Logo

6. Hukuk Dairesi2023/218 E. 2024/2156 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve munzam zararın belirsiz alacak davası olarak talep edilip edilemeyeceği ve davanın kısmi dava olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının miktarını belirleyebilmesinin mümkün olduğu ve davanın konusunun bölünebilir nitelikte olması sebebiyle belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı, kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerektiği ve davalı tarafından sunulan iş karşılığı daire bedellerine ilişkin makbuzdaki imzanın inkar edilmesi karşısında imzanın kime ait olduğunun tespiti gerektiği gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2990 E., 2022/2963 K.

HÜKÜM/KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/265 E., 2022/356 K.

Taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı alacak ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; yapılan ön inceleme sonucunda gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 06.07.2015 tarihli ... A-B Blok inşaatının mutfak dolapları, mutfak tezgahı, çelik kapılar, iç oda kapıları, salon kasa kapama işlerinin yapımına ilişkin 2 adet sözleşme imzalandığını, ilk sözleşme için 283.800,00 TL olarak belirlenen sözleşme tutarının, 185.000,00 TL bedelli A blok 27 no.lu bağımsız bölümün devri ile nakit 98.800,00 TL şeklinde ödenmesinin kararlaştırıldığını, ikinci sözleşme bedeli 200.000,00 TL'nin ise, A blok 16 no.lu bağımsız bölümün devri suretiyle ödenmesinin kararlaştırıldığını, ancak işe başlanmasına rağmen tapuların üçüncü kişilere devredildiğinin öğrenilmesi ve nakit ödemenin de yapılmaması nedeniyle işi tamamlamadıklarını ileri sürerek, belirsiz alacak davalarının kabulü ile şimdilik 30.000,00 TL'nin avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, bilahare sunduğu bedel artırım dilekçesi ile talebini 169.000,00 TL'ye çıkarmıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, davacının sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirmediğini, bağımsız bölümlerin davacı tarafında gösterilen kişilere devredildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı kooperatifin ticari defterler ve kayıtları uyarınca davacı tarafa borçlu olmadığı, A Blok 27 ve 16 no.lu bağımsız bölümlerin sözleşme ile belirlenen bedellerine ilişkin olarak düzenlenen "iş karşılığı olan daire bedelleri" açıklamalı 03.11.2015 tarihli ve 385.000,00 TL bedelli tediye makbuzunun davacının imzası karşılığı teslim alındığı anlaşıldığından davalının, davacıya borcu bulunmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; bilirkişi raporunun hatalı tespitler içerdiğini, davacı ile dava dışı adi ortaklık arasında hiçbir fiili ya da organik bağ bulunmadığını, taşınmazın devredilmediği sabit olduğu halde bu hususun mahkemece dikkate alınmadığını, munzam zarar oluşmadığı gerekçesinde isabet bulunmadığını, 03.11.2015 tarihli makbuzdaki imzayı kabul etmediklerini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı belirtilerek, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re'sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı alacak ve munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107 ve 109 uncu maddeleri, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 10.07.2013 gün 2012/6728 Esas, 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2016 gün 2014/15 Karar 2014/439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamları.

3. Değerlendirme

1-Davacı vekili, dava dilekçesinde davanın, açıkça HMK'nın 107. maddesine dayalı belirsiz alacak davası olduğunu belirtmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesine göre davacı davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını ya da değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açabilecektir. Talep sonucunun belirlenmesinin imkansız olması çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu imkansızlık biyolojik, hukuki veya zararın belirlenmesinin subjektif unsurlara dayalı olması nedeniyle subjektif nedenlerden kaynaklanabilir. (Medeni Usul Hukuku Cilt 2 15. Basım Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, sayfa 1028 ve devamı)

Belirsiz alacak davasının açılabilmesine ilişkin ikinci durum ise, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Davacı kendisinde eksik olan uzmanlık nedeniyle talep sonucunu tam olarak belirleyemeyebilir. Belirsiz alacak davası davacının dilekçesinde talep sonucunu belirleyemediği veya belirlemesinin imkansız olduğu hallerde açılabilecek bir davadır.

Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde taraflar arasındaki ... A-B Blok inşaatının mutfak dolapları, mutfak tezgahı, çelik kapılar, iç oda kapıları, salon kasa kapama işlerinin yapımına ilişkin 2 adet sözleşme uyarınca hak edilen iş bedelinin tahsili ile iş karşılığı devri gereken ve sözleşmeyle devrine karşılık gelen bedeller belirlenmiş olan bağımsız bölümlerin devredilmemesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istenmiştir. Talep konusu sözleşmelerin bedelleri belli olup yine sözleşme bedeline karşılık gelen değerleri sözleşmeler ile belirlenmiş olan bağımsız bölümlerin dava tarihi rayiç bedellerinin davacı tarafça yapılacak araştırma neticesinde tespiti imkanı bulunmaktadır.

Dolayısıyla dilekçe içeriği ve açıklamalarından alacağın davacı tarafça belirlenmesi mümkün olup, yukarıda açıklandığı üzere objektif veya subjektif nedenlere dayalı alacağın belirlenmesinin imkansız olduğu ya da uzmanlık gerektirdiği bir durum söz konusu değildir.

Bu durumda mahkemece; talep konusu niteliği itibariyle bölünebilir olup, davacının sadece bir kısmını talep etmesi mümkün olduğundan, davanın HMK'nın 109. maddesinde ifade edilen kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 10.07.2013 gün 2012/6728 Esas, 2013/4521 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2016 gün 2014/15 Karar, 2014/439 Esas, 2016/207 Karar sayılı ilamları). Davacının 17.11.2020 tarihli bedel artırım dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak değerlendirilmesi de, taleple bağlılık ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.

2-Diğer yandan, sözleşmeler uyarınca davacıya iş karşılığı devri gereken bağımsız bölümler, davalı iş sahibi tarafından dava dışı üçüncü kişilere devredilmiş olup, davalı bahsi geçen işlemlerin davacının talimatı ile yapıldığını savunmuştur. Yazılı belge niteliğinde olan resmi senedin aksinin kanıtlanabilmesi için devralan dava dışı üçüncü kişilerin beyanlarının tespiti dahil bu hususa ilişkin bilgi, belge, fatura vs. davalı delilleri getirtilerek incelenmelidir.

Kaldı ki somut olayda, "iş karşılığı olan daire bedelleri" açıklamalı 03.11.2015 tarihli tediye makbuzu söz konusu olup, davacı yanca yapılan imza inkarı da dikkate alınarak, makbuzdaki imzanın davacı eli ürünü olup olmadığının tespiti ile davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde, devralan üçüncü kişilerin davacı adına hareket ettiklerinin kabulü gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1-Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2-İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, iş bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de başvuruyu esastan reddetmiştir.

Temyize davacı gelmiştir.

Sayın çoğunluk, kararı, belirsiz alacak davası açılamayacağı ve yeterli inceleme yapılmadığı gerekçesiyle iki sebepten bozmuştur.

Çoğunluk ile aramızda, eksik araştırmaya yönelik bozma hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çoğunluk ile anlaşamadığımız husus, uyuşmazlık konusu alacağın belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı noktasındadır. Öncelikle hemen belirtilmelidir ki, belirsiz alacak davasının davacıya sunduğu imkanlar kısmi davaya göre çok daha fazladır. Bu nedenle belirsiz alacak davası açılamayacağını ancak davalı ileri sürmelidir. Somut uyuşmazlıkta davalının temyizi bulunmamaktadır. Davanın hangi dava türüne göre açılacağı hususu kamu düzeninden değildir. Bu nedenle taraflarca öne sürülmeden incelenmesi mümkün değildir. Temyize davacı geldiğine göre davacı aleyhine bozma yapmak mümkün olmayacaktır. Belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeki bozma davcı aleyhine olmuştur. Bu durumda aleyhe bozma yasağı ihlal edilmiştir.

Somut uyuşmazlıkta alacağın belirsiz alacak davası şeklinde talep edilip edilemeyeceğine gelince, 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi düzenlenirken Yasa Koyucu tarafından, bu madde kapsamında kalan işlerin niteliğini veya dava türünü değil, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu haller” esas alınmıştır.

Davacının, somut olaydaki borcu işi yapmak, iş sahibinin borcu da iş bedelinin bir kısmını para ile, bir kısmını da taşınmazın tapusunu vererek ödemektir.

Dosya kapsamı ve davacı beyanı ile kararlaştırılan iş yarım bırakılmıştır. Hal böyle olunca yarım kalan işin bedelinin tespitinin bilirkişi incelemesini gerektirdiği izahtan varestedir. Diğer yandan iş bedeli olarak verilecek taşınmaz bedeli de rayiç bedel olup, bu bedelin her şahısa göre değişeceği de açıktır. Bu tür davalarda her iki bedel de, yani hem eksik bırakılan işte tamamlanan kısım, hem de bedel olarak verilecek taşınmazın bedelinin tespiti bakamından mahkemeler muhakkak bilirkişi incelemesi yaptırmaktadır. Zira her iki hususun da tespiti hukuki bilgi ile değil alanında uzman bilirkişinin bileceği işlerdendir. Malum olduğu üzere bazen birden fazla bilirkişi incelemesi dahi yaptırılmaktadır.

Hal böyle olunca, bilirkişi incelemesi sonucu tespiti mümkün olan bir değerin, davacı tarafından tam ve kesin olarak tespiti istenerek. Alacağın belirsiz alacak davasına konu olamayacağını kabul etmek kanaatimce davacının hakkına ulaşımını engellemek sonucunu doğuracak bu da Anayasa ile güvence altına alınan hak arama hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Yasaların yorumlanmasında temel ilke hak ve hürriyetlerin önünün açılması şeklinde olmalıdır. Eğer bir davanın belirsiz alacak davası olup olmayacağı tartışma konusu yapılmışsa bu durumda daha lehe olan belirsiz alacak davasının mümkün olduğunun kabulü gerekecektir.

Diğer yandan, davanın hem resen kısmi dava olduğunu kabul etmek, hem de müddeabihin artırılmasına yönelik talebin de ıslah sayılmayacağına karar vermek ayrı bir çelişkidir.

Açıklanan bu nedenlerle, sayın çoğunluğun bu bozma gerekçesine katılmıyorum.