"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/99 E., 2022/2121 K.
KARAR : Kısmen Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/418 E., 2019/311 K.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan ... ile diğer davalı arsa sahibi ... arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirirken yüklenici şirketin inşaatın tamamlanması için taşeron sıfatıyla kendisiyle anlaştığını, bu anlaşmaya göre inşaatın tamamlanması halinde kendisine 250.000,00 Türk Lirası bedelli 6 no.lu bağımsız bölümün mülkiyeti ile kesin hesaplamanın ardından kalan bakiye alacak için senet vermeyi taahhüt ettiğini, 11/08/2011 tarihinde 61.501,00 Türk Lirası tutarlı demir alımını yaparak işe başladığını ve yüklenici ile 13/09/2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını, inşaata ilişkin yaptıkları işler nedeniyle taşınmazın devri gerekirken yapılmadığını, taşınmazın ... adına kayıtlı 6 no.lu bağımsız bölüme ilişkin hissenin iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt tesciline karar verilmesini, eğer tapu iptali ve tescil talebi uygun görülmez ise 13/09/2012 tarihli satış vaadi sözleşmesine göre hissenin rayiç bedelinin ödenmesi gereken 30/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan arsa sahibi ... vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın davalının mülkiyet hakkının kısıtlanmasına yol açacağını, diğer davalı yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, inşaatı tamamlamadığını, kendisine tapu devir hakkı doğmadığını, davacı ile davalı yüklenici arasındaki sözleşmenin tarafı olmadıklarını, davanın reddine ve haksız açılan dava nedeniyle kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davalı müteahhid ... ile davalı arsa sahibi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, davalı müteahhid ile davacı arasında kat karşılığı inşaat sözleşme kapsamında davalı müteahhide bırakılan 6 no.lu bağımsız bölümün tapusunun davacıya imalat inşaat yapım işleri karşılığı biriken alacak için verilmesinin taahhüd edildiği, inşaatının dava dışı ... tarafından tamamlandığı, dava konusu bağımsız bölümün davalı ... tarafından 2015 yılında dava dışı ...'na devredildiği, davacı ile arsa sahibi ... arasında bir sözleşme bulunmadığı, taşınmazın mülkiyetinin de artık davalı ... de olmadığı, davalı ...'ye karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalı ...'nin ise davacı ile aralarında sözleşme bulunduğu, davacının imalat ve inşaat işleri yaptığı ve bu işler nedeniyle birikmiş alacak bedelinin 13.09.2012 tarihli protokolle belirlenmiş olduğu, protokole göre bu tutarın ödenmesinin davalı ... .....nin de kabulünde olduğu, davalı ... ....nin protokol gereklerine yerine getirmediği ve davacının ....den alacaklı olduğu, davalı ...'ye karşı açılan tazminata ilişkin davanın kabulüne, davacının tapu iptali ve tescil ile rayiç bedelin veya taşınmazın güncel bedelinin ödenmesine ilişkin taleplerinin ise reddine karar verilmiştir
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İlk derece mahkemesince davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı ... yönünden tazminat istemine ilişkin talebin kısmen kabulüne, tapu iptal ve tescil veya taşınmazın rayiç değeri üzerinden tazminat talebinin reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince yapılan istinaf başvurusu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince; dava dilekçesinde davacının bu terditli talebi yönünden ticari faiz talep ettiği, taraflar arasındaki ilişkinin ticari nitelikteki sözleşmeden kaynaklandığı anlaşıldığından alacağa ticari faiz yerine yasal faiz işletilmesine karar verilmesi hatalı olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de;
1)Davada tapu iptali ve tescil talebinde bulunulmuş olduğu, davaya konu edilen İstanbul İli, Kartal İlçesi, Çavuşoğlu Mahallesi 721 ada 33 parsel 6 no.lu bağımsız bölümün dava dışı üçüncü kişiye devredildiği anlaşıldığından HMK'nın 125. maddesine göre işlem yapılması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
2)Bozma sebebine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 no.lu bentte açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında verdiği karar usul ve yasaya aykırı görüldüğünden BOZULMASINA. 2 no.lu bentte açıklanan nedenlerle bozma sebebine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2024 tarihinde kesin olarak oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, yükleniciden temlik alan tarafından açılan tapu iptal-tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, terditli taleplerden tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince arsa maliki hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddine, yüklenici aleyhine ise bedele hükmedilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, davalı arsa maliki hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin de bozma sebebi yapılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle, arsa maliki ile yüklenici arasındaki ilişkinin mecburi dava arkadaşlığı mı, yoksa ihtiyari dava arkadaşlığı mı olduğunun tespiti gerekmektedir. Dairenin yerleşik uygulaması ile eğer inşaat henüz tamamlanmamışsa, bir başka ifade ile sözleşme tasfiye edilmemişse arsa malikinin de davaya davalı olarak katılması istenmektedir. Aksi halde yüklenici adına avans olarak devredilen taşınmazın yüklenici tarafından üçüncü kişiye temliki ve tapuların devredilmesi halinde, arsa maliki açısından telafisi imkansız veya güç zararların doğma ihtimali çok yüksektir. Hal böyle olunca, yükleniciden alacağın temliki hükümlerine göre taşınmaz satın alan üçüncü kişilerin yüklenici aleyhine açtıkları tapu iptal ve tescile ilişkin davalarda arsa malikinin de davalı olması gerekmektedir. İşte bu gereklilik, arsa maliki ile yüklenici aleyhine açılan davalarda davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı sonucunu doğurmuştur.
Mecburi dava arkadaşlığı da kendi içinde ikiye ayrılmakla arsa maliki ile yüklenicinin dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı mı, yoksa şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı mı olduğu hususu da ayrıca tartışılmalıdır.
Bilindiği üzere maddi bakımdan mecburi dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda iken, şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığında davalılar arasında birlikte hareket etmek zorunluluğu yoktur. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlarının birinin tasarrufu diğerini mutlak surette etkileyeceğinden dava arkadaşlarının tek başına aldığı karar yeterli olmayacak, diğer arkadaşı bağlamayacaktır. Dolayısıyla dava arkadaşlarından birinin beyanına geçerlilik tanımak mümkün olmayacaktır. Örneğin davalılardan birinin davayı kabulü sonuç doğurmayacaktır. Halbuki şekli bakımdan dava arkadaşlığında her bir davalı için ayrı bir hüküm kurulabileceğinden dava arkadaşlarından birinin davayı kabulü sonuç doğuracak ve bu dava arkadaşı hakkında kabul nedeniyle davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulabilecektir.
Somut olaya geldiğimizde ise, davalılar arasındaki ilişki mecburi dava arkadaşlığıdır. Zira, arsa sahibinin, sözleşmenin başında taşınmazın tapusunu yükleniciye devretmesi durumunda, edimlerini gereği gibi yerine getirmeyen yüklenicinin, hem kendisine, hem de arsa malikine karşı açılan davada davayı kabulü sonuç doğurmayacaktır. Çünkü yüklenici ancak edimlerini yerine getirdiğinde yapmış olduğu temlik sonuç doğuracaktır. Yüklenicinin tek başına davayı kabulü sonuç doğurmadığına göre, şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı değil, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığının kabulü olaya daha uygun düşecektir.
Davalılar arasındaki ilişkinin maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olduğunu ortaya koyduktan sonra davalılar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığı hususu değerlendirildiğinde;
Bilindiği üzere mecburi dava arkadaşlığında bütün davalılar için bir tek hüküm kurulur. Kurulan bu hükümde de davalılar yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olurlar. Hükmün fer'ileri bakımından dava arkadaşlarını ayırmaya imkan bulunmamaktadır.
Diğer yandan mecburi dava arkadaşlığında aslında bir tek davalı varmış gibi değerlendirme yapılmalıdır. Bu nedenle terditli dava açıldığında da davalı sayısına bakılmaksızın eğer taleplerden biri kabul edilmişse tüm davalılar hakkındaki dava kabul edilmiş sayılır. Hakkında hüküm kurulmayan terditli talep bakımından davanın reddi sonucuna varılamaz. Esasen arsa sahibi ve yüklenici birlikte sözleşme yaparak ve bu sözleşme ile arsa maliki tarafından üçüncü kişilere temlik yetkisi verilerek birlikte hareket ettikleri hususunda da tereddüt bulunmamaktadır. Temlik alan tarafından dava açılmasına hem arsa sahibi hem de yüklenici birlikte sebep olmuşlardır. Dava açıldığında arsa malikinin tapu maliki olmaması, onun davada davalı sıfatı bulunmadığı şeklinde kabul edilemez.
Hal böyle olunca; davalılar arasında maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu gözetilmek suretiyle davalı arsa maliki hakkındaki davanın usulden reddi doğru olmamıştır. Çoğunluğun belirttiği, benim de katıldığım bozma nedeni yanında bu hususun da bozma nedeni yapılması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.