Logo

6. Hukuk Dairesi2025/137 E. 2025/491 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kısmi davada ıslah yoluyla miktar artırımı yapılması halinde, artırılan miktar için zamanaşımının hangi tarihe göre hesaplanacağı hususunda ihtilaf.

Gerekçe ve Sonuç: Islah yoluyla miktar artırımının ek dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki miktarın değiştirilmesi olduğu, dolayısıyla artırılan miktar için de zamanaşımının davanın ilk açıldığı tarih esas alınarak hesaplanması gerektiği gözetilerek direnme kararı reddedilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/60 E., 2023/313 K.

DAVACILAR -

KARŞI DAVALILAR : 1- ... 2- ... 3- ...

4- ... 5- ... 6- ... 7- Sevda ... vekilleri Avukat ...

DAVALI-KARŞI DAVACI : ... vekili Avukat ...

BİRLEŞEN BAKIRKÖY 9. AHM'nin 2010/406 E. SAYILI DOSYA

DAVACILARI : 1- ... 2-... vekilleri Avukat ...

DAVALISI : ... vekili Avukat ...

Davacı vekilince açılan asıl ve birleşen alacak davası sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, verilen kararın asıl davada davacılar - karşı davada davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce 2023/4327 Esas, 2024/3034 Karar sayılı ilamı ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Bu kez Dairemiz kararına karşı asıl davada davacılar - karşı davada davalılar vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre HUMK’un 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, 391,60 TL harç ve takdiren 3.000,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, 12.02.2025 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif) (Muhalif)

KARŞI OY YAZISI

Somut uyuşmazlıkta öncelikle zamanaşımı konusunu kısmi dava yönünden değerlendirmek gerekir. 818 sayılı BK'nın 133. (TBK 154) maddede dava yoluyla mahkemeye başvurulmuş ise yani dava açılmışsa zamanaşımının kesileceği düzenlenmiştir. Bu maddenin de yorumunun sonucu olarak yerleşik yargısal uygulamalarda dava açılmakla ancak dava dilekçesindeki miktar için zamanaşımının kesileceği ve sadece dava açılan miktar için dava tarihinde temerrüt olgusunun gerçekleşeceği kabul edilmektedir.

Yargısal uygulamalar bu yönde süregelmiş ise de 24.05.2019 tarihinde verilen 2017/8 esas, 2019/3 karar sayılı bir içtihadı birleştirme kararı çıkmış olup yerleşik uygulamadan dönülmesi gerekip gerekmediğinin bu karar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sözünü ettiğimiz 24.05.2019 tarihli içtihadı birleştirme kararında "kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin artırılması halinde, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği belirtilmiştir.

Bu karar zamanaşımı ile ilgili değilse de İçtihadı Bileştirme Kararlarının konularıyla sınırlı, sonuçlarıyla bağlayıcı olmakla birlikte gerekçeleriyle de yol gösterici olduğu unutulmamalıdır. Bu yol göstericilik kararın sonuç kısmının yorumlanması, kapsamının belirlenerek uygulanması için gerekli olduğu kadar, dayandığı esasların başka müesseselerin yorumlanıp uygulanabilmesinde de geçerli olacaktır.

Yol göstericilik konusunda kararın tüm gerekçeleri değil; ana sonuçla bağlantılı ve bu sonuca hangi hukuksal nedenlerle varıldığını gösteren temel gerekçeler esas alınmak suretiyle bir sınırlama getirilmesi de içtihadı birleştirme kararlarının mahiyetine uygun bir sonuç olacaktır. Kaldı ki Yargıtay Kanunu 45/5. maddede içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukukî konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlayacağı düzenlenmiş olduğundan benzer konular için de bu içtihadı birleştirme kararının uygulanması bir zorunluluktur.

24.05.2019 tarihli içtihadı birleştirme kararında varılan sonucun temel gerekçesi; ıslahla miktar artırımının ek dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki miktarın değiştirilmesi olduğudur.

Bu temel gerekçenin varlığı; kararda yer verilen "...Ek dava ile kısmi dava arasında paralellik mevcut ise de ıslahla ilgili sorunların yine ıslah müessesi kapsamında sonuçlandırılarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle dava değerinin artırılması kısmi ıslah kapsamında olduğundan süregelen davanın devamıdır ki yeni bir dava ve ek dava olarak kabul edilemez. Artırılan tutar için harç yatırılması bir usul işlemidir; yeni bir dava açıldığı şeklinde yorumlanamaz..." biçimindeki açıklamalarda ve "...bu amaçla verilen bir ıslah dilekçesi dava dilekçesindeki istem ve ferilerini ortadan kaldırmayacak, sadece istenilen alacak rakamını değiştirecektir. Hal böyle olunca ıslahla artırılan tutar, yeni bir dava olmadığından, ilk dava dilekçesinde yer alan bütün unsurlar faiz istemi de dahil olmak üzere, ıslahla artırılan kısım için de uygulanabilir olmalıdır..." şeklinde yapılan açıklamalarda açıkça görülmektedir. Bu ifadeler kararın; sonuç kısmıyla da uyumlu ana ve en temel gerekçeleridir

Bu karar temel gerekçesinden soyutlanarak yorumlanıp uygulanamayacağına göre, ıslahla miktarın artırılması halinde, bu miktar değişikliğinin, zamanaşımının kesilmesine neden olup olmadığı, zamanaşımını kesecek bir işlem ise hangi tarihte zamanaşımının kesileceği konusunda da kararın bu ana gerekçesinden yararlanılmalıdır.

Bu yararlanmanın gerekliliği uygulama ve öğretide de kabul edilmekte ve şöyle açıklanmaktadır: İçtihadı birleştirme kararları bakımından her ne kadar sadece sonuç kısmı bağlayıcı olsa da sonuç kısmı ile gerekçenin sıkı irtibatı nedeni ile kararda varılan bağlayıcı sonucun anlamlandırılabilmesi, bağlayıcılığın gerekçeye genişletilmesi ile mümkündür. (Baki Kuru, İçtihatların Birleştirilmesi (Sevinç 1977), s. 33-34; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü (Demir 2001) C. V, s. 4961. Aynı yönde Yargıtay HGK, 24.11.1965 T., 685/428, Baki Kuru, İçtihatların Birleştirilmesi, s. 34. Benzer şekilde Yargıtay 4. HD, 06.02.1973 T., 1972/5259 E., 1973/1036 K., Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku (Nesil 2000) s. 65.; Nurbanu Erzurumlu Işık, Mahkeme İçtihatları Yoluyla Medenî Usûl Hukukunun İnşası, Doktora Tezi sf: 216). İçtihadı birleştirme kararlarının bağlayıcılığının kapsamının belirlenmesinde de karara etki eden gerekçenin dikkate alınması gerekir. Zira, içtihadı birleştirme kararları somut bir olayın çözümü bakımından değil; hukuk dünyasında anlamlandırılması ya da uygulanması bakımından soruna yol açan kurala yönelik soyut bir ilkenin ortaya konulmasına hizmet eder (Nurbanu Erzurumlu Işık, Mahkeme İçtihatları Yoluyla Medenî Usûl Hukukunun İnşası, Doktora Tezi sf: 216).

Bu içtihadı birleştirme kararı ile ıslahla miktar artırımı ek dava olarak görülmemiş ve sadece dava dilekçesinde yazan miktarın değiştirilmesi, diğer bir ifadeyle bu miktarın düzeltilmesi olarak görülmüştür. Bu kararın sonucu olarak miktar artırımına ilişkin yapılan ıslahın da artık ek dava olarak görülmesi mümkün olmayıp dava dilekçesindeki miktar kısmının düzeltilmesi olarak kabul edilmesi gerekir. Düzeltilen dava dilekçesi olduğuna göre davacı tarafından ıslahın teşmil edildiği tarih de ilk dava tarihi olacaktır.

Dava tarihine teşmil edilecek şekilde bir ıslah gerçekleştiğine göre, ıslahla artırılan miktar için de dava tarihinin artık ilk dava tarihi kabul edilmesi ve dava açılmakla zamanaşımının kesileceğine dair BK'nın 133/1 bent 2 (TBK 154/1-bent 2) hükmünün ıslah edilen miktar için de ilk dava tarihi esas alınarak uygulanması gerekir.

Islahla miktar artırımı dava veya ek dava sayılmadığı için BK'nın 133/1 bent 2. madde gereğince zamanaşımı kesilmez ise de yukarıda da belirttiğimiz üzere bu ıslah dava dilekçesindeki miktarın değiştirilmesi ve düzeltilmesi olduğundan ıslahla artırılan yeni istem için de zamanaşımının ilk dava tarihinde kesilmiş sayılması gerektiği sonucuna varılmalıdır.

Dava konusunun tümüyle değiştiği tam ıslahta zamanaşımının ilk dava tarihine göre hesaplananacağı doktrin ve uygulamada tümüyle kabul edilir iken dava konusunun dahi değişmediği ek dava dahi sayılmadığı konusunda açık gerekçe içeren ve bu gerekçeyle sonuca giden içtihadı birleştirme kararına rağmen, ıslahla miktar artırımında zamanaşımının ilk dava tarihine göre hesaplanmaması da çelişkili bir uygulama ve yorum olacaktır.

Diğer yandan aynı usul işlemi olan ıslahla miktar artırımı temerrüt faizi yönünden ek dava sayılmaz iken diğer yandan zamanaşımı için ek dava sayılmış olacaktır. Bu ise aynı usul kurallarının değişik maddi hukuk taleplerinde farklı uygulanması, farklı yorumlara tabi tutularak farklı sonuçlara varılması anlamını taşıyacak ve başka bir boyutta olmak üzere ayrı bir çelişki oluşturacaktır.

Açıkladığımız nedenlerle ıslahla artırılan kısım için zamanaşımının ıslah tarihine göre hesaplanması gerektiği şeklindeki yerleşik uygulamadan 24.05.2019 tarihinde verilen 2017/8 esas, 2019/3 karar sayılı bir içtihadı birleştirme kararında varılan sonucun temel gerekçesini oluşturan medeni usul yorumları karşısında artık dönülmesi ve zamanaşımının dava veya ek dava sayılmayan ıslahla miktar artırım tarihine göre değil, davanın açıldığı ilk tarihe göre hesaplanması gerekir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece kısmi dava hükümleri uygulanmış ise de yukarıda açıklandığı üzere 24.05.2019 tarihli içtihadı birleştirme kararı karşısında ıslahla miktar artırımı ek dava sayılmadığı ve dava dilekçesindeki miktarın düzeltimi kabul edildiği için, artırılan kısım için dahi zamanaşımının ilk dava tarihine göre belirlenmesi gerekirken ıslah tarihinin esas alınması yerinde değildir. Dava tarihi esas alındığında ıslah ile artırılan kısım için zamanaşımı dolmamıştır. Bu durumda zamanaşımı definin reddine karar verilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle karar düzeltme talebi kabul edilerek bozma kararı verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan karar düzeltme talebinin reddi yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.