Logo

6. Hukuk Dairesi2023/3736 E. 2025/447 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı belediyenin, ifası imkansız hale gelen taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan zararlardan, sözleşmenin tarafı olmamasına rağmen, "güven sorumluluğu" esasına göre sorumlu olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı belediyenin, projenin reklam ve tanıtım faaliyetlerindeki yoğun katılımıyla, alıcılar nezdinde inşaatın belediyenin güvencesi altında olduğu algısı yarattığı, bu durumun davacıda haklı bir güven oluşturduğu ve tüketici sıfatının bulunmamasının güven sorumluluğundan yararlanmaya engel olmadığı gözetilerek, davalı belediyenin sorumluluğuna dair yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği yönündeki karşı oy görüşüne rağmen, ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2012/468 E., 2023/467 K.

DAVALILAR : 1- ... vekili Avukat ...

2- Tasfiye (İflas) Halinde... ... İnşaat Sanayi ve

Ticaret Anonim Şirketi

İFLAS İDARE MEMURU : Ankara 21. İcra İflas Müdürlüğü

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.02.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacı asil ... ve vekili Avukat ...ile davalı ... vekili Avukat ...'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı şirket ile yaptığı sözleşme gereğince 14 adet daire satın aldığını, bunlardan 12 no.lu dairenin tapusunun alındığını, ancak teslim edilmediğini, diğer dairelerin ise tapusunun devredilmediğini ileri sürerek, dava konusu dairelerin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, olmadığı takdirde rayiç değerleri için 30.000,00 TL’nin 01.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, geç teslim nedeniyle 1.000,00 TL kira bedelinin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 01.07.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 1.650.000,00 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı... ... İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının sözleşme gereği yapması gereken ödemeleri yapmadığını, dava konusu taşınmazın konut niteliğinde olduğunu, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 23. maddesine göre kanunun uygulanması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemesinde bakılması gerektiğinden dolayı davanın görevsizlik nedeni ile reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... vekili, davanın müvekkil belediye yönünden husumetten reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 30.12.2011 tarihli kararı ile; mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

İlk Derece Mahkemesinin 30.12.2011 tarihli kararının süresinde davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince, mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile davalı ... arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, davacı ile davalı müflis şirket arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacıya devredilmesi gereken 12 adet bağımsız bölümün tapu kayıtlarının davalı müflis şirket adına kayıtlı olmadığı, davalı ... ile davalı müflis şirket arasındaki sözleşmenin 17.08.2011 tarihinde feshedildiği, bu tarih itibariyle sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği, davacının taşınmazın rayiç değerini talep edebileceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 1.650.000,00 TL'nin davalı şirketten dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, kira mahrumiyeti nedeniyle tazminat talebinin reddine, davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu sözleşmeye dayalı olarak açılan davalarda farklı kararlar verildiğini ve kesinleştiğini, bu dosyalarda davalı Belediyenin de sorumluluğunun kabul edildiğini, müvekkilinin Hizmet Petrol Ürünleri Gıda Dayanıklı Tüketim Malları Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi'nde ortak konumunda olup, tacir olmadığını, mahkemenin kirayla ilgili zararı değerlendirmemiş olmasının isabetsiz olduğunu beyan etmektedir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dosyanın içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre uyuşmazlık, yükleniciden temlik alınan şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi ile 439. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalı ...’na verilmesine,

Aşağıda yazılı harcın temyiz eden davacıdan alınmasına,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

11.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

(Muhalif)

- KARŞI OY YAZISI -

Somut olayda davalı ..., davalı şirket ile davacı arasındaki sözleşmenin tarafı değil ise de sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle doğan zarardan sorumlu tutulup tutulamayacağı ve bu kapsamda davalı belediyeye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği üzerinde durulmalıdır. Bazı tüketicilerin davalı şirketle yaptığı sözleşmelerle ilgili olarak benzer uyuşmazlıklar dava konusu olmuş ve davalı Belediyeye husumet yöneltilebileceği ve zararın bir kısmından sorumlu tutulması gerektiği yönünde verilen mahkeme kararlarının temyiz incelemesi sonucu özel dairece bozulması üzerine direnme kararları verilmiştir.

Direnme kararlarının temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 gün ve 2018/976 Esas - 2019/571 Karar, 2018/923 Esas - 2019/570Karar, 2018/978Esas - 2019/573 Karar, 2019/19 Esas - 2019/574 Karar, 2018/977 Esas - 2019/572 Karar, 2019/221 Esas - 2019/575 Karar sayılı kararlarında belediyeye husumet yöneltilebileceği kabul edilerek direnme kararları uygun bulunmuş olup bu kararların gerekçesinde şu açıklamalara da yer verilmiştir:

Davalı Belediyenin taraf sıfatının bulunup bulunmadığının ortaya konulabilmesi için direnme kararına esas alınan “güven sorumluluğu” kavramı irdelenmelidir.

Kendine özgü mahiyet arz eden güven sorumluluğu bir kişinin davranışlarıyla başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle oluşan güven ilişkisinden kaynaklanır. Temeli Alman Borçlar Kanunu’nda yer alan, borçlar hukuku mevzuatımızda düzenlemesi bulunmamakla birlikte gerek Türk hukukunda gerekse İsviçre hukukunda kendisine uygulama yeri bulan bu teori bir kimsenin kendi yarattığı dış görünüşün meydana getirdiği sonuçlara kendisinin katlanmasının gerekliliği, aksi yönde bir düşüncenin iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil edeceği kabulüne dayanır.

Bu sorumluluğun varlığından söz edilebilmesi için güvenin haklı ve korunmaya layık olması, karşı tarafça yaratılan güven hissi nedeniyle hareket ettiğini ileri süren kişinin de dürüst olması gereklidir.

Davalı ... satış sözleşmesinin tarafı değil ise de, ... Konutları isimli projenin reklam, ilan, broşür ve diğer tanıtım faaliyetlerinde Belediyenin ismi ve logosu davalı Şirket ile birlikte, yan yana yer almış, inşaatın Belediye ile işbirliği içerisinde yürütüldüğü açıkça vurgulanmış, bizzat o dönemin belediye başkanının söz konusu proje ile ilgili demeçleri halka duyurulmuş, inşaatın Belediyenin öncülüğünde yapıldığı pek çok tanıtım materyalinde vurgulanmış, yerel ve ulusal gazetelerde, haber sitelerinde aynı hususlar belirtilerek projenin reklamı yapılmış, Belediyenin internet sitesinde dahi projenin kendilerinin öncülüğünde inşa edileceği bildirilmiş, inşaatın açılışında bizzat Belediye Başkanı yer almıştır. Tüm bu hususlar proje ile ilgilenen alıcılarda inşaatın Belediyenin güvencesi altında yapıldığı hususunda haklı ve korunmaya değer güven oluşturduğu açıktır. Davalı ... tarafından diğer davalı yüklenici Şirket’e tanıtım materyallerinde belediyenin isminin kullanılmaması yönünde ihtarlar gönderildiği, bu nedenle sorumluluklarının bulunmadığı savunulmuş ise de, bu yönde kamuoyuna yapılmış herhangi bir bilgilendirme mevcut olmadığı gibi, tam tersine yalnızca ilan ve broşürler değil pek çok iletişim platformunda da Belediyenin desteğinin varlığı benimsenmiş, Belediyeye ait bilboardlarda ve çöp kamyonlarında dahi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği Belediyeye ve davalı Şirkete düşecek daireler arasında hiçbir ayrım gözetilmeksizin, projenin Belediye-Şirket işbirliği ürünü olduğu görüntüsü yaratılmıştır.

Sonuç itibariyle yerel mahkemenin satış sözleşmesinin davalı Şirket tarafından ifa edilememesi nedeniyle diğer davalı Belediyenin güven sorumluluğu gereğince davada sıfatının bulunduğu yönündeki direnme gerekçesi usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

Bu kararlar tüketicilerin açtığı davalarda verilen kararlar ise de sorumluluğun varlığı kabul edilirken dayanılan esaslar 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanunda yer alan düzenlemeler değildir. Güven sorumluluğunun varlığı 4077 sayılı kanun hükümlerinden kaynaklanmadığı için tüketici işlemi olmayan borç ilişkileriyle ilgili olsa dahi güven sorumluluğu uygulama alanı bulabilecektir.

Yukarıda yer verilen emsal Hukuk Genel Kurulu kararlarında davalı belediyenin yarattığı güvene ilişkin yapılan açıklamalar bu dosyada toplanan deliller ile de ispatlanmıştır. Kaldı ki emsal dosyalarda Belediye taraf olduğundan boşa çıkan güvene ilişkin sabit kabul edilen vakıaların varlığı bu dosya için de güçlü delil niteliğini zaten taşımaktadır. Davacının tüketici olmaması belediyenin güven sorumluluğunu ortadan kaldıran bir neden değildir.

Öte yandan güven sorumluluğu kadar hukuk güvenliği ilkesi de temel bir hukuk kavramıdır. Hukuk devletinin gereklerinden birini oluşturan ve kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini gerekli kılar. Hukuk güvenliği ilkesi kapsamında sayılan ve kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermeyi ifade ettiği kabul edilen belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ise, özellikle aynı somut olay ve hukuksal durumdaki farklı kişilerce açılan davalarda birbiriyle çelişen sonuçlara ulaşılmamasını, kamuoyu nezdinde yargıya olan güveni muhafaza etme bakımından kararlarında belli bir istikrarın sağlanmasını, haklı nedenleri gösterilerek yapılan içtihat değişikliklerinde benimsenen yeni yaklaşımın benzer uyuşmazlıklarda tutarlı olarak uygulanmasını gerektirir.

Yukarıda yapılan açıklamalarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı birden fazla taşınmaz için sözleşme yaptığından tüketici sayılmaz ise de bu durum güven sorumluluğu hukuki korumasından yararlanamaması sonucunu doğurmaz. Zira güven sorumluluğu salt tüketiciler yararına uygulanabilir bir sorumluluk türü değildir. Toplanan delillerle satış sözleşmesinin davalı Şirket tarafından ifa edilememesi nedeniyle diğer davalı Belediyenin güven sorumluluğu gereğince davada sıfatının bulunduğu toplanan delillerle anlaşılmıştır. Bu durumda davalı ... yönünden de esastan inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesinin başvurunun esastan reddi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan onama yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.