Logo

6. Hukuk Dairesi2023/599 E. 2024/790 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı idarenin, davalı alt işverenin işçilerine ödediği kıdem tazminatlarını rücuen isteyebilmesi mümkün müdür?

Gerekçe ve Sonuç: 7166 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve bu iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ilkesi gözetilerek, davacı idarenin rücu talebinin haklı olduğuna ve davalı alt işverenin kıdem tazminatlarından sorumlu olduğuna karar verilerek, istinaf mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/2894 E., 2022/2361 K.

HÜKÜM/KARAR : Kararın kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması ile davanın kabulü

İLK DERECE MAHKEMESİ : Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/29 E., 2020/47 K.

Taraflar arasında açılan hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılması ve yeniden hüküm kurulması ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/02/2015 tarihinde ihalesi yapılan Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'ne ait 1 adet Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi ve 8 adet Katı Atık Depolama Sahalarının İşletilmesi Hizmet Alım İşi Kapsamında davalı ile 05/03/2015 tarihinde sözleşme yapılarak iş yerinin teslim edildiğini, 30/12/2016 tarihine kadar davalı firma tarafından hizmet verildiğini, söz konusu ihale kapsamında davalı firmanın bünyesinde çalışan 35 adet işçinin iş sözleşmesinin davalı firma tarafından feshedildiğini, imzalanan ihlale sözleşmesi ve 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca taşeron işçilerin kıdem tazminatlarının ödeme işleminin davalı firma tarafından yapılması gerekirken yapılmaması nedeniyle davacı idare tarafından söz konusu işçilere ait kıdem tazminat ödemelerinin gerçekleştiğini, toplamda 193.185,53-TL ödeme yapıldığını, davalının teminat ve emanet alacaklarından 63.640,36-TL'nin tahsilatının yapıldığını, geri kalan anapara borç tutarının 148.385,35-TL ve 27/12/2018 tarihine kadar işlemiş faizi de 44.798,18-TL olmak üzere toplam 193.183,53-TL olduğunu, işçilere ödemesi yapılan 193.183,53-TL alacağının dava tarihi itibari ile 6183 sayılı yasanın 51. Maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu işçilerin firma nezdinde 05.03.2015-30.12.2016 tarihleri arasında çalıştıklarını, her bir işçinin giriş tarihinin farklılık gösterdiğini, davanın dayanağı işçilik alacağının rücuen tahsili olup, davalı firmanın kendisine tazminat ödenen işçilerin "ihale süresi ile sınırlı olarak" işvereni durumunda olduğunu, buna karşın davacı kurumun en başından beri işçilerin "asıl işveren" durumunda olduğunu, davanın yetkisiz yerde açıldığını, dava dilekçesinde 35 kalemdeki tazminat ve faizlerin toplamının 193.183,53 TL olduğundan bahisle dava açılmışsa da, tazminat ve faizlerin toplam tutarının 192.583,53 TL yaptığını, öncelikle aradaki farkın reddi gerektiğini, iş akitlerinin firma tarafından feshedilmediğini, her birinin işten çıkış kodlarında görüleceği üzere iş akitlerinin ihale mevzuatı ve iş kanuna uygun olarak 18 numaralı işin sona ermesi koduyla sona erdirildiğini, işverenin sorumluluğunun 2 yıl olup hak düşürücü süre nedeniyle sorumluluğun sona erdiğini, devralan işverenin ve asıl işveren belediyenin bu hususta sorumluluklarına başvurulması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ... tarafından dava dışı 35 işçiye 148.385,35 TL asıl, 44.798,18 TL gecikme zammı olmak üzere toplamda 193.183,53 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen, taraflarca akdedilmiş olan 05.03.2015 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, “Yüklenicinin Sözleşme Konusu İş İle İlgili Çalıştıracağı Personele İlişkin Sorumlulukları” başlıklı 22. maddesinde, yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde belirlendiği ve yüklenicinin bunları aynen uygulamakla yükümlü olduğunun belirtildiği, genel şartnamenin altıncı bölümünde ise kıdem tazminatına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı, 21.02.2019 yürürlük tarihli 7166 sayılı “Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 11. maddesi ile, İş Kanununun 112. maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere, “4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere, 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11/9/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilmez.” düzenlemesinin yürürlüğe girdiği, davaya konu olan ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin başlangıç tarihinin 05.03.2015 tarihi, sözleşme bitiş tarihinin ise 31.12.2016 tarihi olduğu, bu kapsamda 11.09.2014 tarihinden sonra yapılmış bir sözleşme olduğundan 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşme maddelerinde veya genel şartnamenin altıncı bölümünde ise, kıdem tazminatına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı gözetildiğinde, davalı şirketin 4734 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, eldeki davaya konu kıdem tazminatı ödemesinden kaynaklı rücuen tazminat talebine ilişkin sorumluluğunun bulunmadığı, davacı ... vekili tarafından, 7166 sayılı “Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 11. maddesi ile, İş Kanunu'nun 112. maddesine ilişkin getirilen hükmün Anayasa Mahkemesi'nin 19.09.2019 tarih ve 2019/42 E.-2019/73 K. sayılı kararı ile iptaline karar verildiği ve bu kapsamda eldeki rücuen tazminat davası bakımından 4857 sayılı Kanun'un 112. maddesinin altıncı fıkrasının geçersiz olduğu, yürürlükten kalkması nedeni ile davalı şirketin 4734 sayılı Kanun'a göre sorumlu olmadığından bahsedilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, Anayasa'nın 153. maddesinde AYM iptal kararlarının geriye yürümeyeceğinin düzenlenmiş olduğu dikkate alındığında davacı ... vekilinin itiraz ve savunmalarına itibar edilemeyeceği, bu kapsamda eldeki davada yürürlükten kalkan 4857 sayılı Kanunun 112/6. fıkrasının düzenlemesinin uygulanması gerektiği, davaya konu olan ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin başlangıç tarihinin 05.03.2015 tarihi, sözleşme bitiş tarihinin ise, 31.12.2016 tarihi olduğu, bu kapsamda 11.09.2014 tarihinden sonra yapılmış bir sözleşme olduğundan 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşme maddelerinde veya genel şartnamenin altıncı bölümünde ise, kıdem tazminatına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı ve bu nedenle davalı şirketin 4734 sayılı Kanuna göre sorumluluğunun bulunmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürüyemeyeceği hükmü gerekçe gösterilse de, eşitlik ilkesine aykırılığı nedeniyle ilgili hükmün iptal edildiğini, Yargıtay içtihatlarında asıl işverenin alt işverene rücu hakkının bulunduğunun sabit olduğunu tazminat ve işçi alacaklarının tamamından yüklenicinin sorumlu olduğunu belirterek hükmü istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 22.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7166 sayılı "Sosyal Hizmetler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 11. Ve 12. maddeleri değiştirilerek kıdem tazminatının alt işverene rücu edilebilmesi için bu konuda sözleşmede açık hüküm bulunması zorunluluğunun getirildiği, ancak değinilen kanun hükümlerinin Anayasa Mahkemesi'nin 19.09.2019 gün 2019/42 Esas, 2019/73 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğinden uygulanma imkanı kalmadığı, Anayasa'nın 153.maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi Kararlarının geriye yürümeyeceği, ancak kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebileceği, (HGK'nın 21/01/2004 gün ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar, 03/02/2010 gün ve 2010/4-40 Esas, 2010/54 karar sayılı kararları) bu durumda, somut olaya Anayasa Mahkemesince iptal edilen 4857 sayılı İş Kanunu’nun 62 ve geçici 12.maddesinin uygulanması mümkün olmayıp, dosyaya aldırılan bilirkişi raporu yeterli olduğundan, dava dışı işçinin 05.03.2015-30.12.2016 tarihleri arasında davalı alt işverence istihdam edilmiş olup, davacının talebinin aynı döneme ilişkin olması ve davacının 193.183,53 TL kıdem tazminatı ödemesi yaptığı, dosyadaki ödeme belgeleriyle sabit olup, tarafların kabulünde olduğundan; anılan miktarın tamamından tek alt işveren olan davalı şirketin sorumlu olduğu anlaşılmakla mahkemenin verdiği ret kararı isabetli görülmemiş, davacı dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren 6183 sayılı Yasanın 51. maddesi gereğince faiz talep etmiş ise de; taraflar arasındaki ilişkinin Borçlar Hukuku'na tabi hizmet alım sözleşmesi olması nedeniyle davacının belediye olmasının sonuca etkisi bulunmadığı ve yürütülecek faizin davalı ticari şirket olması sebebiyle avans faizi niteliğinde bulunması gerektiği, mahkeme kararı uyarınca ödemek zorunda kalan davacının zararının ödeme tarihinde doğduğundan açtığı rucu davasında ödeme tarihinden itibaren faiz talep edebilmesi için karşı tarafı ayrıca bir ihtar ile temerrüde düşürmesine gerek olmadığı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/3-993 - Karar No: 2018/202) gerekçeleriyle kararın kaldırılarak, yeniden hüküm kurulması ile davanın kabülüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; AYM kararlarının geriye yürümeyeceği, davacının rucü hakkının bulunmadığını, ihale sözleşmelerinde de böyle bir madde bulunmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkeme kararını temyiz etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat davasıdır.

2. İlgili Hukuk

TBK 393. madde ve devamı maddeleri, 23.HD 2019/296 E-2020/340 K,2019/1047 E-2020/2188 K, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2017/3-993 - Karar No: 2018/202, Anayasa Mahkemesi'nin 19.09.2019 gün 2019/42 Esas, 2019/73 Karar sayılı iptal kararı, HGK'nın 21/01/2004 gün ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar, 03/02/2010 gün ve 2010/4-40 Esas, 2010/54 karar sayılı kararları.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunun 370 nci maddesinin birinci

fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

02.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.