Logo

6. Hukuk Dairesi2022/5189 E. 2023/3461 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan gecikme cezası, kira tazminatı, eksik işlerin giderimi, nama ifaya izin ve davalı yükleniciye düşen bağımsız bölümün satışına yetki verilmesi taleplerine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davacı lehine kesinleşmiş kira tazminatı talebi yönünden usuli kazanılmış hak ilkesinin ihlal edilmesi ve ayrıca davacıya, ek bilirkişi ücreti yatırmak için süre verilmeden davanın reddedilmesi doğru görülmeyerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/391 E., 2022/399 K.

DAVA TARİHİ : 05.03.2014

HÜKÜM/KARAR : Red

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 23.Hukuk Dairesince hükmün onanmasına, davalı vekilince karar düzeltme talebinde bulunması ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca yüklenicinin dava konusu bağımsız bölümleri sözleşmede kararlaştırılan sürede teslim etmediğini, ayrıca bağımsız bölümlerde eksik ve ayıplı işler bulunduğunu, dava konusu taşınmazın iskan ruhsatının alınmadığını öne sürerek sözleşme gereği kararlaştırılan cezai şartın ve kira tazminatının tahsili ile iskân ruhsatı alınması amacıyla yükleniciye düşen bağımsız bölümün satışına izin verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı yüklenicinin sözleşme gereklerini eksiksiz yerine getirdiğini ve davacının taşınmazda ikamet ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2014/129 Esas, 2015/653 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile gecikme tazminatının tahsili ve nama ifaya izin, satışa yetki verilmesine dair karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin 23.12.2015 tarihli ve 2014/129 Esas, 2015/653 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 11.09.2019 tarih ve 2016/5239 Esas, 2019/3516 Karar sayılı kararıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir.

3. Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.

4. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 16.06.2020 tarihli ve 2019/3966 Esas, 2020/1611 Karar sayılı kararıyla davalı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilerek, “...mahkemece öncelikle davalı yüklenicinin yapı kullanma izin belgesi alma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, getirmemiş ise yapı kullanma izin belgesi masrafları ve SGK prim borçlarını ödeyip ödemediği ile ödenmemiş ise miktarlarının ilgili belediye ve SGK’dan sorulup tespit edildikten sonra hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan ek raporun düzenleneceği tarih itibariyle davacının nama ifaya izin isteyebileceği, eksik ve kusurlu işlerin nelerden ibaret olduğu ve bunların avans niteliğindeki giderim bedeli ve satışa yetki verilmesi gereken bağımsız bölümün de aynı ek rapor tarihi itibariyle piyasa rayiçleriyle değeri konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp, bilirkişi raporuna atıfta bulunulmaksızın hangi eksik ve kusurların nama ifasına izin verildiği ve bunların avans niteliğindeki giderim masrafları ve bozmadan sonra yapılacak araştırma sonucuna göre alınıp ödenmemiş ise yapı kullanma izin belgesi alınma masrafları ve SGK prim borç miktarı ile gecikme tazminatı miktarı hüküm fıkrasında gösterilmek ve saptanacak bedel gösterilerek bu bedelden az olmamak suretiyle yükleniciye bırakılıp devredilmeyen bağımsız bölümün belirtilen masraf ve borçları karşılamak suretiyle davacı arsa sahibince satışına yetki verilmesi gerekir.

Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu ve bilirkişi raporuna atıfta bulunarak infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında devam eden yargılamada davalı tarafından SGK borçlarının ödenip davacıya da davanın devamını gerektirir alacak borç ilişkisi kalmayacak biçimde ödemelerin yapıldığı, eksiklerin tamamlandığını beyan etmiş, davacı vekili müvekkilleriyle görüşüp feragat veya başka yönde beyanda bulunacaklarından süre istemiş, mahkememizce tarafların anlaşma ihtimallerine binaen süre verilmiş, güncel borç durumu ve yapılan ödemelere ilişkin önceki heyet raporu denetime elverişli olmadığından bahisle yeni heyete tevdine dair ara karar sunulmuş ancak verilen kesin sürede bilirkişi raporuna yönelik delil ikame avansı yatırılmamış olup dosyanın sürüncemede kaldığı ve verilen kesin süre içinde delil ikame avansı yatırılmadığından bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemenin gerekçesinde dayandığı ara karar, 26/04/2022 tarihli ara karar olup, dosyanın, başka bir heyete tevdine, 3 kişiden oluşacak heyet için 750,00 şer TL. ödenmesine karar verildiği, bu ara kararın tebliğ edilmediği halde, 27/04/2022 tarihli dilekçe ile ara karardan rücu talep edildiği ve 29/04/2022 tarihli ara karar ile; 26/04/2022 tarihli celse 1 ve 2 no.lu ara karardan rücu edilerek, dosyanın önceki heyete tevdi ile ek rapor alınmasına, ek rapor için de ücret takdirine yer olmadığına dair karar verildiği, ek karara karşı karşı taraflar beyan ve itirazlarını da sunduğu halde, bu sefer 27/09/2022 tarihli karar ile, dosyada mevcut bilirkişi raporları aleyhine, daha evvel temyiz incelemesinden geçip kesinleşen hükümleri dahi kapsar nitelikte gecikme dolayısıyla emsal kira alacağına dair alacak kalemi temyiz incelemesi dışında bırakılıp daha önceden kesinleştiğinden bu kısım hakkında karar vermeye yer olmadığına ve bu kısma dair vekalet ücretinin ayrık tutulması gerekirken davanın tümden reddedildiği, iş bu davanın müvekkili davacı tarafından ikame edilmiş olan bir nama ifa davası olduğunu yani, dava konusu davacı tarafından ikame edilmiş olan bir tapu iptali tescil davası olmadığını, davalının, gerekli harcını ikmal ederek ikame ettiği bir dava, dava yolu ile ileri sürülmüş bir talep olmadığından, huzurdaki nama ifa konulu davada, davalı yararına bir ihtiyati tedbir tesis edilebilmesi mümkün olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinden kaynaklanmış olup, gecikme nedeniyle ceza-i şart, kira tazminatı ve eksik işlerin giderimi ile nama ifaya izin ve davalı yükleniciye düşen bağımsız bölümün satışına yetki verilmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 nci ve 373 üncü maddesinin 2.fıkrası.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183 ncü maddesi, 470-486 ncı maddeleri.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.09.1988 gün ve 1987/12 Esas, 1988/2 Karar sayılı ilamı.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli ve Esas: 2013/1, Karar: 2014/1 sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Davacının ihtiyati tedbir kararına temyiz itirazı yönünden yapılan incelemede;6100 sayılı HMK geçici 3/2. maddede; bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun'un 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle bir dosyada 20.07.2016 tarihinden önce HUMK hükümlerine göre temyize tabi nihai bir karar verilmiş ise bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olsa bile o dosyada kesinleşinceye kadar verilecek tüm kararlar HMK hükümlerine göre istinafa tabi olmayıp doğrudan HUMK hükümlerine göre temyize tabidir. Bu kural nihai kararlar yanında, nihai karar sayılmayan ancak yasa yolu incelemesi mümkün bulunan diğer kararlar için de geçerlidir.

Bu açıklamalarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde, yasa yolu başvurusunda bulunulan ihtiyati tedbire itirazın reddi kararı 20.07.2016 tarihinden sonra verilmiş ise de dosyada bu tarihten önce HUMK hükümlerine göre temyize tabi olmak üzere verilen bir karar bulunduğu ve bu kararın temyizi üzerine verilen bozma kararı gereğince yargılamanın sürdürülmekte olduğu anlaşılmış olup, bu dosyada verilecek kararlar için kesinleşinceye kadar istinaf yoluna başvurulamayacak ve ancak koşulları varsa HUMK hükümlerine göre temyiz edilebilecektir. Bu nedenle ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karara yönelik yasa yolu başvurusunun HUMK hükümleri kapsamında temyiz talebi niteliğinde olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılmıştır.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli ve 2013/1 Esas, 2014/1 Karar sayılı kararında, HMK geçici 3. madde hükmü de değerlendirilmek suretiyle; ilk derece mahkemelerinden verilen ihtiyati tedbir taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağına karar verilmiştir. Bu nedenle mahkemece verilen karar kesin olup temyiz edilemez Temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtaya gönderilmiş ise 01.06.1990 tarih 1989/3 Esas, 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından da temyiz talebinin reddine karar verilebileceğinden temyiz talebinin reddi gerekmiştir.

3.Davacının esasa ilişkin temyiz itirazları değerlendirildiğinde ise;

HUMK'un yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hukuka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe giren ilk halinde usuli kazanılmış hakka yer verilmemişse de bu ilkenin uygulanması, Yargıtayın içtihatları ile HMK’nın 177/2. maddesine 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı kanunun 18. maddesi ile yapılan ek düzenlemeye kadar devam etmiştir. Bu ek düzenleme ile “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” maddesi HMK’da da hüküm altına alınmış olup, usuli kazanılmış hakların korunacağı bu şekilde hükme bağlanmıştır.

Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmaktadır.

Bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece verilen ilk kararda davacının kira tazminatı talebinin kısmen kabul edildiği, bu kararın davalı vekilince temyiz edilerek kararın Yargıtayca onandığı, bu kez yalnızca davalı vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine kararın sair retli olarak bozulduğu ancak kira tazminatı talebinin bozma kapsamına girmediği ve kesinleştiği anlaşıldığından, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde usuli kazanılmış hak ilkesi ihlal edilerek davanın tümüyle reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.

4. Yine mahkemece her ne kadar davacı vekili tarafından bilirkişi ücreti için delil avansı yatırılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki belgelerden, mahkemece 26.04.2022 tarihli celsede verilen 2 nolu ara kararında; “ Dosyanın resen seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetine( 1 inşaat mühendisi, 1 mimar, 1 hesap ) tevdi ile rapor aldırılmasına, bilirkişiler için 750'er TL ücret takdirine, ücretin davacı tarafça 2 haftalık kesin süre içerisinde tamamlanmasına,bu süre içerisinde tamamlanmadığı takdirde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına,(ihtarın tebligat ile yapılmasına) rapor geldiğinde taraflara tebliğine, beyanda bulunmak için 2 haftalık kesin süre verilmesine” denilmiş, davacı vekilinin 27.04.2022 tarihli dilekçesi ile mahkemenin ara kararından rücu etmesi talebi üzerine mahkemece bu ara karardan rücu edilerek dosyanın ek rapor için önceki bilirkişiye tevdi edilmesine ve rapor için ek ücret takdirine yer olmadığına karar verilmiştir. Akabinde dosya kapsamına 19.07.2022 tarihli ek rapor alınmıştır. Mahkemece bu ek rapora neden itibar edilmediği gerekçelendirilmeden ve yeniden ara karar kurmak suretiyle, başka bir heyetten alınacak bilirkişi ücretini yatırmak üzere süre verilmeden davanın reddi yerinde olmamış, bu nedenle de kararın bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Yukarıda 1 ve 2 numaralı paragrafta açıklanan davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. 3 ve 4 no.lu paragraflarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.10.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.