Logo

6. Hukuk Dairesi2023/11 E. 2024/2179 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Estetik amaçlı göğüs protezi ameliyatı sonrası ortaya çıkan komplikasyonlar nedeniyle hastanın açtığı eser sözleşmesine dayalı maddi ve manevi tazminat davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Estetik müdahalenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu ve hekimin sonucu garanti etmesi gerektiği, ancak yapılan ameliyatlarda taahhüt edilen sonucun gerçekleşmediği ve hastanın beklentilerinin karşılanmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1812 E., 2022/1049 K.

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Adana 4. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2019/690 E., 2022/457 K.

Taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı doktor ile göğüs protezi yapılması için görüştüğünü, tıbbi durumunun müsait olduğunun belirtilmesi üzerine, 20.01.2016 tarihinde yapılan operasyon sonucu takılan protezlerde sıvı birikmesi oluştuğunu, doktor tarafından protezlerin çıkarılıp temizlenip tekrar takılması gerektiğini söylemesi üzerine ikinci kere operasyon yapıldığını ve bu operasyon sonucunda da göğüslerinde sıvı biriktiğini, yaralar çıktığını ve dikişlerinin açıldığını, bunun üzerine protezlerin çıkarıldığını, davacının başına gelen olumsuzlukların davalı doktorun tıbbi hata ve ihmallerinin yanı sıra davalı hastanenin ameliyathanesinden mikrop kapılmasından ve hastanenin usulsüz işlemler yapmasından kaynaklandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin yapmış olduğu tedavi giderleri için 100,00 TL, müvekkilinin bedensel bütünlüğünün zarara uğraması sebebiyle çalışma gücünün kalıcı olarak azalmasından dolayı 100,00 TL ve müvekkilinin tedavi gördüğü süreçte tespit edilecek tedavi süresine göre tam malul sayılacağı süre için 100,00 TL olmak üzere toplam 300,00 TL tazminatın 21.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilinin başarısız geçen operasyon için davalı doktora ödediği 3.000,00 TL bedelin ve 2.000,00 TL protez bedelinin 21.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline, müvekkilinin 1. operasyon ve 2. operasyon için ödediği toplam 2.100,00 TL'nın 21.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...Ş.'den tahsiline, 125.000,00 TL manevi tazminatın 21.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline, 75.000,00 TL manevi tazminatın 21.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...Ş.'den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının kusur ve ihmalinin olmadığını savunarak, zamanaşımı itirazı ile davanın reddini istemiştir.

Davalı ...Ş. poliklinikleri vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın davalı şirket yönünden hususmet yokluğu nedeni ile reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Adli Tıp ilgili İhtisas kurulunca ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi plastik ve estetik cerrahi, genel cerrahi ve enfeksiyon uzmanı doktorlarından oluşan heyetten alınan rapor uyarınca göğüs protezi sonrası enfeksiyon gelişiminin her türlü özene rağmen çıkabileceği doktor ve hastanenin kusuru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesi içeriğini tekrar ederek sırf aydınlatılmış onam formunun imzalanmış olmasının doktor kusurunun incelenemeyeceği anlamına gelmeyeceğini, ilk derece mahkemesi kararının eksik incelemeye dayalı rapor esas alınarak verildiğini beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ile doktor arasında eser sözleşmesi olduğunu, doktor tarafından sonucun garanti edilmiş olduğunu, ancak alınan raporlar ile göğüs protezi sonrası gelişen durumların komplikasyona bağlı olduğunun tespit edildiği, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava ve istinaf dilekçesi içeriğini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, eser sözleşmesi niteliğinde estetik müdahaleden kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49, 50/1, 56/1, 470-486. maddeleri, Avrupa Biyotıp Sözleşmesi'nin 4 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

Davacı, göğüs protezi (silikon) taktırma, yani estetik amaçla davalı hekimlere başvurmuş olduğuna göre, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır.

Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırıldığından, davacı ile davalı hekimler arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tıbbi zorunluluk sebebiyle gerçekleştirilen tedaviye ilişkin vekalet sözleşmesinden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesinde yüklenicinin edimi; bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise; karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir.

Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdü, sonucun garanti edilmesidir. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Sonucu taahhüt eden yüklenici Türk Borçlar Kanunu'nun 471 inci maddesi uyarınca iş sahibinin yararını gözeterek özen görevini sadakatle yerine getirmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışları esas alınacaktır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma, zararına olacak şeyleri yapmama anlamını da ifade eder. Yine Türk Borçlar Kanunu'nun 472 nci maddesine göre hekimin ameliyattan sonra oluşabilecek her türlü komplikasyonu iş sahibine tüm sonuçları ile açıklaması, gerçekleşmesi olası tüm bu sonuçlar için hastanın aydınlatılması ve bilgilendirilmesi zorunludur.

Eser, yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlandığından meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde, sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise, ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden sadakat ve özen borcu nedeniyle sorumludur. Yüklenici, hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekmekte olup, diğer bir deyişle eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır.

04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen Avrupa Biyotıp Sözleşmesi 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin "Meslek Kurallarına Uyma" başlıklı 4. maddesinde, "araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir" düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Ameliyat ve dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 56. maddesinde; "Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir” düzenlemesi mevcuttur.

Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı, kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir.

Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir.

Maddi zararda olduğunun aksine manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak TMK’nın 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.

Yukarıda yer verilen ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince Adli Tıp Kurulu 7. İhtisas Kurulu raporunda göğüs protezi sonrası enfeskiyın gelişiminin her türlü özene rağmen ortaya çıkabileceği belirtilerek davalı doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatası tespit edilmediği kanaatinin bildirildiği, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararı sonrası Hacettepe Üniversitesi Tıp fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi ve İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 11.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda; silikon protez ile meme büyütme ameliyatlarından sonra protez etrafında sıvı (seroma) birikmesi, hematom (kan toplanması) olması, enfeksiyon veya abse meydana gelmesi istenmeyen durumlar olmakla birlikte her türlü tedbir alınsa dahi meydana gelebilecek ameliyatın komplikasyonlarından olduğu, hekim hatası olarak değerlendirilmediği, hastanın 20.01.2016 tarihinde imzaladığı aydınlatılmış onam formunda bu hususların açıkça dile getirildiği, ilk ameliyat sonrası gelişen komplikasyonun, meme protezinin çıkarılmış olmasıyla sonuçlanmasına rağmen, hekimler tarafından standartlara uygun yönetildiğinin bildirildiği, bu rapora itiraz üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi ve İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 09.06.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; ameliyat sonucu meydana gelen “komplikasyonlar” açısından muayene, tetkik, teşhis ve tedavi yaklaşımı, takip ve komplikasyon yönetimi aşamalarında Dr....'nın tıbbi uygulama hatası olmadığı ve yapılan işlemlerin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu bildirildiği ve hükme esas alınan raporlar doğrultusunda dava reddedilmişse de; taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacının göğüs protezi ile meme büyütme ilgili isteminin yüklenici tarafından daha güzel bir görünüme kavuşturulacağı yönünde bir garanti verilmesi ve müdahale sonrası sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi niteliğinde olduğu, ancak yapılan ilk ameliyat ve sonrasında protezin çıkarılıp temizlenip tekrar takılmasına ilişkin ameliyatında da taahhüt edilen sonuç gerçekleşmediği ve protezlerin çıkarıldığı, davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle davacı iş sahibi yararına sonuç vermediği anlaşıldığından, dava konusu tıbbi müdahalenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu gözetilmesine rağmen bu hususta değerlendirme içermeyen bilirkişi raporlarlarına dayanılması hatalı olmuştur.

Açıklanan nedenlerle davalı hekimin gerek ilk ameliyatta gerekse sonraki ameliyatında taahhüt edilen sonucu tam ve gereği gibi yerine getiremediği, davacıya yapılan estetik müdahalelerin sonucu itibariyle davacı iş sahibi yararına sonuç vermediği, meydana getirilen eserin ayıplı olduğu anlaşıldığından, davacının manevi tazminat talebi yönünden mahkemece somut olayın özelliklerine, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre takdir edilecek uygun miktarda manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi; maddi tazminat talebi yönünden ise davacının uğradığını iddia ettiği istek kalemleri değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi de hatalı olup, açıklanan nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Davacının davalı doktora yaptırmış olduğu göğüs büyütme operasyonu sonucunda sıvı birikmesi oluştuğu yapılan protezlerin çıkarılıp temizlenerek tekrar takılması gerektiği, göğsünde yaralar oluştuğunu ve dikişlerinin açıldığını bu şekilde maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmiş ise de, Adli Tıp Kurulu 7. İhtisas Kurulu raporunda göğüs protezi sonrası enfeksiyon gelişiminin her türlü özene rağmen ortaya çıkabileceği belirtilerek davalı doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatası tespit edilmediği kanaatinin bildirildiği, bu raporun yeterli görülmemesi üzerine yeniden aldırılan Hacettepe Üniversitesi Tıp fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi ve İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 11.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda; silikon protez ile meme büyütme ameliyatlarından sonra protez etrafında sıvı (seroma) birikmesi, hematom (kan toplanması) olması, enfeksiyon veya abse meydana gelmesi istenmeyen durumlar olmakla birlikte her türlü tedbir alınsa dahi meydana gelebilecek ameliyatın komplikasyonlarından olduğu, hekim hatası olarak değerlendirilmediği, hastanın 20.01.2016 tarihinde imzaladığı aydınlatılmış onam formunda bu hususların açıkça dile getirildiği, ilk ameliyat sonrası gelişen komplikasyonun, meme protezinin çıkarılmış olmasıyla sonuçlanmasına rağmen, hekimler tarafından standartlara uygun yönetildiğinin bildirildiği, bu rapora itiraz üzerine İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi ve İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 09.06.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda; ameliyat sonucu meydana gelen “komplikasyonlar” açısından muayene, tetkik, teşhis ve tedavi yaklaşımı, takip ve komplikasyon yönetimi aşamalarında Dr. ...'nın tıbbi uygulama hatası olmadığı bildirilmiştir.

Aldırılan uzman heyet raporlarına göre davalıların yapılan operasyonda sözleşmeye aykırı işlemlerinin bulunmadığı olayda davalılara affedilecek herhangi bir kusur bulunmadığı ayrıca olayda kusursuz sorumluluk hallerinin de olmadığı bu haliyle davanın reddine dair verilen hükmün onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamamaktayız.