"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARDA
DAVA TARİHİ : 27.01.2016
HÜKÜM/KARAR : Esastan Red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/459 E., 2021/522 K.
Taraflar arasında sıra cetvelinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda mahkemece asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2018/294 E. sayılı davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin alacaklı olduğu takip dosyasında davalılardan borçlu ...'ün murisinden intikal eden 15 parselde kayıtlı taşınmaza mirasçılık alacağı nedeniyle haciz koyduğunu, davalı borçlunun borcu intikal eden aynı taşınmaza farklı takip alacaklılarca başkaca hacizler konulduğunu ve Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi davası açılarak satışı istendiğini ve neticesinde bahse konu taşınmazın satılarak paraya çevrildiğini, satışa konu taşınmaz üzerinde birden fazla haczin bulunması sebebiyle satış işlemleri için görevlendirilen Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunca 2013/31 Satış sayılı dosyası ile sıra cetveli hazırlandığın, sıra cetvelinde itirazı gerektirir bir çok eksiklik ve hata bulunduğunu, sıra cetveline esas olan İİK’nın 100. maddeye yarar bilgiler için ilgili icra dairelerine müzekkerelerin yazılmadığını, alacaklarının sıra cetveline eksik kaydedildiğini, sıra cetvelinde 1. sırada bulunan davalı alacaklı KASKİ Genel Müdürlüğü'nün satışa konu taşınmaz üzerindeki haczinin düştüğünü,ayrıca icra takibi dosyasının da icra müdürlüğünce takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırıldığını, Satış Müdürlüğü satış dosyasında mevcut veraset ilamına göre murisin miras payını 3 pay kabul ettiğini ve satış bedelini, 1 pay davalı borçlu ..., 1 pay ... ve 1 payın İlhan Akgün olmak üzere mirasçılarına paylaşım yapıldığını, fakat mirasçılardan ...'ün mirastan feragat sözleşmesi ile murisin mirasından bedel karşılığında feragat ettiğini, satış memurluğunca bu hususun gözetilmediğini, bu nedenle davalı borçluya satıştan daha yüksek bir bedel ayrılması gerektiğini, daha az pay kalması nedeniyle satış memurluğunun yapmış olduğu işlemin hatalı olduğunu, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesinin çıkartılması amacıyla dava açıldığını, mirastan feragat nedeniyle değişecek paylar nedeniyle yeniden sıra cetveli düzenlenmesi gerektiğini, yeni sıra cetveli oluşturulmasına, alacaklarının 130.279,13 TL olarak sıra cetveline eklenmesi gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
Birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili dava dilekçesinde; Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2013/31 satış numaralı dosyasında düzenlenen sıra cetvelinde müvekkilinin 4. Sırada yer aldığını, 6183 sayılı Yasa’nın 21. maddesi gereği satış bedelinin garameten taksim olunması gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
Birleşen 2018/183 E. sayılı davada davacı vekili dava dilekçesinde; sıra cetvelinde takip çıkış miktarının dikkate alındığını, satış tarihi itibariyle toplam alacak miktarının dikkate alınmadığını, sıra cetvelinin hatalı düzenlendiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu cevap dilekçesinde; davada taraf olmadıklarını savunarak, asıl davanın husumet yönünden reddini istemiştir.
Birleşen 2018/294 E. sayılı davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde; birleşen davanın reddini istemiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı ... vekili cevap dilekçesinde; hacizlerinin düştüğünü, davaların açılmasına sebebiyet vermediklerini savunarak, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, sıra cetvelinde 1. sırada yer alan asıl ve birleşen davalarda Kaski Genel Müdürlüğünün satışa konu taşınmaza 03.12.2010 tarihinde haciz koyduğu, süresinde satış avansının yatırılmaması sebebiyle haczinin düştüğü, bu sebeple düşen haczin sıra cetvelinde yer alamayacak olması sebebiyle sıra cetvelindeki sıraların 1 derece öne alınması gerektiği, birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün haczinin bedeli paylaşıma konu taşınmazın satış tarihinden sonra olduğu, bu nedenle hacze iştirak edemeyeceği, asıl davada davacının satış tarihi itibariyle alacak miktarının 130.279,13 TL olduğundan bu miktarın sıra cetveline kaydedilmesi gerektiği, birleşen 2018/183 E. sayılı davada davacının satış tarihi itibariyle alacak miktarının 94.704,60 TL olduğundan bu miktarın sıra cetveline kaydedilmesi gerektiği gerekçesiyle, asıl davada davalılardan Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu ile ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile, sıra cetvelinde davacı yararına belirlenmiş olan alacak miktarının 130.279,13 TL olarak sıra cetveline kaydedilmesine, ayrılan paydan yargılama giderleri de dahil olmak üzere öncelikle davacının Kayseri 1. İcra Müdürlüğünün 2015/18025 E. sayılı dosyasındaki alacağının karşılanmasına, artan kısmın davalıya bırakılmasına, sıra cetvelinde Kaski Genel Müdürlüğü lehine 1.sıra olarak belirlenmiş olan sıranın iptali ile sıraların birer sıra öne alınmasına, birleşen 2018/294 E. sayılı davanın reddine, birleşen 2018/183 E. sayılı davanın kabulü ile, sıra cetvelinde davacı yararına belirlenmiş olan alacak miktarının 94.704,60 TL olarak sıra cetveline kaydedilmesine, sıra cetvelinde davalılara ayrılan paydan yargılama giderleri de dahil olmak üzere öncelikle davacının alacaklı olduğu Kayseri 4. İcra Müdürlüğünün 2010/7128 E. sayılı dosyasındaki alacağının karşılanmasına, artan kısmın davalılara bırakılmasına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı- birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin haciz tarihinin 09.10.2015 tarihi olsa da, satışı yapılan taşmmazın ihalesine karşı ihalenin feshi davası açılıp reddedildiği ancak davanın kesinleşmesinden sonra 21.01.2016 tarihinde sıra cetveli hazırlandığını, sıra cetveli hazırlanırken müvekkilinin haczinin mevcut olduğunu, ilk sırada yer alan alacaklının haczine iştirak ettirilmesi ve garameten paylaşım yapılması gerektiğini, birleşen 2018/294 E. sayılı davada müvekkili aleyhine bütün davalılar yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, yerel mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik veya usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekilince istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleşen davalarda uyuşmazlık, sıra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri,
3. Değerlendirme
1. Hukuk sistemimizde sıra cetveli yapma yetkisi İİK m. 140 gereğince sadece icra dairelerine aittir. Bu husus kamu düzeniyle ilgilidir ve resen dikkate alınır. Sulh hukuk mahkemesince görevlendirilen satış memuru sıra cetveli yapamaz. Sadece paylaştırma cetveli yapabilir. Yaptığı paylaştırma kesinleştikten sonra sadece hacizli paya tekabül eden meblağı, ilk haciz konulan icra dosyasına göndermesi, kalan paylarıda ortaklara ödemesi gerekirken sıra cetveli yapması isabetsiz olmuştur. Öte yandan satış ve paylaştırmaya ilişkin şikayet ve itirazların görevlendirmeyi yapan mahkemece incelenmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 322/2 maddesi ‘Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması gereken hâllerde, hâkim satış için bir memur görevlendirir. Taşınır ve taşınmaz malların satışı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır.’ hükümlerini içermektedir. Anılan hüküm uyarınca, satış memuru, ortaklığın giderilmesi davasına bakan sulh hukuk mahkemesince tayin edildiğinden, onun işlemlerine karşı şikayet ve itirazları inceleme görevi de sulh hukuk mahkemesine aittir. Bu nedenle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının re'sen BOZULMASINA,
2. Asıl ve birleşen 2018/183 E. sayılı davada davalı-birleşen 2018/294 E. sayılı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK) bölge adliye mahkemesince yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin; görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı (362/1-c) bu kararların, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlayacağı (23/2) düzenlemeleri bulunmaktadır.
Öncelikle bu hükümleri değişik ihtimallere göre değerlendirmek gerekir. Birinci ihtimal ilk derece mahkemesinin verdiği görevsizlik veya yetkisizlik kararının istinafa konu edilmiş olmasıdır. Bölge adliye mahkemesi yetkisizlik veya görevsizlik kararını yerinde görerek başvurunun esastan reddine karar vermiş ise artık kararda belirtilen mahkemenin görevi veya yetkisi kesinleşmiş olacak mahkeme kendisinin görevsiz veya yetkisiz olduğunu ileri süremeyecektir. Bu bağlayıcılık ilk derece mahkemesi için olduğu kadar verilen sonraki kararların istinafı veya temyizi halinde bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay için de geçerlidir.
İkinci ihtimal ise mahkemenin kendisini görevli veya yetkili görerek işin esasını incelemiş ancak görev veya yetki yönünden kararın istinaf edilmiş olmasıdır. Bölge adliye mahkemesi de görev veya yetkiye ilişkin istinaf itirazlarını reddederek bir karar vermiş ise bu halde de bölge adliye mahkemesi görev veya yetkiyi incelenmiş olacaktır. Bu incelemeyle verilen karar görev veya yetki yönünden temyiz edilemediğine ve kesin olduğuna göre bu kesinliğin sonraki aşamalarda da geçerli olacağı Yargıtay'ın da bu kesinlik ile bağlı olduğu ve temyiz aşamasında görev veya yetki yönünden bozma kararı verilemeyeceği açıktır. Yargıtay'ın bozma kararı verebilmesi için bozmaya konu hususu incelemeyi mümkün kılan bir temyiz bulunması gerekir. Yargıtay dava şartlarını inceleyerek bu konuda bozma kararı verebilir (HMK 371/1-b) ise de görev veya kesin yetki dava şartı olmasına rağmen temyiz edilemezlik kuralı getirildiğine göre bu dava şartlarıyla sınırlı olarak temyiz yolunun kapalı olması nedeniyle Yargıtay'ın artık görev veya kesin yetkiyi bozma sebebi yapamayacağı sonucuna varılmalıdır.
Üçüncü ihtimal mahkeme kendisini görevli veya yetkili görerek işin esasını incelemiş ve görev veya yetki yönünden de kararın istinaf edilmiş olmasına rağmen bölge adliye mahkemesi bu yönden istinaf itirazlarını reddetmiş ancak HMK 353/1-a da sayılan başka bir sebeple kararı kaldırıp geri gönderme kararı vermiş olmasıdır. Bu halde de verilen karar görev veya yetki yönünden de kesin olup temyiz edilemez olduğundan sonrasında verilecek kararların istinaf ve temyiz yoluyla incelenmesi sırasında da bu kesinlik bağlayıcı olacağından Yargıtay'ın bu konuyu bozma sebebi yapamayacağı açıktır.
Dördüncü ihtimal ise ilk derece mahkemesinin kendisini görevli ve yetkili kabul etmek suretiyle bu yönde bir karar vermemesi kararın da görev veya yetki yönünden istinaf edilmemesi sonrasında bölge adliye mahkemesinin kamu düzeni yönünden yapacağı inceleme kapsamıyla da bu konuyu kaldırıp geri gönderme sebebi yapmamış olmasıdır. Bölge adliye mahkemesi kararının temyizi üzerine Yargıtay işin esası yerine görev veya yetkiyi bozma sebebi yapabilecek midir?
Yetkinin kesin olmadığı hallerde bu konuda bir istinaf talebi yok ise artık bu konunun istinafta incelenmesi veya sonrasında temyize getirilmesi söz konusu olamayacağından bu yönden bir bozma kararı verilebileceğinden söz edilemeyecek ise de dava şartlarından olan kesin yetki ve görev yönünden bu konu değerlendirilmelidir.
HMK 371/1-b maddede dava şartlarına aykırılık bozma sebepleri arasında sayılmış ise de bu hükmü yukarıda yer verilen ve ilk üç ihtimalde değerlendirilen hükümlerden bağımsız olarak düşünmemek gerekir. Kanun bölge adliye mahkemesine görev ve yetki konusunda kesin karar verme yetkisi verdiğine ve bu kararları ayrıca Yargıtay denetimine açmadığına göre görev ile yetkinin merci tayini ve istinaf aşamasında kesinleşmesi ve Yargıtay aşamasına taşınmaması sistemini benimsediğinin kabulü gerektiğinden dördüncü ihtimal için de aynı sonucu benimsemek ve Yargıtay aşamasında görev veya kesin yetki konusunda bozma kararı verilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Kaldı ki istinaf sebepleri ile inceleme yapan bölge adliye mahkemesi kamu düzenine ilişkin görev ve kesin yetkiyi, istinaf sebebi olarak gösterilmemiş olsa bile resen inceleyebilmesi (HMK 355/1) ve istinaf sebeplerinin gösterilmediği dilekçe nedeniyle bile bu madde çerçevesinde gerekli incelemeyi yapmasının gerekmesine (HMK 342/3) göre, yaptığı istinaf incelemesi sırasında kamu düzeninden olan görev ve kesin yetkiye ilişkin dava şartları yönünden de bir inceleme ve değerlendirme yaparak karar verdiğini kabul etmek gerektiğinden dördüncü ihtimalde de farklı sonuca varılamayacaktır.
Dördüncü ihtimalde farklı sonuca varılması HMK'nın diğer hükümleriyle de bağdaşmayan sonuçlar ortaya koyacaktır. Örneğin bölge adliye mahkemesinin kararı, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi şeklinde ise Yargıtay'ın bu konuda vereceği bozma kararına rağmen dosya görevli veya yetkili olduğu belirtilen ilk derece mahkemesine gönderilemeyecek, karar yine bölge adliye mahkemesine gönderilecektir. Geçilmiş bir aşama olarak dosyanın yeniden ilk derece mahkemesine gönderilmesini mümkün bulan bir hükme de HMK'da yer verilmemiştir.
Oysa ki HMK Yargıtay için böyle bir hükme yer vermediği halde bölge adliye mahkemesi için görevli veya yetkili mahkemeyi belirlemek yanında dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilebilmesini mümkün (HMK 353/1-a-3) kılmıştır. Bu hüküm ile görevli veya yetkili mahkemeyi belirleme yanında yeni kararlara gerek kalmaksızın dosya gönderilebilir yani doğrudan uygulanabilir bir karar verilmiş olduğunun kabul edilmiş olması da yasa koyucunun bir unutma içinde olmayıp aksine görev veya yetki konusunun en geç bölge adliye mahkemesi kararı ile kesinleşmesi sonucunu benimseyen bir sistem kurmak suretiyle hükümler getirdiği sonucunu ortaya koymaktadır.
Kanun koyucunun koyduğu bu sisteme rağmen görev ve kesin yetkinin Yargıtay aşamasında da incelenebileceği sonucuna varılması, yargılamada üç aşamanın görev veya kesin yetki nedeniyle tekrarlanması sonucunu doğuracak bu ise HMK'nın 30. maddesinde de ifadesini bulan ve anayasal bir ilke olan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlaline neden olabilecektir. Kanun hükümleri farklı bir sonuca varmayı gerektirmiyor ise de şayet bu konuda belirsizlik olduğu düşüncesiyle bir yorum ihtiyacı duyuluyorsa insan haklarına dayalı yorum metodu uygulanmak suretiyle de farklı bir sonuca varılamayacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle asliye hukuk mahkemesince verilen karara ilişkin istinaf başvurusnun esastan reddine karar verilmiş olduğuna göre, kararı veren mahkemenin görevli olduğu kesinleşmiştir. Bu durumda temyiz aşamasında mahkemenin görevli olmayıp sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu konusunda bozma kararı verilemeyeceği ve işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle görev bozması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.