"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/361 E., 2022/506 K.
DAVA TARİHİ : 31.07.2012
HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2012/450 E., 2019/1122 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kendisinin sözleşmeden doğan edimini ifa etmesine rağmen davalının taraflar arasında akdedilen 05.11.2008 tarihli sözleşme uyarınca üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle sözleşmenin 3c maddesi gereğince, ödeme günündeki TCMB tarafından uygulanan efektif döviz kuru karşılığı TL olarak hesaplanacak 300.000 USD tutarındaki cezai şart alacağının, Merkez Bankasının döviz cinsinden 1 yıllık mevduat hesaplarına uyguladığı en yüksek faiz oranı üzerinden dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte sözleşmenin 3.maddesine aykırı davranan davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı yönünden hukuken geçerli ve bağlayıcı olmadığını, aksi kabul edilse bile verilen sürede ve verilen şekilde edimlerini davacı tarafın yerine getirmemiş olması sebebi ile hükümsüz hale gelmiş bulunan sözleşmeye dayalı olarak tazminat talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının geçersiz ve hükümsüz olan sözleşmeye dayalı olarak talep etmiş bulunduğu tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin, bir taşınmazın satım sözleşmesinin yapılmasını talep hakkı verdiği, tarafları bağlaması için kanunda düzenlenen şekil şartına uygun olarak yapılması gerektiği, Noterlik Kanununun 60/3 ve 89.maddelerine göre taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması için noterde düzenlenme şeklinde yapılmasının zorunlu olduğunun şart olduğu, somut olayda, taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesi noterde yapılmadığı, adi yazılı şekilde düzenlendiği, bu hususunun tarafların kabulünde olduğu, bu nedenlerle sözleşmenin geçerli olmadığı, bu hususun Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/03/2015 gün ve 2012/485 Esas, 2015/114 Karar sayılı ilamı ile sabit hâle geldiği, sözleşme geçersiz olduğundan kararlaştırılan sözleşmenin ferisi niteliğindeki cezai şartında da geçerli olmadığı, bu nedenlerle davacının, davalıdan cezai şart talep etme hakkı bulunmadığı, bir an için sözleşmenin tarafları bağlayıcı olduğu, kabul edilse dahi davacının, cezai şart alacağını talep edebilmesi için, 05/11/2008 tarihli sözleşmede belirtilen ve kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiği, sözleşmenin 3-a maddesinde "..., anılan alışveriş merkezinden alacağı yerlere karşılık olmak üzere kendisine ait 395 ada 7 parseldeki 1142,05 m² hisseyi anlaşma tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde Yöntem İnşaat'a bedelsiz olarak devredecektir..." şeklinde olduğu, buna göre davacının hissesini bedelsiz olarak devretmesinden sonra davalının devir yükümlülüğü doğacak ve cezai şart maddesinin bu çerçevede değerlendirileceği, davacının, söz konusu hisseyi bedelsiz olarak devrettiğini iddia etmekte ise de, yukarıda anılan mahkeme kararında da açıkça belirtildiği ve belirlendiği gibi davacı hissesini 300.000,00 TL karşılığında davalıya devretmiş olduğunun görüldüğü, buna göre davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeden davalıdan devir yükümlülüğünü yerine getirmesini bekleyemeyeceği, bunun sonucu olarak da davalının, sözleşme hükümlerini ihlâl ettiğinden bahisle davalıdan cezai şart adı altında alacak talebinde bulunamayacağından bu yönden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece, taraflar arasında imza edilen satış vaadi sözleşmesinin noterden düzenlenmesinin şart olduğu ve kanunda belirtilen şekil şartına uygun yapılmadığı için geçersiz olduğu belirtilmiş ise de, davaya konu 05.11.2008 tarihli sözleşmenin adi yazılı şekilde yapılmış olmasının başlı başına sözleşmeyi geçersiz kılmayacağını, tarafların sözleşmenin hükümlerinin bir kısmını gerçekleştirdiklerini ve sözleşmeyi kısmen uyguladıklarını, sonradan davalının sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının sözleşme gereği kendisine ait olan 395 ada 7 parseldeki taşınmazını davalıya devrettiğini, ayrıca 05.11.2008 tarihli sözleşmenin 3c maddesi gereğince bir kısım iş yeri devirleri için vekaletname de verildiğini, davalı şirketin müvekkiline 60 nolu dükkanın devrini yaparak sözleşmenin bir diğer hükmünü yerine getirdiğini, Yargıtay içtihatlarının da gerekleri yerine getirilen sözleşmelerin geçersizliğinin iddia edilemeyeceği yönünde olduğunu, sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek kendi üzerine düşen edimleri ifa eden müvekkilinin iyi niyetinin suistimal edildiğini, her ne kadar taşınmaz satış vaadi resmi şekle tabi olsa da, sözleşmedeki edimlerin müvekkiline devrinin yapılması gereken 14 nolu dükkanla ilgili kısmı hariç tümünün yerine getirildiğini ve tapudaki devirlerin yapıldığını, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin, resmi şekle tabi olmasa da, sözleşme gereklerinin resmi tapu devirleri ile yerine getirilmesi ile taraflar arasındaki 05.11.2008 tarihli sözleşmenin, taşınmaz satış vaadi olarak resmi bir belge niteliği kazandığını, bu nedenle davalının sözleşmenin şekil yönüyle geçersizliğini ileri sürmesinin, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dolayısıyla sözleşme, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin hükümlerini doğuracağı için sözleşmede yer alan cezai şartın da geçerli olacağını ve davalıyı bağlayacağını, davacının, kendisine ait taşınmazı bedelsiz devrettiğini, her ne kadar tapuda 300.000,00-TL bedelle devredildiği beyan edilmiş ise de, bunun tamamen tapuda bedel gösterme zorunluluğunun yerine getirilmesi için yapıldığını, davalı taraf, müvekkilinin taşınmazı için 300.000,00-TL bedelli çek keşide edilerek ödendiğini iddia etmiş ise de, söz konusu çeklerin taşınmaz bedeli için verilmediğini, zira taraflar arasında süregelen diğer ticari ilişkiler sebebiyle verilmiş olan çeklerin sadece tarihine bakarak "taşınmaz alış bedelidir" demenin hukuka aykırı olduğunu, davalının taşınmazın bedelini ödediğini ispatlayamadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran sözleşmelerin TMK 706, mülga BK 213 ve Tapu Kanunu madde 26 uyarınca resmi şekilde yapılmış olması gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin ise noterde düzenlenmediğinden geçersiz olduğu, dolayısıyla taraflar yönünden herhangi bir hak ve borç doğurmayacak olup, bu sözleşmeye istinaden cezai şart isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı; yine dava konusu 14 no.lu bağımsız bölüm davacıya teslim edilmediğinden, 30/09/1988 tarih ve 2/2 sayılı YİBK'in uygulanması mümkün olmadığı gibi, davalı tarafça davacıya ait taşınmazın satışına ilişkin 20/11/2008 tarihli resmi senette, davacının 395 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki hissesini 300.000,00 TL bedelle Yöntem İnşaat şirketine sattığı, satış bedelini nakden ve tamamen aldığının belirtildiği, dosya kapsamı ile davacının, satışın bedelsiz olduğu yönündeki iddiasını ispatlayamadığı gibi 60 no.lu bağımsız bölüm 05/11/2008 tarihli sözleşmeden önce 16/05/2008 tarihinde davalı adına tescil edildiğinden, 05/11/2008 tarihli sözleşme uyarınca davalı adına tescil edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı, İlk Derece Mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz başvuru dilekçesinde istinaf dilekçesi içeriğini tekrar ederek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi uyarınca cezai şartın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369, 370 ve 371. maddeleri, 6098 sayılı TBK 470-486 maddeleri,
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle sözleşmenin geçersizliğinin Yargıtay denetimi neticesinde kesinleşen Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 09.03.2015 tarih, 2012/483 Esas, 2015/114 Karar sayılı kararı ile sabit hale gelmesine, geçersiz sözleşmeye dayanarak cezai şart talep edilemeyecek olmasına göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.