"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/417 E., 2024/956 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul-Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/496 E., 2020/271 K.
1-İlk Derece Mahkemesince; İİK'nın 142. maddesi gereğince davalı alacağının muvazaalı olduğundan bahisle açılan sıra cetveline itiraz istemine ilişkin davada, davalı şirketin ticari defterlerinin sahibi lehine delil teşkil ettiği, bilirkişi raporunda dava dışı borçlu şirket tarafından davalıya verilen 05.02.2015 tarihli 1.200.000,00 TL bedelli çekin ticari defterlere yansıtıldığı, davalının dava dışı şirkete düzenlediği fatura içeriği malların irsaliyeler ile teslim edildiği, satışların ticari defterlere intikal ettirildiği, dava dışı şirketin davalı şirkete 36.347,20 TL borçlu olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
2-İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinince; muvazaaya dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasında olup, ispat yükünün davalıda olduğu, bu hali ile davalının kendi defterlerine göre de takibe konu bonodan kaynaklı alacağının gerçek bir alacak olduğunu takipten önce düzenlenmiş ve birbirini teyit eden usulüne uygun delillerle ispat edemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
3-Bu karara karşı süresinde davalı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Kamu düzenine aykırılık hallerinin re'sen gözetildiği, istinaf nedenleriyle sınırlı ve usulüne uygun olarak istinaf inceleme ve denetiminin yapıldığı; dosya içeriği, kararın dayandığı gerektirici sebepler ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine, dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının incelenen ticari defterlerinde davalının takibinin dayanağı olan bononun vade tarihi öncesi dava dışı borçludan 92.528,85 TL alacaklı olduğu, 27.02.2015 vade tarihli bono girişi sonrasında dava dışı borçlunun bakiyesinin -1.107.471,15 TL olduğu, bu tarihten sonra davalının defterlerinde yer almayan, muhasebe kayıtlarındaki bir kısım müşteri çekleri iadesi girişi yapılarak, dava dışı borçlunun hesabının 31.12.2015 tarihi itibariyle 47.947,20 TL, 2016-2017-2018 ve 2019 yıllarında ise 36.347,20 TL borç bakiyesi verdiği, davalının takip dayanağı olan bononun takip tarihine kadar her zaman düzenlenebileceği, davalı ile dava dışı borçlu arasındaki cari hesap ilişkisinde bono karşılığı müşteri çekleri ile alacağın tahsiline ilişkin süregelen bir uygulama var olmayıp bono ve çek bedelleri dikkate alındığında davalı alacaklının alacağın muvazaalı olmadığına dair ispat yükünü yerine getiremediği anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesi kararının vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi kararına ilişkin davalı vekilinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan kararın ONANMASINA, davalıdan alınması gereken harç peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 18.12.2024 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.