş merkezi yapımına dair yüklenici ile 27.02.1997 tarihli protokol yaptığını; ancak 09.08.1996 onanlı Islah İmar Planının İdare Mahkemesi kararıyla iptal edildiğini; davalının yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi kurulan kat irtifakı nedeniyle hak sahiplerine külfetler yüklendiğini, müvekkilinin protokol gereği vermiş olduğu taşınmazın iade edilmesi gerektiğini, ancak taşınmazların yıkıldığından aynen iadesinin imkansız hale geldiğini; iptal kararı ile ifanın imkansızlaşmasının 24 aylık inşaat süresinin dolmasından sonra olduğunu; idarenin inşaattaki gecikmeden ve edimin imkansız hale getirilmesinden sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla; taraflar arasındaki protokolün yok hükmünde sayılmasına ve tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına; taşınmazın eski hale getirilmesine, aynen iadesine; davalı belediyenin hak sahibi müvekkillere vermiş olduğu elem ve ıstıraplar karşılığı her bir müvekkil için ayrı ayrı 2.500,00 TL'den toplam 12.500,00 TL manevi tazminatın tahsiline; müvekkillerinin kat irtifakı kurulduğu günden bu güne kadar ödemek zorunda kaldıkları şimdilik 5.000,00 TL munzam zararlarının tahsiline; davalının protokolü nedeniyle kaçırılan fırsatlardan dolayı uğranılan 50.000,00 TL maddi zararın tahsiline; taşınmazın aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde kat irtifakının davalı adına tesciliyle kaybedilen taşınmazın güncel değerinin fazlaya dair talebi saklı kalmak koşuluyla şimdilik 100.000,00 TL bedelin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; parselasyon yapılmasına ilişkin 09.08.1996 onanlı ıslah imar planı uyarınca 17.10.1996 günlü encümen kararı ile dava konusu yeri kapsayan parselasyon yapıldığını, yapılacak inşaat ile ilgili olarak yapılan ihale sonucu yüklenici firma ile anlaşma imzalandığını, İdare Mahkemesi'ne açılan dava neticesinde encümen kararı ve ıslah imar planının iptaline karar verildiğini, sözleşmenin İdare Mahkemesi'nin kararıyla ifa imkansızlığı sebebiyle sona erdiğini davacı tarafın zarar talebinin hukuki dayanağı bulunmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahalinde keşif yapılarak alınan raporunda, idare mahkemesince işlemin iptaline karar verilmekle inşaat yapımında ifa imkansızlığı oluştuğundan sözleşmenin geçersiz olduğu, taşınmaz yıkıldığından aynen iadesinin mümkün olmadığı ve yıkılan taşınmazın dava tarihindeki yapı değerinin 32.598,00 TL olmakla davacıların payları oranında alacak talebi bakımından davanın kabulüne; davacıların 5.000,00 TL munzam zarar ve 50.000,00 TL maddi tazminat taleplerinin de ispatlanamadığı ve davalının sorumluluğunu gerektiren herhangi bir illiyet bağı bulunmadığından reddine; manevi tazminat talebinin ise şartları oluşmadığından reddine; taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanabilirliği kalmadığı için iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin iptaline, davacıların hisseleri oranında olmak üzere toplam 32.598,02 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, davacı tarafın diğer maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kamu yararına aykırılığın protokol öncesinde öngörülmemesinin davalı idarenin kusurlu olduğunu ispatladığını, protokolün uygulanmasında tarafların kusuru olmasa dahi yasa gereği sorumluluklarının olduğunu, aynen uygulanmayan ve yerine getirilmeyen protokolden kaynaklanan kayıpların munzam zararları oluşturacağını, müvekkillerine ait yer aynen iade edilmiş olsa idi elde edelecekleri yarardan mahrum oldukları zararların doğduğunun daha somut anlaşılacağını, bu zararın doğumuna davalıyla yapılan protokolün sebep verdiğini, taşınmazdan kaynaklanan hakların protokolle davalı idareye geçirmiş olmasına rağmen bu taşınmazların vergisini davalıya ödemeye devam ettiklerini, davalı belediyenin haksız kazanç elde etmeye devam ettiğini, buna ilişkin delillerin raporda dikkate alınmayarak zarar hesaplanmasında göz ardı edildiğini, protokolün 6. maddesinde inşaat yapım süresi için belirlenen 24 aylık sürede inşaat yapımı olanaklıyken bunu gerçekleştirmediğini, İmar iptalinin inşaatın yapılma sürecinden çok sonra olduğunu, idarenin inşaattaki gecikmesinin edimin imkansız hale getirilmesinde ayrıca sorumlu tutulacağını, mahkemenin bu konuları gerekçesinde tartışmadığını; karara dayanak bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olduğunu, bedelin belirlenmesinde taşınmazın bulunduğu bölge, yapı özellikleri ve çevre emsalleri de göz önüne alınarak hesaplanması gerekirken yalnızca ilgili tablo üzerinden belirlenen bedelin taşınmazın gerçek değerini göstermediğini, mahkemenin davalı idarenin sözleşmenin iptalinde kusurlu olup olmadığı yönünde gerçek bir araştırma yapmadan, dayanaksız bir gerekçeyle manevi tazminat talebini reddetmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davanın reddi gerektiğini; aksi takdirde taşınmazın yıkım tarihindeki değerine hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında düzenlenen sözleşme gereğince yıkım işlemi yapıldıktan sonra İdare Mahkemesinin kararı ile İmar Planının iptaline karar verildiği ve bu durumun her iki taraf yönünden objektif imkansızlık sonucunu doğurduğu, mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanabilirliği de kalmadığı için iptaline karar verilmiş ise de; imkansızlığın sözleşmenin imkansızlığının sonradan verilen İdare Mahkemesi kararına dayalı olduğundan sonradan meydana gelen objektif ifa imkansızlığı nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiği, TBK'nın 136. maddesi gereğince tarafların birbirinden aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermesi gerektiği ancak davacıların gecekondu vasfında taşınmazın maliki oldukları, kaçak bina vasfında olduğu ve ekonomik değeri bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece taşınmaz değeri üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı, bu nedenle objektif ifa imkansızlığının kesinleştiği idare mahkemesi kararının kesinleşme tarihi itibarıyla 1999 yılı yaklaşık birim maliyetine göre taşınmazın enkaz bedelinin tespiti için bilirkişiden alınan 03/09/2021 tarihli ek raporda bedelin 3.738.721.675 ETL (3.738.72 TL) olduğu belirtildiğinden bu miktar için davanın kabulü gerektiği, munzam zarar talebi bakımından ise sözleşme düzenlendikten sonra yargı kararları ile oluşan imkansızlık nedeniyle ifanın imkansız hale geldiği ve taraf kusurundan kaynaklanmadığından bu halde munzam zarar ile kaçırılan fırsatlardan dolayı uğranılan maddi zarar talep edilemeyeceğinden davacının bu isteminin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu, dava konusu taşınmazda oluşan kat irtifakına göre C Blok 5. Kat 63 no'lu bağımsız bölümün hisseleri nispetinde davacılar adına kayıtlı olduğundan vergi ödemeleri Vergi Usul Kanunu uyarınca yapıldığından ve vergi tahakkuku idari bir işlem olduğundan buna ilişkin zarar talebinin ve manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçeleriyle davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararı kaldırılarak taraflar arasında düzenlenen 30/09/1996 tarihli protokolün geçersizliğinin tespitine; 3.738,72 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine; davacı tarafın fazlaya ilişkin talebi ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine; fazlaya ilişkin istemin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kamu yararına aykırılığın protokol öncesinde öngörülmemesinin davalı idarenin kusurlu olduğunu ispatladığını, idarenin inşaattaki gecikmesinin edimin imkansız hale gelmesinde ayrıca sorumlu tutulacağını, bu durumun gerekçede tartışılmadığını, protokolün 6. maddesinde inşaat yapım süresi için belirlenen 24 aylık sürede inşaat yapımı olanaklıyken bunu gerçekleştirmediğini, İmar iptalinin inşaatın yapılma sürecinden çok sonra olduğunu, protokolün uygulanmasında tarafların kusuru olmasa dahi yasa gereği sorumluluklarının olduğunu, inşaatın iptal kararından önce tamamlanabileceğini, enkaz bedeli verilmesi hatalı olup hak ve adaletle bağdaşmadığını, taşınmazdan kaynaklanan hakların protokolle davalı idareye geçirmiş olmasına rağmen bu taşınmazların vergisini davalıya ödemeye devam ettiklerini, davalı belediyenin haksız kazanç elde etmeye devam ettiğini, davacıların yaşadıkları hayal kırıklığı ve üzüntü karşısında manevi tazminat talebini reddetmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen adi yazılı protokolün geçersizliğinin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470 - 486 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup ve özellikle taraflar arasındaki protokolde açıkça bir kesin vade kararlaştırılmamış olmasına, davacıların taşınmazı tahliye yükümlülüğünün bulunmasına ve davalı tarafça dava konusu protokolün akdedildiği tarihten makul süre içerisinde dava dışı yüklenici ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdedilip ifaya başlanıldıktan sonra mahkeme kararı neticesinde meydana gelen sonraki objektif ifa imkansızlığının borcu sona erdirmesine ve imkansızlığın meydana gelmesinde davalı kusurunun ispatlanamamış olmasına göre davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04/10/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.