"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki, kooperatif üyeliği nedeniyle tazminat ve ecrimisil alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hüküm altına alınan ve davacı tarafça temyize konu edilen kira kayıp bedeli yönünden 25.892,00 TL olarak kısmi talepte bulunulmuş ise de, dosyada bilirkişilerce yapılan hesaplamada davacının kira kayıp bedeli talebi yönünden dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık hesaplamada 28.122,17 TL tutarının hesaplandığı anlaşılmakla, davacı tarafından kısmi talepte bulunulmakla birlikte kesinlik sınırını aşacak bir asıl alacağın bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğine göre, davacının taşınmaz değeri yönünden 29.036,22 TL ve kira kayıp bedeli talebi yönünden 5.690,18 TL olmak üzere, dava konusu olan ve temyize konu edilen toplam miktar 34.726,40 TL olup, bu miktarın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi gereğince karar tarihi itibarıyla bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının 26.07.2005 tarihinde, dava dışı ...'un istifası ile boşalan ortaklık yerine olmak üzere kooperatif Yönetim Kurulu kararı ile kooperatife ortak olduğunu, üyeliği nedeniyle kendisine ... ili, ... ilçesi ... mh. 4085 ada 1 parselde kain G Blok 4. Kat 17 nolu dairenin verilmesi gerektiğini, dairenin bitiminden sonra müvekkiline teslim edilmekle birlikte tapusunun devredilmediğini, 01.11.2006 tarihine kadar taşınmazın müvekkili tarafından kiraya verilerek bedelleri tahsil edilmekle birlikte bu tarihten sonra taşınmazın tapusunun halen istifa eden eski üye ...'da olması nedeniyle kiraların ... tarafından tahsil edildiğini, 03.05.2011 tarihli ihtarname ile davalıdan mağduriyetinin giderilmesinin istendiğini ancak bir sonuç alamadığını, taşınmazın tapusunun dava dışı ...'da olup kendisine verilememesi nedeniyle taşınmazın değeri olan 170.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla tahsil edemediği kira bedelleri için 2007 ( 8 ay için) - 2013 dönemleri arasındaki kira alacak bedelinden kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalının bildirdiği 19.000,00 TL düşülmek suretiyle 25.892,00 TL ecrimisilin aylık olarak doğduğu tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı kooperatiften tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu taşınmazın kat karşılığı inşaat sözleşmesi sonrasında kooperatife kaldığını, daha sonra kooperatife üye olan dava dışı ...'a 17.11.2000 tarihinde tapuda tescil edildiğini, ...'un 14.05.2004 tarihinde üyelikten istifası sonrasında 26.07.2005 tarih ve 70 sayılı yönetim kurulu kararı ile davacı ...'in kooperatif üyeliğine alındığını, taşınmazın davacıya teslim edildiğini, ancak istifa etmesine rağmen tapuda devir işlemini yapmayan davadışı ...'a karşı tapu iptal tescil davası açıldığını, davanın reddedildiğini, bu nedenle ... aleyhine üyelik aidatı ve vekaletsiz işgörme nedeniyle dava açıldığını dosyanın derdest olduğunu, davacının en son 23.11.2006 tarihinde üyelik aidatı ödediği ve bu tarihten sonra ödeme yapmadığını, 24.05.2011 tarihi itibariyle 19.000.00TL aidat borcu bulunduğunu, kooperatife borcu olan davalının hak etmediği bir taşınmazdan 2007 ve 2013 yılları arasında ecrimisil talep etmesi hukuka uygun olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere dava tarihinden geriye doğru 5 yıl üstü talep edilen ecrimisilin zaman aşımına uğradığını ve yine davacının ticari avans faizi istemesinin yasal olmadığını, yasal faiz uygulanması gerektiği belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi'nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının taşınmazın fiili hakimiyeti kendisinden alındıktan sonraki dönem için kira kaybı bedeli talep ettiği görülmüşse de bu hususta talepte bulunabilmesi için kooperatifin temerrüde düşürülmesi gerektiği, davacı tarafından çekilen 3 Mayıs 2011 tarihli ihtarnamenin kooperatife 09.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarda 7 günlük süre verildiği, davalı kooperatifin bu süre sonunda temerrüte düştüğü görülmekle bu süre için yani 2011 yılı için 7 ay 15 gün olmak üzere 16.05.2011-31.12.2011, 31.12.2011- 31.12.2012, 31.12.2012-31.12.2013 dönemi için kira talep edebileceği anlaşılmakla buna göre yapılan hesaplamada davacının davalıdan 20.201,82 TL ecrimisil talep edebileceği anlaşılmakla, 20.201,82 TL ecrimisil bedelinin her kira bedelinin tahakkuk ettiği dönemin sonundan başlamak suretiyle avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 40.963,78 TL taşınmaz bedelinin dava tarihi olan 31.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1) Davacı istinaf talebinde: Taşınmazın değerinin emsallerinin çok altında hesaplandığını, bilirkişilerin tapu ve emlakçılar odası cevaplarını dikkate almadığını, delillerin eksik toplandığını, kira bedelinin de düşük belirlendiğini, 20.06.2011 tarihinde gönderdiği ihtarında geriye dönük 5 yıllık olarak talep edilen ecrimisil bedellerine kooperatifin bir itirazı da olmadığını, mahkemece ihtar koşulu aranmasının yerinde olmadığını, 07.03.2008 tarihli bir ihtarname ile de dairenin kiralarını alamadığını, maddi manevi zararının karşılanması talebinde de bulunulduğunu, yönetim kurulu kararı ile kooperatifin davacıya daire teslim borcu olduğunu, daire teslim edilmemesi nedeni ile davacının kira tazminatı talep hakkı doğduğunu, belirterek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2) Davalı istinaf talebinde; davacının üye olarak kaydedildiği tarihte ferdileşme işlemlerinin bittiğini, kendisine tapu verilmesinin hukuken imkansız olduğunu ve bunun davacı tarafından bilinerek üye olunduğunu, davacının üzerine düşen özen ve araştırma yükümlülüğüne de aykrı davrandığını, davacının 7 yıl sonunda dava açarak haksız kazanç sağlamaya çalıştığını, 2006 yılından beri de kooperatifler kanunu gereğince kendisine düşen üye sorumlulukarını yerine getirmediğini, aidat ödemediğini genel kurullarda alınan parsal yükümlülüklere katılmadığını, kooperatife halen de borçlu olan davacının kooperatifler kanunu gereğince tescil isteme hakkı olmadığına göre tescil talebinde bulunamayacağını, ödediği aidatları yasal faizi ile birlikte geri iade edilmesi gerektiğini, davacının tescil talebinde bulunduğu taşınmaz için tapu maliki ... 'a dava açıldığını, ecrimisil istemesinin hukuka aykırı olduğunu, kooperatif tarafından dava dışı malik ...'a alacak davası açıldığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, 5 yıllık zaman aşımı süresi dikkate alınmadığını, dosya kapsamında davacının tazminat alma hakkı değil ancak ödediği aidat bedellerini faizi ile geri alma hakkı bulunduğunu, dava konusu taşınmazın değerinin yüksek hesaplandığını, emsal taşınmazların tapu satış ve ipotek bedellerinin daha düşük olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi'nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Kooperatif üyesi olmasına karşın, konut tahsisi yapılmamış olması nedeni ile eksik ödemesi göz önüne alınarak davacının uygun miktarda bir tazminata hak kazanacağı, davacı tarafından dava dilekçesinde delil olarak dayanılan ... 1.Noterliği'nin 03.05.2011 tarih 8065 yevmiye ile sayılı ihtarnamesi ile ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 7 gün süre içerisinde taşınmazın adına tescili, olmadığı takdirde bedeli ve kira kaybı talep edilmekle birlikte her ne kadar davacı tarafından istinaf dilekçesinde davalının daha önce 07.03.2008 tarihli ihtarname ile temerrüte düşürüldüğünü ileri sürmüş ise de dava dilekçesinde açıkça delil olarak dayanılmayan söz konusu ihtarnameye HMK'nın 357/1. maddesi gereğince istinaf aşamasında delil olarak dayanılması mümkün olmadığından davacının temerrüte yönelik bu istinaf talebinin yerinde olmadığı, Kooperatifler Kanununun 23. maddesinde tanımlanan hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi gereğince kooperatifin diğer üyelerine taşımaz tahsis ve teslimi yapılmış olması karşısında kooperatif üyesi olan davacıya da taşınmaz tahsis ve teslimi zorunlu olup taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle davalının süresinde ileri sürdüğü zamanaşımı def'i dikkate alınarak, temerrüt tarihi olan 16.05.2011 tarihinden itibaren kira kaybına karşılık ecrimisil talep edebileceğinin kabulünün isabetli olduğu ve açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; hükme esas alınan bilirkişi raporu tazminat istemi yönünden hüküm kurmaya ve denetime elverişli olup, taşınmazın değerinin ve emsal kira bedelinin piyasa koşullarına uygun olarak tespit edilmesine, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmiş olmasına, ecrimisil alacağı yönünden ise davalının zamanaşımı def'i ile davacının delil olarak dayandığı ihtarname göz önüne alınarak, dava tarihinden geriye doğru beş yılllık zaman aşımı süresini aşmayacak şekilde temerrüt tarihinden itibaren emsal kira bedelleri üzerinden ecrimisil bedeli belirlenip hüküm altına alınmasına göre, ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakla, taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının talep edebileceği tazminat miktarı ve kira kaybı (ecrimisil) talep edip edemeyeceği ile kooperatife karşı tüm yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, 1163 sayılı Kanunun 23. maddesi
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemeleri'nin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
A. Davacı Temyizi Yönünden
Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
B. Davalı Temyizi Yönünden
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca davalı temyizine göre ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davacıya iadesine,
Aşağıda yazılı harcın temyiz eden davalıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
08.01.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilir. Temyiz yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. (HMK 366/1 ve 348/1)
Temyiz yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi Yargıtay tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir. (HMK 366/1 ve 348/2)
Temyiz dilekçesine cevap süresi HMK 366/1. madde yollamasıyla uygulanan HMK 347/2. madde gereğince iki hafta olduğundan katılmalı temyiz süresi de iki haftadır.
HMK 366/1. madde yollamasıyla uygulanan HMK 348. madde katılmalı temyizde başvurma hakkı yanında başvurunun sonuçlandırılmasını da temyiz başvurusuna bağlı tutmuştur.
Temyize başvurma hakkı bulunmasa bile ibaresinden anlaşılması gereken kararın diğer taraf yönünden kesin olmasıdır. Bu ise miktar itibarıyla kesinliği ifade etmektedir. İçerik itibarıyla kesin olması halinde zaten iki taraf için de kesin olduğundan temyiz yoluna başvurulamayacaktır. Bu kesinlik sınırı HMK 362. maddedeki parasal sınır ile bu miktarın yeniden değerlendirme oranında artışına ilişkin HMK ek 1. maddeye göre belirlenecektir.
Katılma yoluyla temyiz, temyiz başvurusu yapmış olan taraf yönünden kullanılabilir. Temyize başvuran tarafla ilgili olmayan yani başvurmayan tarafla hususlar, katılmalı istinafa konu edilemez.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı yönünden temyiz kesinlik sınırı nedeniyle verilen karar kesin ise de diğer tarafın kararı temyizi halinde davacının katılmalı temyiz hakkı doğmaktadır. Davacı kendisi için kesin olan kararı, karşı tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilmeden önce temyiz etmiş ise de bu durum davacının katılma yoluyla temyiz hakkını ortadan kaldırmamaktadır. Davacı karşı tarafın temyizi üzerine katılma yoluyla temyiz hakkı elde ettiğine göre aynı dilekçeyi yeniden vermesini aramaya gerek olmaksızın öncesinde verilen temyiz dilekçesinin katılma yoluyla temyiz dilekçesi olarak incelenmesi gerektiği kabul edilmelidir. Bu uygulama adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını mümkün kılan bir sonuç ortaya koyacağından temel hak ve hürriyetlere de uygun bir yorum ve uygulama olacaktır.
Belirtilen nedenlerle davacı tarafın temyiz talebinin incelenmesi gerektiği görüşünde olduğumdan diğer yönlerden katılmakla birlikte kesinlik sınırı nedeniyle davacının temyiz dilekçesinin reddi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.