"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl ve birleşen davada davalılar ... vd. Vekili ... tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen asıl ve birleşen davada davalılar ... vd. vekili Avukat ... ile asıl ve birleşen davada davacı vekili Avukat ... gelmiş, tebligata rağmen başka gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin yüklenici olarak davalı arsa sahipleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye göre müvekkiline bırakılması gereken 17 nolu bağımsız bölümün davalılar tarafından üçüncü kişiye satıldığını, müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini, bu nedenle bağımsız bölümün bedelinin kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL’ nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili; davalıların sulh protokolüne uymadıklarını, müvekkili tarafından eksiklikler giderilerek iskan belgesi alınması için ödemeler yapılmış olmasına karşın davalılar tarafından kötü niyetli olarak sulh protokolünün geçersiz hale getirildiğini,17 nolu bağımsız bölümün bedelinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalılar vekili; binanın iskan ruhsatının alınmadığını, binada eksiklikler olduğunu, davacının edimini yerine getirme niyeti olmadığından taşınmazın üçüncü kişiye satıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Birleşen davada davalılar vekili; davacının aynı alacakla ilgili açtığı davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, kararın davacı tarafından temyiz edildiğini ve henüz kesinleşmediğini savunarak davanın derdestlik nedeniyle usülden reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 19/02/2016 tarih ve 2013/72 Esas, 2016/73 Karar sayılı kararıyla; davacı şirket vekili ile davalılar vekili tarafından imzalanan sulh protokolünün 7. maddesi gereğince davacının davadan feragat ettiğini peşinen kabul ve beyan ettiği, tarafların davayı aralarındaki 04.12.2014 tarihli sulh sözleşmesi ile sonlandırdığı gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. 1. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 19/02/2016 tarih ve 2013/72 Esas, 2016/73 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 tarih ve 2018/764 Esas, 2019/9 Karar sayılı kararıyla; feragatin şarta bağlı olarak yapılamayacağı ve usulüne uygun bir feragat beyanı olmadığı dikkate alınarak taraflar arasındaki protokol hükümlerine uyulup uyulmadığı nazara alınarak uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozmaya uyularak, asıl davada sulh protokolünden sonra davalıların davacıyı verdikleri yetkiden azlettikleri, davacı yüklenicinin 18/01/2017 tarihli ihtarı ile zararının ödenmesi ile ilgili davalıları ihtar ettiği, gelinen son noktaya göre sulh protokolü ile kararlaştırılan edimlerin tümüyle yerine gelmediği, bu durumda sulh protokolünün geçersiz olduğu, yükleniciye düşen 17 nolu dairenin satış tarihi itibari ile değerinin 300.000,00 TL olarak tespit edildiği, bu bedelden yüklenicinin yapması gerekli harcamalar bedelinin tenzili sonrası kalan alacak tutarının 172.843,33 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne, birleşen davada dava konusunun, asıl dava içeresinde değerlendirilen kalemlerden olduğu, bu nedenle derderstlik itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle birleşen davanın davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davada davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin 200.000,00.-TL olduğunun taraflarca sulh protokolünde açıkça kabul edildiğini, müvekkilinin eksiksiz olarak edimlerini yerine getirdiğini, buna rağmen davacı tarafından üstlenilen edimlerin yerine getirilmediğini, sürekli yeniden avans istendiğini, hala iskan alınmadığını, birleşen davanın açılmasından önce, artık bu yaşanan sorunlara tahammülü kalmayan müvekkilinin davacıyı azlettiği ve sözleşmenin fesh ediliğini, davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, temyiz sebepleri olarak ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427 ncı ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Eldeki davada, birleşen ... 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/297 Esas sayılı dosyasının, Dairenin bozma kararından sonra, asıl dava ile birleştirildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 166. maddesinin birinci fıkrasında; "Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar diğer mahkemeyi bağlar" hükmüne yer verilmiştir.
Dosyaların birleşmesi halinde, ilk dosya Yargıtay incelemesinden geçtikten sonra henüz kanun yolları aşamasına gelmemiş yeni bir dosyanın bu dosya ile birleşmesi halinde, birleşen dosyanın istinaf yoluna tabi olacağı açıktır. Zira davalar birleşmekle bağımsızlıklarını korur, ayrı dosya olma özelliğini devam ettirirler.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında bölge adliye mahkemelerinin Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin, yine aynı maddenin 2. fıkrasında ise bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine istinaf yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 427 ile 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, yani bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar, kanun yoluna başvurma tarihi ne olursa olsun, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. ve 454. maddelerindeki temyize ilişkin hükümlere tabi olup, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Başkanlığına gönderilmesi gerekmektedir.
Buna karşılık, 20 Temmuz 2016 tarihinde ve sonrasında verilen temyiz incelemesinden geçmeyen kararlara karşı yasa yoluna gidilmesi halinde ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341-360. maddesindeki istinafa ilişkin hükümlerin uygulanması için bölge adliye mahkemesine gönderilmesi zorunludur.
Hemen belirtilmelidir ki, daha önce Yargıtay denetiminden geçen asıl dosyanın “İstinaf” kanun yoluna tabi olmadığı açıktır.
Ne var ki, birleştirilen dosya yönünden ise karar tarihi 22.12.2022 olup, bu karar ile ilgili daha önce Yargıtay denetimi de söz konusu olmadığından, anılan kararın ''İstinaf'' kanun yoluna tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davaların birleştirilmesiyle bağımsız dava olma özelliğini kaybetmedikleri gözetilerek, ''İstinaf'' kanun yoluna tabi olduğu anlaşılan birleştirilen dosyanın tefrik edilerek istinaf incelemesi yapılmak üzere ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, asıl dava dosyası ile birlikte temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtaya gönderilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılacak ...; birleşen ... 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/297 Esas sayılı dosyasının tefrik edilerek istinaf incelemesi yapılmak üzere ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi, devamında asıl davanın ise temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi iken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2. Bozma nedenine göre davalılar vekilinin temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1- Temyiz olunan kararın re’sen BOZULMASINA,
2-Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına
Hüküm re’sen bozulmuş olmakla Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan taraflara duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden tarafa iadesine
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.