"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2019/457 E., 2022/676 K.
HÜKÜM/KARAR: Ret
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Davacı taşeron, davalı ise yüklenicidir.
Davacı taşeron vekili; taraflar arasında yapılan 16.03.2013 tarihli taşeron sözleşmesi uyarınca müvekkilinin Bağcılar Koçman Caddesi alt yapı inşaatı işlerini yapmayı kabul ettiğini, sözleşme süresinin sözleşmenin imzalandığı tarih olan 16.04.2013 tarihinden itibaren başlamak üzere 60 gün olarak kararlaştırıldığını, ancak davalıdan kaynaklanan aksaklıklar nedeniyle işin süresinin 240 günü aştığını, işin uzaması ve alt yapı çalışmasında kullanılan malzemelerdeki değişiklikler sonucu tarafların bir araya gelerek yeni bir birim fiyat tablosu belirlediklerini, yeni fiyatlara göre tüm iş bedelinin KDV hariç toplam 927.628,53 TL olarak kararlaştırıldığını, 20.09.2013 tarihinden sonraki hak edişlerin bu yeni birim fiyatlara göre belirlendiğini ve 5. hak edişin yeni birim fiyatlarına göre hesaplanıp kendilerine ödendiğini, müvekkiline toplam 435.659,38 TL ödeme yapıldığını, 5. hak ediş ödendikten sonra herhangi bir ödemede bulunulmadığını, toplam 356.256,13 TL alacaklarının tahsili için davalı aleyhine Bakırköy 14. İcra Müdürlüğü'nün 2014/3081 Esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptâli, takibin devamı ve %20'den az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yüklenici vekili; davacının ileri sürmüş olduğu iddiaların haksız ve hukuki temelden yoksun olduğunu, müvekkili tarafından davalıya cari hesap ekstresinden anlaşılacağı üzere toplam 842.912,76 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin davacıdan 305.463,51 TL alacaklı olduğunu, davacı sözleşmeye uygun imalât yapmadığından son hak edişin düzenlenmediğini, sözleşmede belirtilen miktarlara uygun imalât yapılmadığı için davacının yaptığı hesaplamaların yanlış olduğunu, alacak likid olmadığından icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuş; yargılama sırasında cevap dilekçesini ıslah ederek müvekkili ile iş sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında kesin hesap yapılarak borç ve alacak olup olmadığının belirlenmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin, 09.06.2016 tarihli, 2014/192 Esas, 2016/484 Karar sayılı kararı ile, davanın kısmen kabulü ile davalının icra takibine vaki itirazının iptaline, icra takibinin asıl alacak 245.425,89 TL olmak ve bu meblağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranından fazla olmamak kaydıyla talep gibi yasal faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına karar verilmiş, karar davalı vekilince yasal süresinde temyiz edilmiştir.
Temyiz üzerine yapılan inceleme sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 30.05.2018 tarihli, 2016/6386 Esas, 2018/2271 Karar sayılı ilamı ile, mahkeme kararının nasıl yazılacağı konusundaki şeklin 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesinde gösterildiği, bunlar arasında en önemlilerinden birinin de kararların gerekçeli olması olduğu,tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmelerinin ve Yargıtay'ın, kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığını denetlemesinin ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkün olduğu, gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay'ca denetiminin yapılamayacağı açıklandıktan sonra "mahkemece hakedilen iş bedeli 1.133.197,80 TL olarak belirlenmiş ise de bu sonuca nasıl varıldığı kararda açıklanmamıştır. Belirtilen ilkelere göre mahkemece ulaşılan sonucun gerekçe kısmında açıkça ortaya konulması ve denetiminin sağlanması zorunludur. Öte yandan; mahkemece kesin hesap çıkarılmamış, eksik inceleme ile karar verilmiş olması da doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; 6100 sayılı HMK'nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek aralarında inşaat ve makine mühendisinin de bulunduğu uzman bilirkişiler kurulu oluşturularak, idare kayıtları, hak edişler, hakedişlere dayanak belgeler, geçici ve kesin kabul tutanakları da getirtilmek suretiyle inceleme yaptırılmalı, 5. hak edişe kadar yapılan tüm imalâtların bedellerinin ödendiği anlaşılmakla, bu hak edişten sonra yapılan imalâtların bedelleri taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki birim fiyatlarla belirlenmeli, davacı taşeronun yapmış olduğu imalâtlarla ilgili idare kayıtlarında geçici ve kesin kabul eksiklikleri bulunup bulunmadığı ve bu eksikliklerin kim tarafından tamamlandığı belirlenmeli ve buna ilişkin giderlerin hakedişten mahsubunun gerekip gerekmediği hususları tartışılmalı, ayrıca daha önceden yapılan imalâtlar da dikkate alınarak davalı tarafından yapıldığı kanıtlanan ödemeler mahsup edilerek sonucuna göre hüküm kurulmalı, bu arada verilen ilk kararı davacı temyiz etmediği için kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek karar verilmelidir" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; "alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına binaen; taraflar arasında 16.03.2013 tarihli taşeronluk sözleşmesi imzalandığı, İBB'den gelen kesin hesap dosyasında 12 adet hakediş yapılmış olduğu ve 12 no.lu kesin hakediş bilgilerine göre de davalı ... İnşaatın toplam iş miktarının 6.636.839,38 TL ( KDV hariç ) ulaştığı görülmüştür. Ana işveren ... İnşaat firması ile iş sahibi İBB arasında 12 adet hakediş yapılmış olmasına rağmen davacı – davalı arasında 5 adet onaylı hakediş olduğu, onaylı olmayan davalının kabul etmediği 6-7-8-9 no.lu hakkedişlerin de olduğu görülmüş olmakla, davacı alt yüklenicinin işin sonuna kadar çalışmadığı ( işin tamamını yapmadığı) değerlendirilmiştir. Davacı alt yüklenicinin talep ettiği 6,7, 8 ve 9 numaralı hak edişlerin hesabının, kazı kesitlerinin birleşik veya tek tek oluşu, dosyadaki hak edişler, ödemeler ve kesin hak edişler göz önüne alınarak hak ediş hesabı m3 bazında hesaplanmış olup, konusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamada davalının, davacıya borçlu olmadığının tespit edildiği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince süresinde temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Mahkemece bozma ilamından sonra hükme esas alınan 05.03.2022 tarihli ek raporda "aynı kazı kesiti içinde ortak olarak birden fazla boru yatırılması halinde oluşan kazı ve dolgu miktarı ile, her boru için ayrık kazı kesiti hesabı yapılması halinde oluşan kazı dolgu miktarlarının karşılaştırıldığı ve aradaki farkın bedele dönüştürüldüğü" belirtilmiş ve davacı taşeronun fazladan aldığı bedel 343.990,13 TL olarak hesaplanmış, 23.05.2022 tarihli ek raporda ise "343.990,13 TL'nin fazla ödeme değil, fazladan yapılan hakediş bedeli olduğu, ödemeyle alakasının olmadığı, yani davalı ödemeleri içinde sayılamayacağı" sonucuna varılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi ek raporlarında yapılan hesaplama ve değerlendirmeler denetime elverişli olmadığı gibi, bozma ilamında açıklanan yönteme uygun olarak hesaplanmamıştır. Bozma ilamında "5. hak edişe kadar yapılan tüm imalâtların bedellerinin ödendiği anlaşılmakla bu hakedişten sonra yapılan imalâtların bedelleri taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki birim fiyatlarla belirlenmeli, davacı taşeronun yapmış olduğu imalâtlarla ilgili idare kayıtlarında geçici ve kesin kabul eksiklikleri bulunup bulunmadığı ve bu eksikliklerin kim tarafından tamamlandığı belirlenmeli ve buna ilişkin giderlerin hakedişten mahsubunun gerekip gerekmediği hususları tartışılmalı, ayrıca daha önceden yapılan imalâtlar da dikkate alınarak davalı tarafından yapıldığı kanıtlanan ödemeler mahsup edilerek sonucuna göre hüküm kurulmalı" açıklamasına yer verilmesine rağmen, bilirkişi kurulunca ilamda belirtilen hesaplama yöntemine uygun olmayan şekilde inceleme yapılmıştır. Yine ek raporda "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı kesin hak ediş içinden davacı alt yüklenicinin hangi kanalları ve ne kadarını yaptığı ve ne kadar imalat yaptığının tam olarak çıkarılamadığı, bunun çıkarılmasının mühendislik ofis hizmeti gerektirdiği" belirtilmiş olup, bu haliyle raporun hükme esas alınması mümkün değildir.
09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı belirtilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece bozmaya uyulduğuna göre usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca bozma doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp karar verilmelidir. Mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir.
Bu durumda mahkemece bozmaya uyulmakla, bozmada belirtilen hususlar yararına olan taraf için usuli kazanılmış hak teşkil edeceğinden, bozma uyarınca araştırma yapılması zorunlu hale gelmiş olmakla ve mahkemece bozmadan sonra alınan asıl ve ek raporlar bozma ilamında açıklanan yönteme uygun olarak hazırlanmadığı gibi, denetime de elverişli olmadığından, maddi gerçeğin ortaya çıkması için 6100 sayılı HMK’nın 281/3 maddesi gereğince, yeniden seçilecek aralarında inşaat ve makine mühendisinin de bulunduğu uzman bilirkişiler kurulundan rapor alınarak, Daire'mizin bozma ilamında belirtildiği üzere idare kayıtları, hak edişler, hakedişlere dayanak belgeler, geçici ve kesin kabul tutanakları da incelenmek suretiyle, 5. hak edişe kadar yapılan tüm imalâtların bedellerinin ödendiği anlaşıldığından, bu hak edişten sonra yapılan imalâtların bedelleri taraflar arasında düzenlenen sözleşmedeki birim fiyatlarla belirlenmeli, davacı taşeronun yapmış olduğu imalâtlarla ilgili idare kayıtlarında geçici ve kesin kabul eksiklikleri bulunup bulunmadığı ve bu eksikliklerin kim tarafından tamamlandığı saptanmalı ve buna ilişkin giderlerin hak edişten mahsubunun gerekip gerekmediği hususları tartışılmalı, ayrıca daha önceden yapılan imalâtlar da dikkate alınarak davalı tarafından yapıldığı kanıtlanan ödemeler mahsup edilmeli, rapora itiraz edilmesi halinde taraf itirazlarını karşılayacak şekilde gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp değerlendirilerek, verilen ilk kararı davacı temyiz etmediği için kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapılması zorunlu olduğu halde, buna uyulmaksızın bozma kararına uygun incelemeyi içermeyen asıl ve ek raporlar hükme esas alınarak karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.